Her akşam farklı yemeklerin yapıldığı MasterChef Türkiye, bu hafta dış çekimleri Erzurum'da gerçekleştirildi.MasterChef ekibinin çekim yerlerinden bir tanesi de Çifte Minareli Medrese oldu. Peki, Çifte Minareli Medrese nerede,  ne zaman yapıldı? İşte Çifte Minareli Medresesi'nin hikayesi

ERZURUM ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE HİKAYESİ

Erzurum'un sembollerinden biri olan Çifte Minareli Medrese'nin bir kitabesi olmadığı için, yapılış tarihine ilişkin net bir bilgi bulunmamaktadır. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat'ın kızı olan Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanlarından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olma ihtimalinden dolayı "Hatuniye Medresesi" de denilmektedir

Çifte Minareli Medrese'nin yapılışı ile ilgili olarak başat iki efsane bulunmaktadır.

1) Bilge Seyidoğlu’nun Erzurum Efsaneleri adlı kitabına da alınan bu iki efsaneden ilkine göre: Çifte Minareli Medrese'yi Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat kızı için yaptırmaya başlamış, ancak bir savaş için yola çıkıp savaş sonucunda da sultan şehit düşünce medresenin yapımı yarım kalmıştır. Aynı rivayet içinde yer alan bir detay olarak sultanın şehadeti dolayısıyla medresenin inşasında çalışan mimarlar, ustalar ve kalfaların emeklerinin karşılığını alamayınca işlerini bırakarak ayrıldıkları yönündedir. Böylece medresenin inşası da yarım kalmıştır.

2) Yine Bilge Seyidoğlu’nun kitabında gördüğümüz ve çokça bilinen ve söylenen İkinci efsaneye göre ise; medresenin inşasında görev alan bir usta ile çırağı arasında geçen bir olay anlatılmaktadır. Meşhur çifte minarelerin biri usta biri de çırağı tarafından yapılmaktadır ve çırağın işi zamanla ustasından daha gösterişli bir şekil almaktadır. Gerçekten de ustanın yaptığı sağ minareye göre sol minare daha sade ve daha kolay işçilikli bir halde yükselmektedir. Sadelikle çalışan usta bunun farkına varmış, gerçi çırağını da biraz kıskanmış ama bu hususta fazlaca da konuşmamış belki konuşmayı gururuna yedirememiş. Nihayetinde yaptığı işin farkında olan çırak da giderek bir gurura kapılıp ustasını geçtiğine ve kendisinin ondan daha da usta olduğuna inanmaya başlamış. Zira yükselen minarelere bakan halk da daha çok çırağın işini seyredermiş. Rivayet göre çok sıcak bir günde yine minarelerde çalışma devam ederken bu gurur içindeki çırak, öteki minarede çalışan ustasına seslenerek su ister olmuş. Bu hal karşısında gururu incinen ve çokça üzülen usta; yüzyıllardan beridir çokça söylendiği şekilde; "Usta idim oldum şegirt, Al bardağı suya seğirt." diye eseflenerek kendisini minareden aşağıya atmış. Bunu gören çırak ise hataını fark edip, bu hale daha da fazla üzülerek "Ustam gitti ben ne dururum?" diyerek peşi sıra o da kendini diğer minareden aşağıya atmış. Çalışan işçiler bu olaya çok üzülmüşler ve işi yarım bırakarak gitmişler. Böylece minarelerin inşası da yarım kalmış. O günden bugüne tamamlanmamıştır.


Bahse konu bu rivayeti destekleyen birtakım mimari ve ustalık farkları bu tarihi yapıda göze çarpmaktadır. Çifte Minareli Medrese'nin sağ yarısı çırak, sol yarısı ise usta tarafından yapılmıştır. Sağ yarısındaki sütunlar, duvar kenarları ve diğer detaylar daha işlemeli ve gösterişli iken, sol yarısı sadedir.

Çifte Minareli Medrese hakkında Evliya Çelebi'nin şu sözleri ise oldukça manidardır; "Bu cami termim / tamir edilse kürre-i arzda misali bulunmaz bir eser olur."

ERZURUM ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE HAKKINDA

Çifte Minareli Medrese Erzurum'un sembolü haline gelen bir Selçuklu eseridir. Genelde 13'üncü yüzyılın sonlarında yaptırıldığı kabul edilmektedir. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı Hanedanları'ndan Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesi ile adına Hatuniye Medresesi de denilmektedir.

Yaklaşık 35x46 metre boyutlarında olan medrese iki katlı, dört eyvanlı ve açık avlulu medreseler grubunun en önemli örneğidir. 26x10 metre ölçülerindeki avlusu, dört yönden revaklarla çevrilidir. Avlunun her iki tarafında öğrenci ve öğretmen odaları sıralanmaktadır.


Medresenin zemin katında on dokuz, birinci katında ise on sekiz odası bulunmaktadır. Girişin batısındaki kare mekân, mescid olarak kullanılmıştır. Güneyde ana eyvanla birleşen, altında mumyalığı bulunan kümbet, Anadolu'da çağdaşları arasındaki en büyük türbe olma özelliğine sahiptir. Gövdesi on iki köşeli olan kümbet dıştan külah, içten kubbe ile örtülüdür. Saçağı, süsleme şerit ve silmelerle bezenmiştir.

Çifte Minareli Medrese'nin özellikle taç kapısında bulunan bezemeler, Selçuklu taş süslemesindeki derinliğin ve estetik anlayışın muhteşem örneklerini oluşturmaktadır. Bezemelerde ağırlıklı olarak bitkisel ögeler kullanılmıştır. En çok palmet ve rumi motifleri kullanılırken, her ikisinin de birbiri ile uyumu dikkat çekmektedir.

Taç kapının batı tarafına Orta Asya Türkleri'nin simgesi olan çift başlı kartal, ağzı açık iki yılan ve dilimli yapraktan oluşan hayat ağacı işlenmiştir.

Doğu tarafında bulunan simetriğinde ise yaprak ve kartal işlemesi yer almamaktadır. Taç kapının iki yanında yükselen sırlı tuğla ve tuğla ile örülü, motiflerle bezeli minarelerin boyu 26 metredir.

Minarelerde turkuaz rengiyle dikkat çeken panonun içinde Arapça "Allah" yazmaktadır.

Harap halde iken Osmanlı padişahlarından 4. Murad tarafından tamir ettirilen ve bir süre "tophane" olarak kullanılan medrese, 1942-1967 yılları arasında Erzurum Müzesi, günümüzde ise hem müze hem de resim sergi salonu olarak hizmet vermektedir.

ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE NEREDE?

Erzurum şehir merkezinde ; Erzurum Ulu Camii bitişiğindeki alanda, Erzurum Kalesi ve Saat Kulesi ile karşı karşıya bir konumda yer almaktadır.

Merkez Cumhuriyet Caddesi güzergahından yaya olarak gidilebileceği gibi, Şehrin her noktasından toplu taşıma araçları ile ulaşım sağlanabilmektedir.

Editör: Haber Merkezi