TÜRK KAPISI NAHÇIVAN -13-

Ermenilerin bu faaliyetlerine engel olmak amacıyla, Binbaşı Ali Timur Bey zayıf mevcutlu bir müfreze ile mart-nisan aylarında (1920) Nahçıvan’a geldi. Bu sırada Azerbaycan ordusu Zengezur’da Ermenilere karşı savaşmakta idi. Bu nedenle, türk birliklerinin bölgeye ulaşması, bölge insanı için önemli bir destek idi. Mart 1920’de Ordubat ve Şerur’daki Ermeni kuvvetlerine ağır darbeler vuruldu. Kısa bir süre sonra Binbaşı Veysel Bey de bölgeye gönderildi.

KATLİAMA DEVAM ETTİLER

1920 Temmuz başlarında Binbaşı Halil Bey’in bölgeden ayrılması üzerine; Ali Timur Bey Nahçıvan Havalisi Komutanı, Binbaşı Veysel Bey de Nahçıvan Havalisi Müfettişliği görevlerine getirildi.

Bu arada, 28 Nisan 1920’de Bolşeviklerin hâkimiyeti ele geçirmesi üzerine Azerbaycan Cumhuriyeti Ordusu’nun dağılması, Zengezur bölgesindeki Ermenilere geniş bir hareket alanı yaratmıştı. Faal hale gelen Ermeni kuvvetleri, Şerur’un bazı köylerini işgal ettiler. Binbaşı Veysel Bey, Ermeni kuvvetlerinin bölgeden çıkarılması için çok çaba sarf etti. Bu işte kendisine Milis Kumandanı Habib Bey Selimof çok yardımda bulundu. Fakat, temmuz ayının başlarından itibaren Ermeni birlikleri şerur kazasını ve Şahtahtı İstasyonu’nu ele geçirdiler. Ermeni katliamlarından kurtulabilen Şerur halkı, Güney Azerbaycan’a ve Nahçıvan’a sığınmak zorunda kaldı, mülteci durumuna düştüler. Bu dönemde, Dereleyez’de 74, Şerur ve Şahtahtı bölgelerinde 76 Müslüman köyü yakılmış; Şerur ilçesinde 810 hasta yataklarında öldürülmüş, 144 kadın esir götürülmüş, topçu ateşinden 72 kişi ölmüş, 150 yaşlı ve kadın katledilmişti. Şahtahtı’nda ise 3 kadın götürülmüş, 35 çocuk, 14 yaşlı, 8 ihtiyar kadın ve 9 hasta öldürülmüştür.

Bütün bu olumsuz gelişmeler üzerine, Cavit Bey’in komutasında 3.000 kişilik bir Türk birliği 2 Temmuz 1920’de Nahçıvan- Şahtahtı bölgesine girdi. Beyazıt tümeninin temsilcileri ile karargâhı Gorus’ta bulunan 1’inci Sovyet Kızıl Ordu’sunun Sahra Tümeni temsilcileri ile 7 temmuz’da bir görüşme yapılarak, bu ordunun bir an önce Nahçıvan-Ordubat hattında ilerlemesini ve bölgedeki Ermeni faaliyetlerine engel olunması istendi. Bolşevik yönetimi buna sıcak bakmakta idi.

Aynı günlerde Azerbaycan’ın iç işleri karışık, gergin ve çelişkili bir halde idi. Bağımsızlık taraftarları ile Sovyetlere eğilim gösteren Bolşevikler arasındaki çatışmalar gün geçtikçe artıyordu. 1’inci Sovyet Ordusu’nun bölgeye yakınlaşması, Azerbaycan’daki Bolşevikleri daha üstün bir duruma getirmişti.

ŞERUR KAZASI

1’inci Sovyet Ordusu’na Bağlı 28’inci Atıcı Tümenin 1’inci Süvari Alayı; Gorus, Şahpuz ve Cehri’den geçerek 28 Temmuz’da Nahçıvan şehrine geldiler. Aynı gün, Bektaşov, Kadimov, Mahmutbeyov vs. den oluşan Nahçıvan Bolşevik Devrim Komitesi, “Yüksek Hâkimiyet Organı” ilan edildi. Nahçıvan’da Sovyet hâkimiyetinin bu şekilde tesis edildiği bu sıralarda,Ermeni kuvvetlerinin Şerur ve Ordubat’ta vahşilikleri, katliamları devam etmekte idi. Azerbaycan yönetiminin ısrarlı talepleri sonucunda Sovyet 1. Ordu birlikleri harekete geçti ve 18 Eylül 1920’de Ordubat şehrini, ekim’in başlarında ise tüm ordubat kazasını Ermeni Taşnak kuvvetlerinden temizlediler. Şerur kazası da aralık ayı başlarında Ermenilerden temizlendi. Böylece Nahçıvan bölgesi, tamamen rus ordusu tarafından işgal olundu. 1920 yılı sonbaharında Sovyet Rusya, Ermenistan’ı Sovyetleştirmek için Azerbaycan’ın milli çıkarlarına tamamen aykırı bir şekilde zengezur ve Nahçıvan’ı Ermenistan’a vermek istiyordu. Aynı günlerde Azerbaycan Halk Komiserler Sovyeti Başkanı Nerimanov’un, “Nahçıvan ve Zengezur Sovyet Ermenistanı’nın bölünmez arazisidir” açıklaması ortalığı karıştırdı. Azerbaycan’ın, Mehmet Emin Resulzade, Mirzabala Mehmetzade gibi aydınları bu hareketi “Azerbaycan’ın Ermenistan’a satılması” olarak değerlendirip, büyük tepki gösterdiler.

YARIN: HALKIN TEPKİSİ