Biden denilen zavallının ceddimize yönelttiği iftira, aslında Batı’nın gerçek yüzünün bir defa daha ifşasıdır. Hani, “Batı medeniyeti” diyoruz ya, Batı’da medeniyet sadece kendi menfaatleriyle sınırlıdır. O medeniyetin altında vahşet vardır. Özellikle bugünün gelişmiş ülkeleri olup da, sömürmeyen, öldürmeyen, kan dökmeyen, zulmetmeyen ve dikkat buyurun, kelimenin tam anlamıyla soykırım yapmayan hiçbir devlet yoktur. ABD’den başlayın Avrupa’nın sömürgecilerini, hatta küçük ülkelerini dahi bunun içine koyabilirsiniz. Yetmez, Çin’i, Rusya’yı da dâhil edin. Tarihleri kan ve gözyaşı tarihidir. Daha da önemlisi, hiç kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın ki, bugün de bunların anlayışında zerre kadar değişiklik yoktur ve fırsatını buldukları anda yine aynı şeyi yaparlar.

YAKIN TARİHTE YAŞANANLAR

ABD’nin Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta katlettiği insan sayısı birçok ülkenin nüfusundan daha fazladır. Almanya’yı, Fransa’yı, İtalya’yı, İngiltere’yi, İspanya’yı geçiyorum. Onlar zaten insan kanı üzerine kurulmuş medeniyetlerdir. Daha yakın tarihte, 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da Sırplar, kadın, yaşlı, çocuk demeden binlerce Boşnak’ı katledip toplu mezarlara gömmediler mi? Birleşmiş Milletler’e sığınan Boşnaklar, burada Hollandalı askerler tarafından Sırplara teslim edilip katledilmeleri sağlanmadı mı? Aynı şey 1992’de Hocalı’da yaşanmadı mı? Ermeniler, bir gecede çoluk çocuk demeden yüzlerce Azerbaycan Türkü’nü katletmediler mi? Bütün bunlar olurken, bu medeni dünya sadece seyretti. Sonra da bu katliamların, açık soykırım girişimlerinin üzerini örtüp kaldığı yerden devam etti.

BALKANLAR’DAKİ VAHŞET

Yunanistan kısa süre önce 200’üncü yıl kutlamaları yaptı. Bütün kan emiciler de bu kutlamalara katıldı. Bu neyin yıl dönümüydü? Mora Yarımadası’ndaki kahpeliğin, başlatılan isyanın ve Türklere yapılan katliamın yıl dönümü. 35 bin Müslüman kılıçtan geçirildi. Sonrasında aynı şey bütün Balkanlar’da yaşandı. Romanya’sından Bulgaristan’ına kadar hepsi asırlar boyu kendilerini kollayan, koruyan, refah içinde yaşamalarını sağlayan, dinlerini, dillerini, kültürlerini, geleneklerini yaşama ve yaşatmalarına imkân veren Osmanlı’yı arkadan vurmakla kalmadılar, bulundukları coğrafyalardaki bütün Türk unsuruna karşı katliam başlattılar. Balkanlar’dan göçler bu soykırım sebebiyledir. Bugün Türkiye’de yaşayan Boşnak, Çerkez, Gürcü kökenli vatandaşlarımızın tamamı bu tür vahşetten, bu soykırımlardan kaçarak gelmişlerdir. Naim Süleymanoğlu, 1986 yılında Bulgar zulmü yüzünden Türkiye’ye sığındı. O zulümden kaçan yüz binlerce Türk de yerini yurdunu bırakarak Türkiye’ye geldi.

ABD HER YERDE KATLİAM YAPIYOR

Bunlardan tek bir tanesinin dahi örneğini Türk tarihinde bulamazsınız. Bugün bizi suçlayanların ileri sürdükleri şeylerin tamamı, bu kahpelikleri, katliam ve soykırım girişimlerini önlemek için alınan tedbirlerden ibarettir. ABD tamamen uydurma gerekçelerle, 10 bin kilometre uzaktan geliyor, Afganistan’ı işgal ediyor, Irak’ı kana buluyor, milyonlarca insan öldürüyor, bunun adı terörle mücadele veya demokrasi getirme oluyor. Türk devleti, kendi coğrafyasında doğrudan varlığına, birliğine, yaşamına kasteden terör unsurlarını bastırmak ve yok etmek için tedbir alıyor, gereğini yapıyor ve bu suç oluyor. Ermeni iftiralarının sebebi budur. 7 asır kendi insanımızdan ayırmadığımız Ermenilerin bir kısmı, tıpkı Yunanistan’ın yaptığı gibi, o zamanki Osmanlı, bugünkü Türkiye topraklarında bir etnik ve dini temizliğe girişmiş, dünya tarihinin gördüğü en büyük vahşetleri sergilemişlerdir. Bunların hepsi kayıtlıdır, belgelidir ve daha ileri giderek söylüyorum, Biden da ona akıl ve sufle verenler de bu gerçeği biliyor. Zamanın hükümetleri bu vahşet karşısında son derece haklı ve isabetli şekilde gereğini yapmış ve teröristleri ve onlara yataklık yapanları tehcire göndermişlerdir. Ve bunu yaparken de her şey insani ölçüler içinde kalmış, her türlü tedbir alınmıştır. Bunun dışında her kim ne söylüyorsa iftira atıyor, şerefsizlik ediyor, düşmanlıkta bulunuyor. HDP ve Garo Paylan, Türk’e soykırım yapan katillerin bugünkü temsilcileridir.

ŞERRİN HAYRA ÇIKAN TARAFI

Gereksiz ve anlaşılmaz şekilde yıllarca savunmada kaldık. Artık her imkânı kullanarak, dünyanın her yerinde bu gerçekleri haykırmanın ve bu iftirayı sadece durdurmakla kalmayıp, tersine çevirmenin zamanı çoktan gelmiştir. Sadece iftiraları boşa çıkarmak yetmez. Yaşadıklarımızın, acılarımızın, uğradığımız ihanetlerin hesabını da günü ve zamanı gelince mutlaka sormak gerekiyor. Bugün Balkan coğrafyası başta olmak üzere, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü her yerde bıraktıklarımız var. Misakı Milli’den vazgeçmiş değiliz. Ege’deki adaları hiçbir zaman unutmadık. Tapulu vakıf malı olanların tazmin edilmesi ve yaşadığımız kalleşliklerin ortaya çıkarılıp kabul ettirilmesi hakkımızdır. Bu şerden eğer bir hayır çıkacaksa, bu hem bütün yalan ve iftiraların tersine çevrilmesi, hem de bu hesabın artık sorulması olacaktır. Bu arada, başta ABD olmak üzere bugünün zalimleri, kan emicileri, soykırımcıları bir gün devranın döneceğini ve mutlaka hesap vereceklerini hiçbir zaman unutmasınlar. İmanımız da, vicdanımız da, insanlığımız da, tarihimiz de bize şunu söylüyor: Mazlumların ahı yerde kalmaz, zulüm ile abat olanın da akıbeti mutlaka berbat olur.