Mahir Kaynak yaşanan ve aydınlanmamış bir olay karşısında “Bir olay olduğundaolayın failini bulmak istiyorsanızolayın sonucunun kime yaradığına bakın. Bu olay kimin işine yarar?” diye sorardı. Bugünlerde bu soruyu sık sık sormamız gerekiyor. Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in uğradığı saldırı sonrası hayatını kaybetmesi ve sonrasında ortaya çıkan iddialar ve suçlamalar karşısında bu soru muhakkak sorulmalıdır. Emniyet ve yargı mensupları olayı aydınlatmak için büyük titizlikle çalışıyor. Olayda tetikçilik yaptığı iddia edilen kişi hariç, rol sahibi olan ve azmettirici de dahil 13 kişi tutuklandı bugüne kadar. Azmettiricinin şiddet kullanılarak ele geçirildiği fotoğraftan bu olayın üzerine kararlılıkla gidildiği anlaşılıyor. Olayla ilgili suçlanan ve çeşitli iftiralara maruz kalan MHP’nin duruşu da zaten olayın her boyutunun aydınlatılması noktasındadır. Suskun görülmesinin temel sebebi de olayın arka planına dair birçok iddianın havada asılı durmasındandır.

Merhum Sinan Ateş, İstanbul’a ziyarete gidiyor, çeşitli görüşmeler yapıyor ve ODA TV bu görüşmeyi “Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş İYİ Partili ülkücülerle fotoğraf çektirip paylaştı” şeklinde haberleştiriyor. Bir gün sonra da Ankara’da silahlı saldırıya uğruyor. Gözaltına alınan, sorgulanan ve sonucunda tutuklanan kişilerin tamamının İstanbul merkezli olması, İstanbul’da bir şeylerin yaşandığını göstermektedir. Saldırıya uğradığı Cuma günü ise Ankara’da olmasına rağmen İstanbul Boğaz manzaralı fotoğrafıyla “Kervanımız yürüyor” içerikli mesaj yayınlaması da bunu gösteriyor.

Azmettirici olarak yakalanan ve tutuklanan Doğukan Çep’in  “Sinan Ateş ocak başkanıyken bize sahip çıkmadı. Yargıtay’da temyiz aşamasındaki bir dosyam için yardım istedim ancak yardımcı olmadı. Bunun kızgınlığı ile korkutmak ve gözdağı amaçlı olayı planladık. Öldürme amacımız yoktu” ifadesi de doğruysa daha önce bir diyalogu olduğunu gösteriyor. Geçmişte böyle bir yanyana gelme yaşandıysa emniyet güçleri ve savcılık bunu aydınlatabilir.

Ortada gerçekten karmaşık bir hal vardır.

Sinan Ateş olayında azmettirici olarak karşımıza çıkan Doğukan Çep’in 2013 yılında DHKP-C’li Hasan Ferit Gedik'in öldürülme olayına karışan bir isim olduğunu öğrendik. Yargılandığı bu davanın bir mahkemesinde müşteki avukatlarından Günay Dağ'a, “Cübbeli vatan haini dedim ve DHKP-C'ye küfrettim. Ne kadar DHKP-C'li varsa hepsine sinkaflı küfrettim" diye savunma yapan birisi olduğunu da arşivdeki haberlerden öğrendim. Yargılandığı bu davadan da 2019 yılında 35 yıl 4 ay hapis ile cezalandırılmış… O günden beri de firari imiş…

Doğukan Çep bu olaydan dolayı DHKP-C ile kanlı bıçaklı durumda. Peki, tetikçi Eray Özyağcı’nın bulunduğu motosikleti kullanan Vedat Balkaya kim? Sosyal medya sayfasında Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’na destek veren, onlarla ilgili destek paylaşımları yapan biri. Tetikçi olduğu ortaya çıkan Eray Özyağcı’nın ise sosyal medya sayfasında siyasi bir paylaşım hiç yok. Ama kardeşi olduğu söylenen Ahmet Özyağcı’nın profil kapağında teröristbaşı Öcalan’ın fotoğrafı var. Doğukan Çep ile 2013'te Maltepe Cezaevi'nde aynı koğuşta tanıştıklarını ifade eden MHP’li Ufuk Köktürk de olaydan günler önce Doğukan Çep’e, eşinin kartı üzerinden 4 bin TL gönderdiği için tutuklandı. Ve 2 Özel Harekât polisi de tutuklananlar arasında. Şu ilişki ağına bakar mısınız? Her yönüyle aydınlanması gereken bir olay…

Zaten ilişkiler ağına bakınca bu olayın aydınlanmasını en çok MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli ister. Sabır ve sağduyu içinde olayın arka planının tamamen aydınlanmasını beklemektedir. MHP grup toplantısında “Fakat hiç kimse sabrımızı yanlışa yormasın. Hiç kimse suskunluğumuzun asaletinden cesaret almaya kalkışmasın” şeklinde verdiği mesajı da bu sabır ve sağduyu içinde bekleyiş olarak değerlendirebilirsiniz.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin duruşu bu iken, merhum Sinan Ateş’e yapılan saldırıyı MHP ve Ülkü Ocakları’nın kurumsal kimliğiyle ilişkilendirmeye çalışan ve hatta bunun için MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye yönelik çeşitli imalarda bulunan kim varsa alçaklık yapmaktadır.

Bunların başında ilk sırayı Kemal Kılıçdaroğlu almıştır. Kemal Kılıçdaroğlu aynada kendine bakıp utanmadan siyasi alçaklık, zavallılık, rezillik olarak tarif edilecek “Bahçeli, ne zamana kadar susacaksın? Mafyalarla fotoğraflar çekmeye devam edersen, yanındaki çocuklar da mafyacılık oynamaya başlar. Teslim edeceksin yanındaki çocukları, 3-5 torbacı ile geçiştiremezsin” twitini atmıştır.

İmadaki alçaklığa bakar mısınız?

PKK’lı, FETÖ’cü, DHKP-C’li, YPG’ci her türlü kişilerle pozları olan siyaset zavallısı               “Teslim edeceksin yanındaki çocukları…” diyor… Hem de bunu Başdanışmanı Nuşirevan Elçi’nin “PKK sevdasının, özerklik isteğinin, Kürdistan hayalinin ve CHP Genel Merkezi’nde Barzani medyasına röportaj verdiği salonda Türk bayraklarını kaldırması” konusunun konuşulduğu gün söylüyor?

CHP’yi terör örgütlerine siyasi karargâh yapan siyaset zavallısı, MHP Lideri kimi ve kimleri teslim edecek?

Zaten emniyet ve yargı olayda rol alan kişileri titizlikle ortaya çıkarmıyor mu? Tutuklanan 13 kişi bunun delili değil mi?

Tetikçi Eray Özyağcı’yı motosikletle olay yerine getiren Vedat Balkaya’nın CHP’yi ve seni destekleyen twitler attığının ortaya çıkmasına göre, senin “Teslim edeceksin yanındaki çocukları” şeklindeki bu çapsız twitine karşı biz de “Vedat Balkaya tetikçiyi yoksa CHP Genel Merkezine mi bıraktı?” diye sormak istiyoruz.

Yoksa CHP’li Vedat Balkaya’nın kullandığı motosikletin benzinini sen mi doldurdun siyaset zavallısı?

Amerikancı politikaların bağımlısı Kemal Kılıçdaroğlu “Seçimler öncesi siyasi cinayetlerden endişe ediyorum” derken bir bildiğimi vardı yoksa?

Böyle bir cinayet Cumhur ittifakına yaramayacağına göre sorumuzun cevabı ne olmalıdır?

Terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklıktan yargılandığı cezadan hüküm giyerek cezaevine konulan, Hendek-Çukur olaylarında “Hendek kazanların ellerinden öpüyorum” diyerek azmettirdiği PKK’lı teröristlere 793 askerimizi, polisimizi şehit ettiren, kaç yavruyu yetim ve öksüz bıraktıran terörist Demirtaş’ı cezaevinden çıkarmaya çalışan ve onunla “Türkiye’yi yöneteceğini” söyleyen siyaset zavallısı, kendine ve yanındaki PKK, FETÖ, DHKP-C sempatizanlarına bakmıyor bir de MHP’ye akıl vermeye kalkıyor.

2013 yılında Amerika’da FETÖ’nün imamlarıyla kahvaltı yaptın mı? Yaptın…

Suriye’de terör örgütü YPG saflarında öldürülen terörist Aziz Güler ile 2010 yılında TBMM’de görüştün mü? Görüştün…

Eşin Sevil Kılıçdaroğlu, CHP’nin gazetesi Sözcü’nün bile “Operasyonda yaralanan Dilek canlı bombanın arkadaşı çıktı” dediği DHKP-C’li Dilek Doğan’ın cenaze törenine katıldı mı? Katıldı.

Sen, üçlü, dörtlü, beşli harflerden kurulan her türlü terör örgütüyle içli-dışlı iken kime imalarda bulunuyorsun siyaset zavallısı?

Bir taraftan Ülkücüleri yaşanan acı bir olay üzerinden tahrik ederken, diğer taraftan da olaydaki azmettirici denilen ve DHKP-C’li birinin katili olduğu söylenen Doğukan Çep üzerinden, ailece yakınlık gösterdiğiniz DHKP-C’nin intikamını MHP üzerinden mi almaya çalışıyorsunuz?

Bu kadar PKK’lının, DHKP-C’linin, FETÖ’cünün, komünist, devrimci artığının, devşirilmiş Ülkücünün, 6+HDP masasının MHP’ye ve Lideri Devlet Bahçeli’ye saldırısının elbette bir anlamı vardır. O meşhur Uygur atasözündeki “Köyün itleri birbirine küs olsalarda kurdu görünce birleşirler” manzarası yok mu sizce?

“Bir olay olduğundaolayın failini bulmak istiyorsanızolayın sonucunun kime yaradığına bakın. Bu olay kimin işine yarar?” sorusunu işte tam burada soruyoruz.

Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’e yapılan bu saldırının propaganda ve istismar aracı olarak kullanılması kime yarıyor?

Cumhur ittifakı mitingleriyle, hayata geçirdiği projelerle, ekonomik krizin etkisini azaltacak adımlarıyla, sosyal kesimlerin dertlerine dokunan hamleleriyle seçimi kazanma konusunda bir hayli yol almışken, böyle bir cinayeti işlemek ve böyle bir cinayet üzerinden meşgul edilmek kime yarar sağlar ki?

Samimi insanların duyguları her daim yücedir. Onları ayrı tutuyorum. Ortada gözü yaşlı bir ana, baba, kardeş, eş ve her şeyden önemlisi “Baba” diye feryat eden çocuklar vardır. Allah ailesine sabır versin. Allah, o çocukların bahtını da açık etsin. Yüreğinde merhamet olan her insan elbette üzülmüştür. Üzülmemek mümkün değildir. Siyasi istismar peşinde koşanlar emin olun bizim üzüntümüzün %1’i kadar üzülmemiştir.

Çünkü Sinan Ateş toprağa verildiği gün sosyal medyada bu olayı istismar ederek “MHP’den istifa edin, İP’e katılın” kampanyaları başlatan ölü soyucu İP’liler vardı. Bunlar öyle aşağılık bir düşünce sahibidir ki bir ölümü bile siyasi rant olarak kullanmak istemişlerdir.

Bir ölümle sonuçlanan olayın acısını istismar ederek ve timsah gözyaşları dökerek oy avcılığına soyunan bu mezar soyguncuları kim biliyor musunuz?

Konya Doğanhisar Belediyesi'nin MHP'li Başkanı İhsan Öztoklu’yu seçimden sonra bıçaklayarak şehit eden bir partidir. Merhum Belediye Başkanımız İhsan Öztoklu’nun astırdığı “Haydi Bismillah” afişlerini yırtarak, bir önceki dönem belediye başkanlığı yapan İYİ Partili Abdullah Koç ve oğlu Abdurrahman Koç tarafından "Bu koltuğu kimseye yar etmeyeceğiz” tehditleri eşliğinde pusu kurularak şehit edilmesinin kara sicili ortadayken, henüz olayın önü-arkası aydınlanmadan Sinan Ateş’in hayatını kaybettiği saldırı üzerinden nutuklar atıyorlar, MHP’lileri, Ülkücüleri partisinden istifa etmeye ve kendi partilerine davet etmeye kalkıyorlar.  İhsan Öztoklu’nun da iki küçük çocuğu vardı. Bu İP’lilerin umurunda olmuş muydu?

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli bildikleri ve yaşadıkları üzerinden bu olay karşısında oldukça sağduyulu davranmaktadır. Olayın ucu kime giderse gitsin, yargı ve emniyet boyutunda her yönüyle aydınlanmasından zerre rahatsızlık duymayacaktır. Çünkü dün nasıl MHP’yi namusu gibi koruduysa, bundan sonra da onu yapacaktır. Gün gelip konuştuğunda, bugün bu karanlık cinayet üzerinden MHP ve Ülkü Ocakları’nı kurumsal olarak hedefe koyanlar, MHP Liderine yönelik Kılıçdaroğlu çizgisinde alçakça imalarda bulunanlar, bir cinayet istismarı üzerinden oy avcılığına soyunanlar emin olun ortada görünmeyecektir.

Bu süreçte tek üzüntüm samimi duygularla yaşananlara üzülen bazı MHP’li ve Ülkücü kardeşlerimizin bunların algılarına malzeme olmalarıdır. Ve samimi duygularını bu gibi mezar soyguncusu zihniyetlere kullanması için teslim etmesidir.

Sinan Ateş cinayetinin İstanbul merkezli boyutu iyice araştırılmalıdır. Merhum Sinan Ateş’in olaydan bir gün önce İstanbul’da yaptığı ziyaretlerin amacı, aynı gün Oda TV tarafından “İP’lileri ziyaret etti” diye manşete taşınarak işaretlenmesi, azmettirici Doğukan Çep’in ifadesindeki “Husumet” ifadesi birbirine bağlı incelenmelidir.

Olayı oy avcılığına dönüştürmeye çalışan partinin Genel Başkanı Meral Akşener’in “Ailesinin bir özel talebi oldu. Soru önergesi, araştırma önergesi yapılmamasına dair Ayşe Ateş üzerinden bir talebi oldu” şeklindeki ifadeleri, belki de bazı şeylerin farkında olan ailenin bir mesajı olarak değerlendirilebilir.

Olayın önü-arkası, sebebi-niyeti, cinayette rol alanların durumu aydınlandığında belki bugün susanlar yarın konuşacak, bugün konuşanlar yarın susacaktır.

“Olayın failini bulmak istiyorsanız; olayın sonucunun kime yaradığına bakın” şeklindeki yol göstericiliği değerlendirmekte fayda vardır.

Girift cinayetle düğümlenmek istenen ne olmuştur?

MHP ve Ülkü Ocakları’na topyekûn saldırı başladıysa sorumuzun cevabı zaten hazırdır. CHP terör örgütleriyle ilişkilerini bu olayla maskelemeye çalışıyorsa, İP “Oyunuzu bize verin” diye bir ölüm acısını siyasi ranta dönüştürmeye çalışıyorsa, komünist ve devrimci artıkları öldürülen DHKP-C’linin intikamını MHP’den almaya çalışıyorsa bin kere düşünmek gerekiyor.

Tekrar tekrar soruyorum: Artık şuurla düşünmenin zamanı gelmedi mi?