Ortadoğu karıştıkça, bölgede yaşayan halklarla beraber Türklerin de durumu esas meselelerden biri haline gelmektedir. Eski zamanlarla kıyasladığımızda bölgedeki unsurlardan olan Türklere dikkatin arttığını düşünmekteyiz. Çok şükür ki geç de olsa “onların varlığı Türkiye’nin varlığı” veya tersi gibi fikirlerin duyulması sevindiricidir. Zaman zaman bu unutulmuşluğun sıkıntısını ve acısını yaşayan Irak ve Suriye Türkmenleri ötekileştirilmelerinin acısını çekmişlerdir. Belli bir kesimin, belli araştırmacıların çalışmaları ve yazıları dışında devlet seviyesinde dikkat gösterilmesi talebini/isteğini Milliyetçi-Ülkücü Hareket hep gündeme getirmiş ve kamuoyu oluşturmuştur.

Önce Cumhurbaşkanı’nın, ardından da MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, Libya’da yaşayan Türkler üzerine fikir bildirmesi ardından ulusal basının dikkati, Kuloğlu (Köroğlu) Türklerine yöneldi.

Kuloğlu tabiri, Osmanlı’da kapıkulu ocaklarında görev yapan yeniçerilerin askerlik yapan oğulları için kullanılan isimdir.

Cezayir, Trablusgarp ve Tunus, Osmanlı’nın Garp Ocakları olarak biliniyordu. Kuloğlu Türkleriyle ilgili geniş çaplı araştırmalara rast gelemedik. Ancak kısıtlı araştırmalar da olsa değerli bilgilerin yer aldığı çalışmaları da bulmak mümkündür. Neşir heyetinde Halil İnalcık’ın da yer aldığı Osmanlı Araştırmaları dergisinde Ahmet Kavas’ın çalışması da bunlara örnektir. “Kuzey Afrika’da bir Osmanlı nesli: Kuloğulları” başlığındaki makalede şunlar yer almakta: Garp Ocaklarındaki Türk nüfusu iktisadi sebeplerle ağır yük getiren Anadolu’dan yapılan asker sevkinden ziyade bunların yerli kadınlarla evliliklerinden doğan çocuklarıyla artmaktaydı. Yeniçeri kaldıkları sürece evlenme imkânı bulamayanlar, kışlalardaki hizmetlerini terk edip evlenebilme hakkına sahiptiler. Akraba oldukları saygın ailelerle kurdukları evlilik bağları sayesinde toplumdaki konumları genişlediği gibi iki toplum arasında Kuloğulları denilen yeni bir sınıf türedi.

Gerek Türkçe gerekse İngilizce ve Fransızca olarak bu toplumu ifade etmek için kullanılan Kuloğlu kelimesi farklı şekillerde yazılmaktadır. Bunların çeşitliliği kelimenin Türkçe asıllı olmasına rağmen Arap harfleriyle yazılmasından kaynaklanmaktadır: Kırgılı, Korolu , Kuroğlu, Kourouglis, Karakoloğlu, Couloughlis, Coul-ouhglou, Culuglis, Kouloughlis ve Kulughlis gibi. Erkan-ı Harbiye subaylarından Ali ve Ahmed Nuri Beyler bu isimlendirmenin “karakol” kelimesinden değiştirilerek kullanıldığını, bir müddet sonra bu isimlendirmenin doğrudan yeniçerilere değil onların soyundan askere alınan “yerli zaptiyelere” verildiğini kabul etmektedirler.

Garp Ocaklarında bulunan yeniçerinin Türk soylu bir eş bulamamasından yerli kadınlarla evlenmek mecburiyetinde kaldığı bilinmektedir. Annelerinin ‘ Türk’ olmaması da bundan kaynaklıdır. Fakat işin ilginç tarafı bir Türk ile bir cariye evlenme imkânı bulsalar da o evlilikten doğan çocuklar Kuloğlu sayılmıyordu. 1892 yılında Hamidiye Alaylarının kurulmasından 1 ay sonra Kuloğlu teşkilatı lağvedilmiş ve 26 Aralık tarihinde vilayet resmi gazetesinde yayımlanan resmi ilanla Kuloğlu isminin kullanılması yasaklanmıştır.

Bu karara karşı çıkan Kuloğulları isyana kalkışmış, bölgedeki ahaliyi korkutmaya başlamışlar. Hatta Trablusgarp vilayet merkezinde karışıklık çıkararak Hükümet Konağı’nı basmışlar. Çıkan bu olayların daha ciddi bir boyuta ulaşmaması için karar, II. Abdülhamid tarafından askıya alınmıştır.

Bölgedeki varlığımız olan Kuloğulları, 17. yüzyıldan itibaren etkili olmaya başlamışlardır. Bağımsızlık sonrası kurulan Libya devletinde de önemli makamlarda da yer aldıkları bilinmektedir.