Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere, Trump ile Biden arasında ciddi bir ideolojik tutum farkı olduğu için Başkanlığın el değiştirmesi ABD’nin dış politikasında önceliklerin, hassasiyetlerin, söylem ve eylemlerin farklılaşmasını kaçınılmaz kılacak. ABD ile ikili ilişkiler tüm ülkeler için yeni bir sürece girecek, gündemler değişecek. Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde de gündemin değişmesini beklemek için yeterli sebep mevcut.

15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra ABD ile ilişkilerde gerilme yaşandığı tartışmasız bir gerçek. Terör elebaşısı Gülen’in iade edilmemesi, Halkbank davası, Rusya’dan S-400 alınması, rahip Brunson krizi, YPG/ PKK’ya destek verilmesi, F-35 projesinden Türkiye’nin çıkarılması gibi meseleler son yıllarda Türk-Amerikan ilişkilerinde belirleyici oldu.

Biden döneminde bu sorun alanlarının Türkiye lehine çözüleceğine dair bir izlenim edinmek çok zor. Bilakis, Biden’ın göreve başlamasıyla ikili ilişkilerde daha farklı sorunların ortaya çıkması, var olanlarının ise daha da derinleşmesi ihtimali az değil. Biden’ın Türkiye’ye baktığında “otokrat bir lider” tarafından yönetilen bir ülke görmesi gibi yanlış ön yargılar, Biden döneminde açılacak yeni sorunların altında yatan temel sebep olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “otokrat” olmakla suçlayan Biden’ın, Türkiye’yi “Rusya ile aynı çizgide duran sözde stratejik ortak” olarak nitelendiren Anthony Blinken’i Dışişleri Bakanlığına seçmesi, yeni yönetimin Türkiye’ye mesafeli duracağının ilk işaretlerini veriyor. Suriye PKK’sı ya da PYD/ YPG’nin askerî ve siyasi açıdan desteklenmesini savunan eski CENTCOM komutanı Lloyd Austin’in Savunma Bakanlığı için seçilmesi gibi adı PKK ile sıkça anılan ve Türkiye’nin tepkisini çekmeyi marifet sanan Brett McGurk’ün de yönetimde yer bulması, Suriye’deki terör örgütünün Türk-ABD ilişkilerinde gerilime sebep olacağının göstergesi.

Biden’ın seçim bölgesinde etkin olan Yunan/Rum lobisinin taleplerine de Ermeni “soykırım” iddialarına da yakın olduğu biliniyor. Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret eden ilk ABD Başkan yardımcısı sıfatını haiz Biden’ın Rum/Yunan çevrelerine duyduğu yakınlık, özellikle Doğu Akdeniz’deki gelişmelerde ve Kıbrıs’ta Türkiye’nin ABD tarafından daha fazla baskı göreceği ihtimalini akla getiriyor. Ne de olsa Türkiye’ye “Kıbrıs’tan çıkma” çağrısı yapan, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası alınan ambargo kararını destekleyen, Kıbrıs’taki çözümsüzlükte Türkiye’yi suçlayarak Ankara’ya verilmesi öngörülen yardım paketinin serbest bırakılmasını engelleyen kişi Biden idi.

Ermenistan da, Türkiye-ABD ilişkilerinde Trump dönemine kıyasla daha büyük bir sorun hâlini alma potansiyeli taşıyor. “Soykırımın tanınması için yürütülen çabalara liderlik etmekten gurur duyduğunu” belirten Biden’ın Ermenistan konusunda da Türkiye ile geçinmekte zorluk yaşayacağı, soykırım iddiaları sebebiyle Türkiye’nin tepkisini çekeceği kuvvetle muhtemel.

Nitekim Biden, Karabağ’daki son savaş esnasında Türkiye’nin aktif bir şekilde müdahalede bulunmakla sorunun bir parçası olduğunu dile getirmiş, Ermenistan’dan yana tavır almaktan çekinmemişti. Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) de Biden’ın bu tavrından aldığı cesaretle, görevine gelir gelmez yeni Başkan’dan Ankara’ya yaptırım uygulamasını talep etti. Belli ki Karabağ’da ezilen Ermenistan, kendisine yeni bir hami bulduğunu düşünüyor.

Biden dönemi Türk-ABD ilişkileri açısından pek olumlu başlamadı diyebiliriz. Zaten birçok sorun yüzünden gelgitlerin yaşandığı ikili ilişkilerin yeni dönemde iyileşeceğine dair bir umut ışığı da şimdilik görünmüyor. Türkiye’nin millî menfaatleri açısından bakıldığında, gelen gideni aratacak gibi duruyor.