Eğer elinde Sörloth gibi bir santrfor varsa, ‘John Obi Mikel eksik demezsin’… Elinde ligde 13 farklı takıma gol atan bir Norveçli Aleksander varsa, ‘Nwakaeme sakattı’ demezsin… Ya da ‘Ekuban formsuz’ diye düşünmezsin… Çünkü o daha 5’inci dakikada rakibin kucağına bombayı bırakabilecek bir santrfor…

Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, geldiğinde iki maçı kazandı. Bir kritik maçı kaybetti. İkinci kritik maça eldekilerle çıktı. Seçenekleri, bu kadara izin veriyordu. Abdullah Avcı’nın takımının aynısıydı. Tek fark, Sergen Yalçın, selefinin aksine oyuncuları kendi bölgesinde oynattı. Yani aynı taktik, yerinde oynayan futbolcular… Erken gol sonrasında, Beşiktaş baskı kurdu. Trabzonspor geriye yaslayıp, kontratak futboluna döndürdü.

Eğer elinde Uğurcan Çakır gibi bir kalecin varsa, Loris Karius’a sahip takımdan bir adım daha öndesin demekti. Trabzonspor, bu avantajın kaymağını son dönemde çok yedi, özellikle Beşiktaş maçının ilk yarısında… Ev sahibinin Alman kalecisi de, yine kaldığı yerden ‘gol yemeye’ devam edince, bir fark da buradan oluştu. İkinci yarı, işler değişti. Trabzonspor’un savunma öncelikli düşüncesi, Ünal Karaman’dan ‘el alan’ Hüseyin Çimşir’in, Daniel Sturridge ‘hücum’ isminden, Kamil Ahmet Çörekçi ‘savunma’sına dönüşü, ev sahibini daha da yüreklendirdi. Oyun düğümlendi. Düğümü açmak yine ligin golcüsüne kaldı. Futbol adına güzelliklerin zaman zaman artı değere ulaştığı maçın sonucuna en çok önceki gün kazanan DG Sivasspor ile bugün oynayacak F.Bahçe ve G.Saray sevindi.