Halbuki nasıl umutla başlamıştık maça…

“Tamam” dedik kendi kendimize, o bildiğimiz “Bizim Çocuklar” bugün geri dönecek, maçtan galip ayrılacak, en azından bizi umuda taşıyacaklar diye düşündük. Hatta başlık bile hazırdı:

“İsviçre’yi geçtik, mucize bekliyoruz…”

Ama nerede ? Biz böyle düşünürken, o şok gol geldi. İsviçre elini kolunu sallayarak, attı golünü, bitirdi hayallerimizi, tüketti umutlarımızı. 25 dakika sürdü Milli Takımımızın o bildiğimiz oyunu. Önceki iki maça göre bir fark vardı o da, şut denemeleri o kadar. Onlara da birisi dışında İsviçre kalecisi “Dur” dedi. Sonrası malum, ikinci ve üçüncü gol, sonunda tükeniş.

Şu bir gerçek, biz aklımızı, oyunumuzu, gollerimizi eleme gruplarında bırakmışız. Orada güçlü rakiplerimizi dize getirip, doyuma ulaşmış, tatile çıkmışız. Akıl ve duygu oynamak istese bile ayaklar işi çoktan bırakmış. Sanki hepsine sihirli bir el dokunmuş, futbolu unutturmuş. Yıldızları ara ki, bulasın. Nerede o çok övündüğümüz Uğurcan, nerede Avrupa’nın gıpta ile baktığı defans bloku, nerede Cengiz’imiz, Hakan’ımız, Burak’ımız. Bir tek Mert ayaktaydı biraz da Zeki. Bu şampiyona bitti. Sanırım tüm takım ders çıkarmıştır, tabi Şenol hoca da. Futbolda tecrübe önemli bir unsur, turnuva takımı olmak da. Şenol hocanın “Bizim Çocuklara” bu eksikleri öğretmesi gerekiyor. Yoksa hocanın Dünya Kupası elemelerinde de işi zor olur.

Tabi görevde kalırsa.