'COĞRAFYA kaderdir’, “Deprem değil bina öldürür”… Şu iki cümle arasına sıkıştığımız bir zaman dilimindeyiz ve üzülerek depreme dair bu kabullenilmiş cümlelere, insanımızdan, insanlığımızdan utanarak yenisini ekliyoruz usulca, …

“İnsanı ve insanlığı, insan öldürür; insan yaşatır.” Coğrafya koşulları afetlere maruz bırakır, afetler insanı insanlığa muhtaç bırakır, binalar değil binaları yapanlar can alır ve canıyla imtihan olanlara rağmen insanlığını unutanlar insanlığı öldürür… Coğrafya, vicdanı olmayan insanların eserlerini sergiliyorsa kadere mahkum kılar. Elbette ki bir afete önlem alınabilir ancak afet önlenemez, işte bu noktada da, insanların insanlığının umuduna kalır insanlar… Tüm şahsi çıkarlardan öte, siyasi tarafları yıkan, hırsları aşan bir insanlık beklenir insan olandan. Afet geldi mi alınan tüm önlemlere rağmen gelir ve o an sadece insanlığın konuşması gerekir… Bu aziz millet tarihi aşan varlığını, birlik türkülerine borçludur. Uçuruma çekilen bu milleti yine bu milletin birliği düzlüğe kavuşturmuştur. Devletin vatan toprakları üzerinde milletini gözettiği, milletin devleti kutlu bildiği değer yargılarıyla bu günlere vardık biz, şüphesiz bizi yarınlara da ancak bu değerler taşır. Hatırlayacağımız değil, hiç unutmayacağımız tek husus hep birlikte var olduğumuz gerçeğidir…

**Memleket hafta sonunu afetle karşıladı ancak acısını işte bu birlik hassasiyetiyle sardı … Devlet kutsallığını sergiledi, millet ise türkülerin sıcaklığıyla sardı birbirini… Cumhurbaşkanı, Bakanlar olay yerine intikal etti, telefonla emretmedi yahut uzaktan ilgilenip takip etmedi… Devletin makam sahipleri olay yerine geldi ve milleti sardı, enkaz altından çıkan vatandaşın sedyesinin bir ucundan tuttu, vatandaşa el verdi, yiten canların tabutuna sırt verdi… Devlete Devlet olan Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet BAHÇELİ, milli hassasiyet çağrısıyla seslendi! Bu milletin kutlu sesi Ülkü Ocakları, teşkilatlarıyla afet bölgesine akın etti… Gönlü yüce gönüllüler bölgeye koştu, memleketin her bir köşesinden belediyeler tırlarla yetişti, insanlar imkanlarıyla yola koyuldu, yuvalarını açtı, sosyal medyada milli hassasiyetin galip geldiği bir refleksle sosyal yardımlaşma zinciri kuruldu… Türkiye’yi aşan Türk’ün varlığı Cihan’dan Anadolu’yu saran bir seda ile ses verdi… Zemheri ayazını, Türk Milletinin yüreğinin sıcaklığı yaz eyledi… Saatler geçti, uykusuzca ve olağan üstü bir çabayla mucizelere tanık oldu milletimiz… “sesimi duyan var mı” sesi kulaklarda çınladı, bu sefer bir memleket kulak verdi… Bir ses için umutla ve duayla bekledi… Canlar yitti, ilahi takdir ve “Türk Milleti’nin başı sağ olsun” dendi bir ağızdan, bir yürekten, bir memleketçe… Giden canlara sızlayan yüreklerle insanlık insanlığı kurtardı, şuheda ile karılmış toprak afetiyle birleştirdi milleti… İşte biz böyle güzel bir milletiz, bu vatan bizi bir eden, canımızı emanet ettiğimiz ve feda ettiğimiz. Anlaşılmamış demokrasinin pençesine takılır, medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarla savaşır, ayrışırız belki ama

Ay Yıldız altında bir olmasını da biliriz… Peki ya bilemeyenler..? sözün başında bize üzüntüyle, insanı ve insanlığı insan öldürür dedirtenler… Onlar bu memleketin bir çakıl taşı dahi olamadığını, türkülerin samimiyetine varamadığını, bu bayrak gölgesinde karanlığa kaldığını haykırmaktan öte bir şey yapmıyor… Birileri çıkıp ”vergilerimiz nereye gitti” diyor, ya verginin afeti engellemesini bekleyecek kadar ahmak, ya verdiği paranın gözüne sokula sokula dağıtılmasını bekliyor. Vergi nedir, nasıl kullanılır, hangi kurum ilgilidir.. bunları bilmez, bilse de bilmez, çünkü bilse eleştirmek için bahane üretemez… Birileri çıkar sıfır alan bilgisi ile “deprem şiddetini azalttılar, o şehre vermemek için yapıyorlar” der, millet canıyla uğraşırken çirkin siyasetle hemhal olur, bir diğeri işin mizahını yapar oysa ki iğne kendisine batsa feryadı basar, başka bir güruh yalan fotoğraflar/haberlerle siyasi rant peşine düşer, bir başkası ortalığı feverana verir, korku salar, kaos ister ve yine bir başkası üç beş beğeni alayım bencilliğiyle toplumun sakinliğine kast eden görüntüleri paylaşır, bu şuursuz tavır da insanlık dışıdır. İşte bunlar toplanıp saç tararlar, bu ayinlerini de samimiyet maskesini takıp insanlık adı altında yaparlar, millet canıyla cebelleşiyordur ama o yegane vazifesinin devlete bela okumak, eleştirmek köstek olmak olduğunu düşünür. Halbuki önce vuku halledilir sonra vaka konuşulur, ama bunlar sadece konuşur ve insanlığıyla insanlığı öldürür ama, *bu memleketin hep bir ağızdan tüttürdüğü birlik türküsü yaraları sarar; fırsat kollayan teröristi de, saç tarayan leş kargalarını da püskürtür.