Bir kere adına yakışır bir maç oldu. İki takım da ezeli rekabetin ve puan cetvelindeki yerlerinin hakkını verdiler. Fenerbahçe her zaman olduğu gibi baskılı başladı, Galatasaray asla pes etmedi, rakibine karşılık verdi. İki takımın hocasının da taktik mücadelesi vardı sahada. Jesus, kanatlarla rakibini yıpratmaya çalışırken, önde de iki forvetle başlayarak, Galatasaray defansının çıkmasını engellemeyi hedefledi. Okan Buruk ise Fenerbahçe’nin çizgi defansını Barış Alper, Kerem, Mertens, Olıverıa ve Rashica gibi hızlı oyuncularla aşmak düşüncesindeydi. İki takım da hocalarının söylediklerini harfiyen yerine getirirken, Buruk’un talebeleri Fenerbahçe’nin zaaflarını çok iyi değerlendirerek, sonuca giden taraf oldu. Barış, Olıveıra, Mertens, Berkan ve Boey mükemmele yakın oynadı. Muslera farkı da ortaya çıktı, bu zorlu maçta. Fenerbahçe’de ise artık bütün takımların ezberlediği 3’lü defans bu maçın ilk bölümünde tutmadı. Jesus bu hatasından, sarı kartlı Gustavo’yu da oyundan alarak döndü. İkinci yarıda Fenerbahçe baskılı oynadı ama Galatasaray da boşlukları çok iyi değerlendirdi, golleri de arka arkaya buldu. Heyecanı yüksek, pozisyonu bol, alev alev bir maç izledi, tribündekiler ve TV başındakiler. İrfan Can gereksiz kırmızı görerek, büyük maçlarda takımını yine 10 kişi bıraktı.

Sonuçta Galatasaray bu galibiyeti hak etti mi, sonuna kadar etti. Lider geldiği Kadıköy’den, başı dik, başarılı bir oyunla lider döndü. Fenerbahçe ise ayağına kadar gelen şansı kullanamayarak, liderliği elinin tersi ile itti.