Esad, haddini aştı

Abone Ol

Suriye’nin içine düştüğü içler acısı durumun ortadan kaldırılması, insanî felaketin sona erdirilmesi, kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesi için Suriye’nin en büyük şansı Türkiye idi. Esad, Suriye’nin toprak bütünlüğünü belki de kendisinden bile daha fazla isteyen Türkiye ile iyi geçinmek, Türkiye’nin Rusya ile vardığı mutabakatlara uygun davranmak ve Türkiye’nin haklı ve meşru müdahalelerine itiraz etmemek gibi hususlara riayet etse, Suriye’de her şey çok daha iyi olacaktı. Ancak Esad denen eli kanlı zalim, Türkiye’nin varlığını bir şans değil bir tehdit olarak görme hatasına düştü ve bununla da kalmayıp Türk askerinin canına kastetti. Esad, haddini ve sabır sınırını aştı, bardağı taşırdı.

Esad rejiminin İdlib’de yüz binlerce vatandaşının kuzeye doğru göç etmesine yol açan ve binlercesinin canına mâl olan operasyonları son zamanlarda yoğunlaşmıştı. 17 Eylül 2018’de Soçi’de imzalanan mutabakat uyarınca çatışmasızlık bölgesi olan ve Türk askerlerinin gözlem noktalarına konuşlandırıldığı İdlib, Rusya’nın havadan sağladığı destekle rejim tarafından hedefe alınmıştı. Türkiye, Rus muhataplarına, iki ülke arasındaki mutabakatlara sadık kalınması gerektiğini yakın geçmişte hatırlatmış, aksi hâlde Türkiye’nin askerî seçenekler de dâhil olmak üzere gereken müdahalede bulunacağı uyarısında bulunmuştu. Anlaşılan Türkiye’nin bu konudaki kararlılığını test etmek isteyenler gafiller var. 

Türkiye, Suriye’de diplomasiye öncelik verdiğini, bunun yeterli olmadığı noktada askerî gücün devreye sokulacağını dosta ve düşmana defaâtle gösterdi. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonları Türkiye’nin kararlı duruşunun yanı sıra askerî yetenek ve kapasitesini ortaya koymuştu. Buna rağmen, Esad gafilinin insanî kriz, insanlık suçları ve Türkiye’nin tepkisini çekmek pahasına çatışmasızlık bölgesi olan İdlib’in üzerine gitmesi, Esad’ın aklıselimle davranamadığını bir kez daha göstermiş oldu.

Türkiye’nin askerî varlığı ve siyasî tutumuna rağmen, rejimin İdlib’de saldırılarına devam etmek suretiyle M4 ve M5 yollarını kontrol altına almaya çalıştığı görülüyor. Bunun gerçekleşmesi durumunda, rejimin İdlib şehir merkezine epeyce yaklaşması ve merkezi ateş menziline alabilmesi mümkün olacak. Bu durum, Türkiye’ye yönelik göç dalgasının hızlanmasına sebebiyet verecek. Dikkatten kaçırmamak gerekir ki Türkiye’nin askerî operasyonlarla Suriye’nin kuzeyinde elde ettiği kazanımlar da bu süreçte tehdit ediliyor. İdlib’in rejimin eline geçmesi hâlinde Afrin’in sınırımızda güvenli bölgenin de rejimin hedefi haline gelmesi ihtimali yok değil.

Esad’ın tek dayanağı olan Rusya’nın, Soçi ve Astana’da varılan mutabakatlara sadakat göstermediği rejimin son saldırısıyla açıkça ortaya çıkmış oldu. Üstelik Türkiye çatışmaları sona erdirmeye çalıştıkça, çatışmanın içine çekilmek isteniyor. Esad rejiminin Rusya’dan aldığı cesaretle Türk askerlerine ateş açması ve 6 şehit vermemize sebep olması, Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini ve Suriye’ye yönelik politikalarını gözden geçirmesini gerekli kılıyor.

Öncelikle, Türkiye’nin ABD ve Rusya ile güvenli bölge için vardığı mutabakatların Türkiye’nin acizliğinden değil iyi niyetinden kaynaklandığı askerî manevralarla gösterilmeli. Rusya’nın güvenilirliğinin sorgulanması gerektiği de ihmal edilmemeli.

Suriye’de artık terör sorununun yanı sıra “Esad sorunu”na da odaklanmak, rejimi doğrudan hedef alan bir askerî stratejiye geçiş yapmak zamanı gelmiştir. Esad rejimi yıkılmalı, Esad’a kol kanat gerenler yanlış tarafta oldukları için pişman edilmeli, Mehmetçik'in kanı yerde bırakılmamalıdır. Türkiye’ye husumetin, Türk askerine kalleşçe saldırmanın kimsenin haddi olmadığı tez vakitte dünyaya gösterilmelidir.