Fenerbahçe, Türk futbol tarihine yazılacak bir ilki gerçekleştirdi. ‘Kovduğu’ teknik direktörüne iki ayaklı bir mücadelenin kritik ilk ayağında görev verdi. Üstelik rakip, Ersun Yanal’ı bugünlere getiren yıkımı başlatan Trabzonspor’du… Genelde teknik direktör değişiklikleri, futbolcuları bir sonraki maça motive eder, sorumluluk yükler. Genellikle işe yarar da, ‘giden teknik direktör’ bu motivasyonu nasıl sağlasın ya da o futbolcular hocalarının gitmesine neden olan taktiği bir kez daha nasıl uygulasın?

Yanal, aslı da, devşirmesi de olmayınca, sol ayaklı sağ açıktan ikinci devşirmeyi sol bekte, istatistiklerin bile isyan ettiği Jailson’u yine stoperde oynattı. Devre arasının tek transferi tek gerçek savunmacıyı da oynattı, o da 8’inci dakikada hastanelik oldu. Süper Lig’in hızlısı Trabzonspor da, John Obi Mikel, Joao Pereira dışında eksiksiz, üstelik tribünleri tıklım tıklım dolduran taraftarının desteği ile sahadaydı. Bu koşullar altında başlayan, zaman zaman küçük gerilimlerin yaşandığı ilk yarıda Fenerbahçe, Trabzonspor’un rakibin eksikliğinin de getirdiği özgüvenli ve dağınık oyunundan yararlandı. Pozisyonlar üretti. Sonuç alamadı. Ev sahibi ikinci yarıya daha etkili başladı. Jailson yine hata yaptı. Deniz Türüç yerinde sırıttı derken, Trabzonspor ikinci maç için biraz daha şanslı duruma geçti. Son dakikalardaki ataklar Fenerbahçe’ye, deplasman golü artısını getirdi. Ve finalistin İstanbul’da belirleneceği maçın sonunda, Ali Koç’un istemediği taraftarın aldırdığı Ersun Yanal, onlarca transfer yapılırken, aldırmadığı ya da aldıramadığı oyuncuların eksikliği, ısrarlı yanlışların tekrarları sonucundaki kayıpları arkasında bırakarak, veda etti.