12 Dev Adam daha Çin’e gitmeden beklentimizin çok yüksek olmadığını ilan etmiştik, adeta, başarı çıtasını ‘çeyrek final’ olarak koyarak. Genç kadro, jenerasyon değişimi, eksikler, sakatlar, yeterince bir arada olamama gibi dezavantajlarımız vardı elbette. Yine de ABD dışında tam da dişimize göre bir gruptaydık. Ve ne yapar eder kendimizi ikinci tura atardık nasılsa.

Japonya galibiyetiyle iyi başladık. Her şey yolundaydı. Çekya’yı geçmek yetecekti bize gruptan çıkmak için. ABD’yi yenmek aklımızın ucundan geçmiyordu. Her ne kadar asıl takımı olmasa da NBA yıldızlarından kurulu ABD karşısında durumu idare edecektik. Maç başladıktan sonra her şey değişti. 16 sayıdan çevirip kafa tuttuk ABD’ye, hem normal sürede hem uzatmada onları devirmeye ramak kalmıştı. Tarih yazmanın, kupanın sürprizini yapmanın bir faul atışı uzağındaydık. Hemen belirtelim, stratejimize uygun değildi ama ABD maçı o kıvama geldikten sonra hiçbir oyuncu, antrenör o fırsatı kaçırmak istemez. Her şeyimizi koyduk ortaya galibiyet için. Eller titreyip, akıllar durunca olmadı. Büyük balık kaçtı.

ABD’ye kafa tutan takım Çek’yayı mı yenemeyecekti? O an farkında değildik belki. Ama uzatmaya giden maç, sınırlı olan gücümüzü bitirmiş, kafa olarak yıkmıştı bizi. Toparlanamadık. Vesely yok diye diye alttan alta hakir gördüğümüz Çekler, müthiş oyunla ağır bir ders verdi bize. Meğer ABD’yi yensek de çıkamayacakmışız gruptan. Yanlış hesabımız Bağdat’tan değil Çekya’dan döndü. Neyse ki Karadağ’ı yendik de Yeni Zelanda mağlubiyetine rağmen olimpiyat elemelerinde oynama hakkını averajla aldık. Ama birçok takımın değişim geçirerek ve sorunlu geldiği kupada başarısız olduk. Dünya 17’ncisi gittik, 22’nci döndük.

Yeni bir kadro kuruyoruz, önümüzdeki on yıla damga vurmasını bekliyoruz. Tamam da şapkayı koyup düşünelim. Uzun sıkıntımızı nasıl çözeceğiz? Bütün oyunculardan nasıl faydalanacağız? Ersan’ın, Semih’in, Doğuş’un diğerlerinin yerini nasıl dolduracağız? Furkan Aldemir, Okben, İlkan, Egemen vs. gibi bir dolu ismisisteme nasıl dahil edeceğiz? Nasıl hazır tutup faydalanacağız? Kendi ligimizde oynamadan, oynatmadan bu çocuklardan başarıyı nasıl bekleyeceğiz? Devşirmesiz bir milli takımla tekrar madalya kazanabilecek miyiz? Basketbol, sıkıntılarını göz ardı ederek, yabancılarla dolu kulüplerin, alt yapı milli takımlarının başarılarıyla avunarak yılları geçirdi. İçerdeki sorunları çözmeden, U16 takımı Avrupa Şampiyonu olsa da, 12 Dev Adam tur atlasa da aslında yerimizde sayıyoruz demektir.

Bakın voleybol. Ben bildim bileli basketbolun gerisinde kaldı bu ülkede, öyle görüldü. Ama son 20 yıldır durum tersine dönmeye başladı. Hem alt yapı organizasyonu, hem üst takımlarda süreklilik arz eden başarılar var. Daha önemlisi genç kızların, genç erkeklerin önünü açan, oynamalarını sağlayan uygulamaları hayata geçiriyor voleybol. Çocukları basketbola kaptırmamak için kırk takla atıyor. Özellikle bayanlarda geldiğimiz nokta ortada. 2003’te Filenin Sultanları’nın Avrupa ikinciliğiyle başlayan süreçte voleybol her jenerasyon değişimini kolayca yaptı. Yıldız oyuncular gitti, yerine yenileri geldi. Öyle ki, son takımda 2003’te kenarda top toplayan oyuncu var. Egosuna yenilmeden mücadele eden ablalar var. Finalin en kritik anında görev alıp müthiş katkı yapan gençler var. On ay önce anne olmuş, nerdeyse antrenman, set arası çocuğunu emziren oyuncu var. Birlikte, mazeret üretmeden yürekleriyle oynayan, mücadeleyi bırakmayan, savaşçı, keyif veren, gönülçelen bir takım. 2003’ten bu yana olimpiyatlar dahil her büyük şampiyonada yenilse bile yüzümüzü ağırtan bir takım.Örnek alınacak sistem ve uygulamaları voleybol hayata geçirmiş. Basketbol neden yapmasın?