CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Millet İttifakı’nın öngördüğü ortak noktalarda benzerliklerimiz çok fazla. Hatta yüzde 99 oranında diyebilirim” diyerek tarif ettiği, fakat Türkiye’de geleceği olmayan Gelecek Partisi’nin Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, hastalıklı solun sesi olan Cumhuriyet gazetesine konuşmuş… Ahmet Davutoğlu dikkat çekmek için her yere konuşuyor, akla mantığa sığmayan açıklamalar yapıyor. Daha önceden hep “Bu ülkede böyle bir adam nasıl Dışişleri Bakanı, nasıl Başbakan oldu?” diyorduk. Gelecek Partisi’ni kurduktan sonraki açıklamalarına bakınca, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ülkeye en büyük faydalarından birinin de Ahmet Davutoğlu’nu AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevinden uzaklaştırması olduğunu bir kez daha anladık…

Düşünsenize böyle bir adamın halen Türk devletini yönettiğini…

          PKK açılımı devam eder, Barzani sözde Kürdistan referandumunu gerçekleştirir, terör örgütü YPG-PYD Suriye’de rahat rahat cirit atar, HDP Türk devletine atarlanmaya devam eder, terör örgütü PKK’ya hizmet eden HDP’li belediyelere hiç dokunulmaz, “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü bırakın Tunceli dağlarına yazılmayı, birçok yerden silinir, terörist Demirtaş hiçbir ihanetinin bedelini ödemez… Türkiye manzarası inanın özetle bu olurdu.

          Cumhuriyet gazetesi “Peki, bugün terörle mücadeleyi nasıl görüyorsunuz?” diye sormuş. Türkiye’de ve sınır ötesinde çok ciddi terörle mücadele yapılırken, Ahmet Davutoğlu’nun verdiği şu cevaba bakar mısınız?

Bugün “Biz kamu düzenini sağlarız ama özgürlükler ikinci plandadiyorlar. AK Parti 90’lı yılların mantığına geri döndü.

          Türk devleti terörle mücadele gerçekleştirirken, hangi özgürlükler ortadan kalkıyor acaba? Teröristler rahat rahat terör eylemi mi yapamıyor? HDP’li belediyeler rahat rahat terör örgütü PKK’ya hizmet mi taşıyamıyor? Bu mücadeleden kimin rahatsızlığı var? HD(P)KK rahatsız da, Ahmet Davutoğlu’na ne oluyor?

          Ahmet Davutoğlu, röportajda 7 Haziran sonrası için “İki şey. O sırada 7 Haziran’da hükümet kuracak çoğunluk yok. CHP ile yapmak istedik, olmadı. MHP’ye gittim, koalisyon kuralım dedim. Terörle mücadele eden bir hükümete MHP destek vermedi” demiş… Resmen yalan söylemiş ve tarihi gerçekleri ters yüz etmiş…

          Ahmet Davutoğlu, terörle mücadele eden bir hükümettin madem, o halde MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin koalisyon için dört şartından ikisi niçin “1-Anayasa’nın ilk 4 maddesi değiştirilemez” ve “2-Çözüm süreci bahanesiz olarak ortadan kaldırılmalıdır” şeklinde belirlenmişti?

          Terörle mücadele eden bir hükümete bu şartlar öne sürülür mü? Mesela şimdi bunlar sapasağlam uygulanıyor ve senin çok rahatsız olduğun Cumhur İttifakı kuruldu. Demek ki, sen bunların hiçbirini uygulamayacak bir zihniyet taşıyorsun. Kaldı ki, MHP Lideri Devlet Bahçeli, Ahmet Davutoğlu’nun bu siyasi iftirasına “Açık açık söylüyorum; Davutoğlu bize koalisyon teklifiyle gelmedi. Verilmiş bir kararın ilanı maksadıyla, 45 günlük sürenin dolması için geçerken bize de uğradı. Davutoğlu bizimle görüştüğünde kendisine 4 teklifimizi kabul ettiği takdirde değil elimizi, gövdemizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu söyledim. Anayasa’nın ilk dört maddesine dokundurmayız dedik, şaşkın şaşkın, sanki ilk kez duyuyorlarmış gibi ikircikli, bu da nereden çıktı dercesine yüzümüze baktılar. Çözüm sürecini tamamen kaldıralım, buzdolabında ise fişini çekelim dedik; başlarını öne eğdiler, kulaklarını tıkadılar” cevabını vermişti.

          Hadi diyelim, MHP dört hayati madde öne sürdü ve koalisyon kurulmadı. AKP-CHP koalisyonu kurmak için 32 gün görüştüğünüz Kemal Kılıçdaroğlu “Görüşmelerde hiçbir kırmızı çizgimiz yoktu, kırmızı çizgi diye bir şey gündeme gelmedi” demedi mi? “AKP bize koalisyon teklifiyle gelmedi” demedi mi?

          Kemal Kılıçdaroğlu, Hürriyet gazetesiyle yaptığı röportajda “AK Parti ile görüşmeler olumsuz sonuçlanırsa, yani koalisyon kuramazsanız üzülür müsünüz?” sorusuna “Elbette üzülürüm. Ama şunu anımsatmak isterim ki, biz koalisyon konusunda kendi düşüncelerimizi samimi olarak, açıklıkla ortaya koyduk” cevabını vermedi mi?

          Kemal Kılıçdaroğlu’nu niçin üzdün o halde Ahmet Davutoğlu? Demek ki, ortadaki niyet koalisyon kurmak değilmiş!

          Cumhuriyet gazetesindeki röportajda “Bu arada MHP size destek vermiyor ama HDP de kıyasıya eleştiriyor, değil mi?” diye soruyorlar… Verdiği şu cevaba bakar mısınız?

          “Doğrudur, dört yılda beni en çok eleştiren Sayın Bahçeli ve Sayın Demirtaş oldu. Çünkü bu ülkede Türklerin sevdiği bir Kürt ve Kürtlerin sevdiği bir Türk’ten bunlar hoşlanmazlar. İsterler ki, Türkler bir partiye, Kürtler başka partiye oy versin. Kimlik siyasetidir bu. Benden hoşlanmayışları da açıktır. Ben bir Sünni Türkmen’im ama Kürt seçmen beni sever. Eleştirenler dâhi sever.

          HDP’nin koruyucu kalkanı olan, HDP ile ittifak yapan Kemal Kılıçdaroğlu “Ahmet Davutoğlu ile ortak noktalarda benzerliklerimiz %99” diyorsa… Sanırım Demirtaş eleştirilerini yanlış anlamış…

          Ahmet Davutoğlu o günlerdeki “Biz satranç oynamayı bilen insanlarız. Selahattin Demirtaş’a ‘Bak’ dedim, ‘Yarın bizden Kobani’ye yardım isteyemezsiniz, eğer tezkereye hayır derseniz. Aynı gün Salih Müslim’i Türkiye’ye getiriyoruz. Bakın kaç jest arka arkaya. Bir anlamda ‘meşru görüyorum seni’ diyoruz” sözünü unutmuş galiba? “Serok Ahmet” diye çağrılmaktan hoşlanan, Suriye’deki YPG’lilerin alnından öpen, tüzüğünde teröristbaşı Öcalan’a bağlılık maddesi olan PYD’yi meşru gören Ahmet Davutoğlu’ndan, Selahattin Demirtaş niye rahatsız olsun ki? Ama MHP, Ahmet Davutoğlu’ndan hep rahatsız oldu.

          Çünkü “Milliyetçilikle hesaplaşma zamanı geldi” diyen bir zat, bu hesaplaşma arzusundan hiç vazgeçmedi. Daha Tunceli dağlarına terörle mücadele eden askerlerimizin yazdığı “Ne mutlu Türk’üm diyene…” sözüne “Demokrasiden nasibini almamış ülkelerin ortak özelliklerinden birisi dağlara taşlara meydanlara toplumu bölen ayrıştıran sloganların yazılmasıdır. Türkiye sloganlardan yıllarca yeterince çekti” diyerek gösterdiği tepkinin sıcaklığı geçmeden bir de çıkmış hâlâ “Ben bir Sünni Türkmen’im” diyebiliyor. Türklüğe karşı bir Türkmen… Değişik bir tür…

          Cumhuriyet gazetesi “Sayın Davutoğlu.. Çözüm sürecini siz mi sekteye uğrattınız?” diye soruyor. Cevabı yine fitne kokuyor ve terörle mücadeleden rahatsızlığını yine şöyle vurguluyor:

          “Hayır, aksine... Sayın Erdoğan, şimdi çözüm süreci diyenleri hain ilan ediyor ama kendi döneminin ürünüdür. Sayın Bahçeli’den korkusundan çözüm süreci lafını etmiyor, tamam. Ama işin ilginci, bir taraftan beni çözüm sürecini başlatmakla diğer tarafta sekteye uğratmakla eleştiriyor. Biz çözüm sürecini özgürlükler için savunduk.

          Çözüm süreci denen garabet yüzünden, terör örgütü PKK ile masaya oturmak, Kandil ve İmralı hattında yol haritası belirlemek özgürlük mü getiriyordu Serok Ahmet? HD(P)KK ile mücadele edilmesinden, Sayın Erdoğan ve Bahçeli’nin terörle mücadeledeki kararlı duruşundan niçin bu kadar rahatsız oluyorsun?

          HDP Eş Başkanlığına mı oynuyorsun, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gözüne %99 girmişsin bunu %100 mü yapmaya çalışıyorsun, yoksa gerçek soyun ne ise ona mı layık olmaya çalışıyorsun?

          Cumhuriyet gazetesi “- Ya Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde tutulması?” diye soruyorlar. Cevaba girişi “Hiçbir siyasetçinin, aydının, gazetecinin cezaevinde bulunmasını doğru bulmuyorum” şeklinde…

          PKK’lı teröristleri hendek ve çukur olaylarında azmettirerek 793 askerimizi, polisimizi şehit ettirenden, Kobani olaylarında HDP’lileri sokağa dökerek 52 kişinin ölümünden sorumlu olandan, siyasetçi mi oluyormuş?

Böyle siyasetçi mi olur?” diye soramayan Ahmet Davutoğlu laf kalabalığı yapıyor.

          Ahmet Davutoğlu’nun asıl bombası ise FETÖ ile alakalı “Siz de 17-25’i milat olarak düşünüyorsunuz...” diye sorulan soruya “Benim miladım, MİT’e karşı yapılan operasyon, 7 Şubat 2012. Ondan sonra müsteşarıma dış işleri bakanlığında “Bunların ayaklarını keseceksiniz” talimatı verdim” cevabını vermesidir.

          Madem 7 Şubat 2012 tarihinde ayaklarını kesme talimatı verdin. 2013 yılının Eylül ayında ailece Pensilvanya’ya Fethullah Gülen ile görüşmeye niçin gittin?

          Kendisi daha sonra bu ziyareti “Elimizde istihbarat raporları var, neyi hedeflemekte olduklarını görüyorduk. Dışarıda ne çevirmekte olduğunu biliyorduk. Son bir hamle, çağrı yapmak istedik. Fırtına gelir ya, hissedersiniz. Meşruiyet çizgisi içinde kalınması ve Türkiye’ye dönmesini istedik” şeklinde açıklasa da 2012’de tavır aldım diyen kişinin Fethullah Gülen’i 2013’te ziyaret etmesinin mantığı var mı?

          Dışişleri Bakanlığının ayağını 2012’de kesmiş ama kendinin Pensilvanya ayağını 2013’te kesmemiş…

          Ahmet Davutoğlu’nun bu röportajını okuyunca, Amerikalı polisiye yazarı Dashiell Hammett’ın “Politikacıya soru sorma ki, sana yalan söylemesin” diye bir sözü bir kez daha aklıma geldi. Siyasi ilke ve ahlakı olmayan Ahmet Davutoğlu’na sorular sorup, yalan cevaplarla gündemin kirlenmesine izin vermeyin…

          Ama Allah var Konya’daki “Anadolu’ya çıkarım ve sadece ‘esselamun aleyküm’ derim, bütün Anadolu’yu ayağa kaldırırım. Kimse engel olamaz” konuşmasındaki bu cümleler fıkra kalitesindeydi.

Anadolu’yu ayağa kaldırmak ve Ahmet Davutoğlu… Hey Allah’ım hiç gülesimiz yoktu…