Bir gemi kazasından sonra, bir kimyager, bir fizikçi ve bir iktisatçı ıssız bir adaya düşerler.

Gemiden birkaç kutu konserve almayı başarmışlardır fakat yanlarında konserve kutularını açacak herhangi bir şey yoktur.

Derhâl bir çözüm arayışı başlar.

Kimyager “Kutuları ısıtalım, böylece patlayarak açılmalarını sağlar, içindekileri toplarız” der.

Fizikçi “Bence kayalara çarparak parçalamayı denemek daha iyi bir çözüm” der.

Sıra iktisatçıya geldiğindeyse iktisatçı “Sakin olalım, varsayalım ki elimizde bir konserve açacağı var” der.

***

Yani bir olumsuzlukla karşı karşıya olan üç bilim adamının aklına ilk olarak düştüğümüz bu ada neresidir, buradan nasıl kurtulacağız sorularının cevaplarını aramak gelmez…

Onlar için öncelik karınlarının doymasıdır…

Bu bilim adamlarının davranışı tıpkı Türkiye’nin içinden geçtiği bu süreçte muhalefetin gösterdiği tutum gibidir.

Memleketin dört bir yanında zincirleme felaketler yaşanırken muhalefetin derdi bu yaraların nasıl sarılacağı değil, bu durumdan nasıl oy devşirebileceğidir.

***

Bu nedenle salgın, yangın ve selin yarattığı tahribatın onarılmasında gösterilen insanüstü çaba ve seferberliği görmezden geliyorlar.

CHP’nin gözünde, bu doğal afetlerin açtığı yaraların sarılması için hiçbir şey yapılmıyor.

Bu yalanı destekleyecek her türlü argümanı ısıtıp ısıtıp milletin önüne koyarak öfke patlaması yaşamamızı istiyorlar.

İP’in gözünde de durum aynı…

Onlar kurdukları sokak tiyatrolarında gerçekleri çarpıtarak, milletimizin birbirine düşüp parçalanmasına neden olabilecek çok tehlikeli bir oyunda rol alıyor.

***

CHP ve İP yukarıdaki hikâyede içinde bulundukları durumun gerçeklerinden uzak bir şekilde olaya yaklaşan kimyager ve fizikçi gibidir.

Peki ya zilletin diğer ortakları?..

Örneğin Ali Babacan, hikâyedeki iktisatçıdır…

Ona göre 99 depreminde iktidar ortağı olan MHP’nin bugün Cumhur İttifakı’nın içinde olması yaşanan afetlerin sebebidir…

Ve elinde muhteşem bir kurtuluş reçetesinin olduğunu, eğer partisi iktidar olursa bu doğal afetlerin hiçbirisinin yaşanmayacağını varsaymamızı istemektedir...

***

Yukarıda anlattığımız hikâye bir metafor ama CHP, İP ve peşine takılan diğer partilerin içinde bulunduğumuz duruma karşı tavırları maalesef ki gerçektir.

Zillet ittifakı için yaşanan tüm bu felaketler fırsattır…

Bu fırsatı da sosyal medyadan öne sürdükleri olumsuz pekiştireçlerle besleyerek kendi istediklerine inanmamızı istiyorlar.

Yalan ve iftiralarla harekete geçirmeye çalıştıkları kitleler harekete geçmezse ne yapacaklar?

Bu soruyu bilerek soruyorum çünkü…

***

CHP ve yancıların sesi Can Ataklı’nın geçmişte “Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım. Büyük bir doğal afet, büyük bir deprem, büyük başka bir doğal felaket… Çok büyük sel, çok büyük yangınlar… Hani yani Avustralya’yı yakan yangınlar vardı ya ülkenin her tarafı nerdeyse… O kadar büyük yangınlar, deprem, çok büyük can kaybına yol açacak bir sel felaketi gibi… Ama esas en korkutucu olan, Türkiye’nin bir askeri başarısızlık elde etmesi” şeklinde bir konuşması olmuştu.

O günlerde bu partilere oy veren hiç kimse yaşanacak böylesi bir felaket sonrası Kemal Kılıçdaroğlu’nun veya Meral Akşener’in tüm enerjisini fitne ateşi yakıp milletin öfkesini sele dönüştürmek için kullanacağını düşünmemiştir.

Ama geldiğimiz nokta nasıl bir çukur içerisinde olduklarını gözler önüne serdi.

***

Ve istediklerini yine elde edemediler…

Kurdukları tezgâh, milletimizin ferasetine çarptı…

Sahi sırada ne var?..

Can Ataklı’nın deyimiyle “Türkiye’nin askeri bir başarısızlık elde etmesi” mi?..

Ülkemizin herhangi bir ülkeyle savaşması durumunda Türkiye’nin kaybetmesi için zilletin genel başkanlarının düşman ordularının yanında canla başla mücadele edeceğinden artık kimsenin şüphesi var mı?..