Maç öncesinde futboldan anlayan hemen herkesin ortak görüşü, bu maçın çok keyifli ve tempolu geçeceği yolundaydı. Ev sahibi Çaykur Rizespor ikinci yarının en başarılı takımlarından biri olarak aldığı 22 puanla, 10’ncu sıraya çıkmıştı. Üstelik, diğer maçların sonuçlarına göre bu maçtan alacağı üç puanla 5’nci sıraya sıçrayıp tarih yazabilirdi. Beşiktaş’ın durumu da çok farklı değildi. Onların da hedefi, Şampiyonlar Ligine kapağı atarak ekonomik göstergesini azıcık da olsa olumluya çevirebilmekti. Bunun için üsttekilerin puan kaybetmesini tüm maçlarını kazanmak için oynuyordu.

Her iki takımın iddiası yüksek, oyuncuları istim üstündeydi. Teknik Direktörler rakibi düşünmek yerine, kendi oyuncularını, kendi oyunlarını oynayacak şekilde sahaya sürdü. Şenol Güneş’in şansı, Vedat Muriqi gibi fizikli bir santrfor ile mücadele etme şansı yüksek Nicolas İsimat-Mirin’in iyileşmesiydi. Maç beklendiği gibi yüksek tempolu başladı. Vedat Muriqi’nin, Loris Karius’u geçen topunda kalesine golden koruyan Domagoj Vida, köşe vuruşundan gelen topu rakip kaleye gönderdi. Hemen bir sonraki pozisyonda Adem Ljajic’in muhteşem vuruşuyla gelen gol, birçok futbol programına jenerik olacak nitelikteydi. İki farklı geriye düşmek, ev sahibi bozmadı. Rakibinin baskısı, konuk takımı vazgeçirmedi. Oyun yine başladığı gibi tempolu, pozisyonlu şekilde sürdü. Ev sahibinin biraz daha etkili olduğu ilk yarının son dakikalarında Vedat Muriqi’nin attığı gol, ikinci yarının fitilini ateşledi.

Burak Yılmaz’ın Beşiktaş adına deplasmanda attığı ilk golün ardından (sanırız o dakikaya kadar ev sahibi taraftarın kendisine yönelik sözleriyle ilgili) tribünlere yönelik tepkisi belki de maçın futbol dışı tek hareketiydi. Hakem sarı kartla cezasını kesti, Güneş de soyunma odasına göndererek, Milli oyuncusunu korumaya aldı. Sonrasında düşmeyen tempo, atılan goller, oyunun değil, oyuncuların yetenek ve beceri farkının skora yansımasıydı. Her iki takım ortaya koydukları oyunla, futbolseverleri futbola doyururken, kazanan Beşiktaş, Medipol Başakşehir’e göz kırptı.