Yuvarlak masa etrafında toplanarak 1,5 yıldan fazla süre milletin duygularını sömüren, kamuoyunu kısır tartışma ve entrikalarla meşgul eden 6+1 partinin öncüleri son kumarını oynadı. Görünen köye kılavuz arama çalışmaları çıkmaz bir sokakta son buldu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, coşkulu alkışlar eşliğinde veda ettiği Meclise “içi sızlaya sızlaya” dönmek zorunda kaldı. Partisine kuş bakışı baktığı TBMM locasındaki koltuğa sımsıkı sarıldı. Öyle bir tutundu ki Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın teşrifinde bile ayağa kalkmadı. Sallantıda olan Genel Başkanlık koltuğunun altından kaymaması için kırk takla atmışken, locadaki koltuğu da bir oldubittiyle kaybedemezdi…

İP Başkanı Meral Akşener ise “kaybedecek aday” profilini önceden gördüğü için sermayeyi kediye yüklemekten kaçınarak 14 Mayıs seçimleri öncesi aldığı kararla partisini 25 Haziran’da kongreye götürmek istedi. İnceldiği yerden birçok kez kopan İP’i birleştirmek için atılan düğümler Ankara’dan Fizan’a yol olmuştu. 14 Mayıs’tan itibaren sesi düğümlenen Meral Akşener, kongrede kükremek için nefesini tutmaya başladı. Kaynayan kazanın kapağı tutmaz olmuştu bir kere…

HDP eş başkanları da 28 Mayıs’tan sonra dersini almış, Kandil’deki terörist elebaşlarının telkinleri neticesinde görevi bırakmaya karar vermişlerdi. Kapatma davası bir yandan, İHA ve SİHA’lar diğer yandan artık nefes alamaz hâle getirmişti. Terörün borusunu öttürecek son teröristler de kaçacak yer aramanın telaşına düştü.

Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan ve Uysal’ın ise keyfine diyecek yoktu. CHP’ye bakıp kıs kıs gülmekten kendilerini alamıyorlar,  istifa eden CHP MYK’sına sızmanın planlarını yapıyorlardı. Yeni yönetimde birkaç kontenjanın kendilerine verilmesini istemek hakları değil miydi?

Velhasıl; “ceketini assa farkla kazanacağını” söyledikleri muhalefetin ölüsü bile artık 5 para etmiyordu. İster yeni MYK, ister gıcır gıcır bir GİK, isterse de sahibinden tertemiz bir PM oluştursalar da seçmende şevk ve umut namına zerre bırakmadılar. Balçıkla sıvamaya çalıştıkları güneşin doğmasına engel olamayacaklarını geç de olsa anladılar…

Türk milleti, Türkiye Yüzyılı’na inandı.

Cumhur İttifakı’na güvendi.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne 3. kez onay verdi.

Karanlığı kapattı, aydınlığa yöneldi.

Kriz defterini dürdü, istikrara doğru bir sayfa daha açtı.

Tesadüfle açıklanamayacak kadar müstesna bir anın da kapısını araladı.

Cumhuriyet’in 100. yılına yakışır bir adım atıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Külliye'de gerçekleştirilen göreve başlama töreninde MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye özel olarak teşekkür etmesi salondakiler tarafından uzun süre alkışlandı.

28. dönem yasama yılının açılışını TBMM Geçici Başkanı sıfatıyla Sayın Devlet Bahçeli yaptı. Gazi Meclisin ruhunu şad eden ve tarihi nitelikte bir konuşma yaptı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılının Cumhurbaşkanlığını üstlenen Erdoğan’ı TBMM kapısında yine Devlet Bahçeli karşıladı.

Sayın Erdoğan, mazbatasını Sayın Bahçeli’nin elinden aldı.

15 Temmuz hain ve kanlı darbe girişiminden sonra Cumhur İttifakı’nı kurarak tarihi bir karara imza atan iki lider, Cumhuriyet’in 100. yılına da muazzam bir iradeyle cumhurun damgasını vurdu.

***

Birilerinin zoruna da gitse, ayağa kalkacak yerleri de sızlasa, kabullenmekte diretse de tarih bu iki ismi altın harflerle yazdı.

Recep Tayyip Erdoğan.

Devlet Bahçeli.

Nesiller boyu unutulmayacak iki lider...