Genel

İstanbul'da denizin altından resmen hazine bulundu ama kazılar durma noktasına geldi! Şoke eden gelişme

İstanbul'da Yenikapı Marmaray ve metro hattı kazı çalışmalarında eden gelişme. İstanbul'da Yenikapı metro ve Marmaray hatları için yapılan kazılarda keşfedilen batıklar müze bekleyişi sürüyor.

Abone Ol

İyi bir depolama alanı veya müze olmadığı için yeni batıklara geçilemeyen bölgede arkeolojik faaliyetler duraklama noktasına geldi

Kazıların yöneticilerinden Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu

Milattan önce 5 ila 10’uncu yüzyıllara tarihlenen Theodosius Limanı ve içinde barındırdığı 37 batığın dünyanın en büyük Orta Çağ gemi repertuvarı olduğunu ifade eden İstanbul Üniversitesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, binlerce arkeolojik eserin müze beklediğini söyledi.

Prof. Dr. Kocabaş, “İstanbul’da su altı arkeolojisi açısından müthiş bir potansiyel var. İstanbul, dünyanın en büyük Orta Çağ batık gemi repertuvarına sahip. Bu koleksiyon henüz bir müzede sergilenmiyor. Ancak artık bunun vakti geldi. Yenikapı batıklarındaki eserlerin sergileneceği bir müze milyonlarca turisti İstanbul’a çekecektir ve bu mirasın gözler önüne çıkmasını sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

İstanbul’un dünya başkenti olduğu 2010 yılında Yenikapı Marmaray ve metro istasyonlarının olduğu bölgede müze kurulmasına yönelik bir proje belirlendiğini hatırlatan Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, “Dönemin Belediye Başkanı Kadir Topbaş, müze istasyon projesi için uluslararası bir yarışma düzenlemişti.

Bu yarışmada çeşitli projeler sunuldu ve sonucunda Yenikapı’da Marmaray ve metro istasyonlarının olduğu bölgede müze kurulması için bir proje seçilmişti. Kurul süreçleri tamamlandıktan sonra 2015’te bunun hayata geçirilmesine yönelik ihaleler yapılacaktı. Ama o günden bugüne maalesef bir müze kurulamadı. Şu anda da böyle bir hazırlık olduğuna şahit değilim. On binlerce İstanbullu aslında tarihi bir dokunun içinde her gün yolculuk yapıyor” dedi.

Yenikapı’daki çalışmaların bir kurtarma kazısı olduğunu ve kurtarma kazılarının normalde 1-2 yıl sürdüğünü söyleyen Kocabaş, şu bilgileri paylaştı: “Arkeoloji biliminde Efes, Troya gibi yüz yılı aşkın süredir devam eden sistematik kazılar vardır. Bir de mecburiyetten dolayı yapılan kurtarma kazıları vardır. İkisinin dinamiği birbirinden farklıdır. Yenikapı da bir kurtarma kazısıydı."

"İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından metro ve Marmaray projelerinin yapılacağı alanda gerçekleştirildi. Kurtarma kazıları çok hızlıdır, 1-2 yıl boyunca devam eder. 9 yıl süren bir kurtarma kazısı olmaz. Yenikapı’da kazılar 9 yıl devam etti ve bu anlamda sistematik bir kazı olarak gerçekleştirildi. Yenikapı’da batıklardan sorumlu bir bilim insanı olarak o dönemde yapmak isteyip de yapamadığım hiçbir şey olmadı. 2013 yılında biten kazı çalışmaları sonrası 10 yıldır süren bir konservasyon süreci var.”

“Batıklarda çok sayıda suya doymuş ahşap bulunuyor. Bunlar suyu dokularına çekmiş ve bozulmuş durumdalar. Bu süreçte kimyasal maddelerin bu eserler içine yavaş yavaş emdirilmesi gerekiyor. Eserleri kurutabilmek için de ileri teknolojik cihazlar kullanıyoruz. "Batık sayısı çok fazla olduğu ve uzun bir prosedür olduğu için bu işlemler devam ediyor. Ama bizim önümüzü müze projesinin hayata geçirilmesi açacak. Bir müze veya çok iyi bir depo kurulmadığı için yeni batıklara geçemiyoruz. Bu anlamda iş akışımızda bir kırılma var. Eserlerin korunabilmesi adına müzenin muhakkak kurulması gerekiyor."

“Özellikle Akdeniz gibi sığ derinliklerde ellenmemiş, soyulmamış, üzerinden amforaları alınmamış batık bulmak neredeyse imkânsız. Karadaki define avcılığının devamı su altında da devam ediyor. İnsanlar buldukları arkeolojik kalıntıları kendi becerilerinin bir hediyesi olarak değerlendiriyor. Bu eserler insanların evlerinde, otel lobilerinde sergilendi. Dalışa yasak bölgeler ilan edilerek bu eserler korunmaya çalışılıyor. Ama bu tür yasakların define avcılarını engellemediğini de biliyoruz. Onun için daha başka çözümler bulmak gerekiyor. "

"Özellikle sportif dalgıçlara bu kültür mirasının yerinden alınmaması gerektiğini anlatabilmemiz gerekiyor. Çünkü bir batığın günümüzle kuracağı son kanıtlar amforalardır. Genellikle amforaların altında atıklar olur. Bu nedenle amforalar toplandığı zaman o batıkları tekrar bulmak mümkün olmayabilir. Bu anlamda sadece yasaklamak yetmiyor. Bir eğitim kampanyası başlatmak gerekli diye düşünüyorum. Dalış merkezlerine çeşitli sorumluluklar vererek insanları uzak tutmak yerine bilfiil bu işin içinde yer alarak katılımlarını sağlamak gerekiyor.”

Anadolu coğrafyasında su altı yüzey araştırmalarının 1960’larda başladığını belirten Kocabaş şöyle devam etti: “Dünyadaki ilk bilimsel su altı arkeoloji kazısı Anadolu kıyılarında gerçekleştirildi. Su altı arkeolojisinin babası olarak isimlendirilen ve geçtiğimiz yılarda kaybettiğimiz Amerikalı arkeolog Prof. Dr. George Bass tarafından 1960’larda Gelidonya Batığı’nın kazısıyla başladı. Bu bilimsel çalışmalar günümüze kadar devam etti."

"Hatta bu anlamda dünyanın en büyük batık gemi repertuvarını bize sunan Yenikapı batıkları, zincirin son halkasını oluşturuyor. 1960’larda kültür mirasının bulunmasına yönelik başlayan su altı yüzey araştırmaları ve kazıları günümüzde de aktif bir şekilde devam ediyor. Bulunan bütün batıklar ulusal veri tabanında kayıt altına alınıyor. Araştırma yapılmayan yerler eskiden dalışa yasak bölgelerdi ve sportif dalışlara yasaktı. Ama bu araştırmalar tamamlandıkça ve kültür envanteri çıkarıldıkça bu bölgeler de peyderpey dalış turizmine açılıyor."