Osmanlı İmparatorluğu’nu tarihten silmek isteyenler de aynı yöntemi kullanmışlardı. Etnik ayrımcılık! Osmanlı’yı köşeye sıkıştırmak için masaya koydukları en önemli kozları açılımdı. Tanzimat Fermanı, açılım projesiydi!

Ya Islahat Fermanı? Elbette açılımdı. Ancak, Tanzimat Fermanı’nı Padişah Abdülmecit adına Gülhane’de okuyan, projenin mimarı Mustafa Reşit Paşa, Islahat Fermanı’nın 1856’da ilan edilmesi üzerine, “Bu bir ihanettir” diye, bas bas bağırmaya başladı. Islahat rezil bir projeydi ama ıslahatın yolunu Tanzimat açmıştı. Osmanlı tabiyetinde olan azınlıklara verilen her hak, bir zaman sonra başka bir hak talebine basamak teşkil ediyordu. İstanbul adeta elçiler cennetiydi; İngilizlerin sefiri Lord Straford Canning ile Rusların Büyükelçisi Sazanof, İstanbul’u satranç tahtasına çevirmişlerdi.

Osmanlı Devleti’ne ölümü gösterip, sıtmaya razı etme politikası güdülüyordu.

Devletler mücadelesinin kaidesi budur: Güçten düşen koltuktan kalkar ve masanın ortasına konur; bu defa koltukta değil tabaktadır.

Artık hakim devlet değil, maruz kalan devlettir: Otoritesi zayıflamıştır; sinsi projelerin tahribatına açıktır. Bu sürecin en zayıf halkası dahili idareciler ve toplumun önündeki aydınlardır.

Yüz elli yıl önceki aydın tipi Mustafa Reşit Paşa’dır. Peki, Paşa hain midir? Memleketin karşılaştığı ağır sonuçları göz önünde bulundurduğumuzda bu sorunun hiçbir önemi yoktur. Çünkü devletin bekası konusunda milletler mücadelesi esasına uygun hareket etmeyen devletlular, siyasetçiler, aydınlar, fikir ve kalem adamları kullandıkları yöntemlerle, yanlış adreslerle temas halinde olmaları sebebiyle bu sonucu hazırlamışlardır. Milletler mücadelesinde iyi niyet, etkisiz elemandır. Genelde istismar edilir; kötüye kullanılır. Yanlış politikada ısrar, iyi niyet değil ihanettir. Tanzimat açılımının iksirli kelimesi haklar idi. Osmanlı aydınları azınlıklara bu haklar verilirse batının gözüne girebileceğimize ve dost olunabileceğine inanıyordu.

Kırım Savaşı’nın sebebi, Rusların azınlıkların üzerindeki hamilik iddiasıydı. Savaş patlayınca İngilizler yanımızda oldu. Neden? Çünkü Rusya’nın büyük pastaya konmasına razı olamazdı. Sivastopol harbinden muzaffer dönen Osmanlı Türkiye’sini bu defa azınlıklar konusunda köşeye sıkıştıran, müttefiki İngilizler oldu.

Milletler mücadelesi hız keser ama kesinlikle sona ermez. Ve dost yoktur, çıkar vardır.

Hayatı ve siyaseti toz pembe kabul eden aydınlar, milletler mücadelesi gerçeğini göremeyen aydınlardır. Bu aydınlara göre beka sorunu da yoktur. Devlet kavramından önce demokrasi vardır ve haklar her kutsalın üstündedir.

Bir zamanlar burjuva demokrasisi dedikleri Batılı politika tribününden alkış almayı siyaset yapmak zannedenler sayesinde umarım bir kez daha biz bu filmi görmüştük demek zorunda kalmayız. Zira açılım projesini yine devreye sokmak istiyorlar.

CIA Profesörü Graham Fuller’ın, henüz Arap Baharı’nın başlamadığı yıllara tekabül eden dönemde röportajını okumuştum. Fuller o röportajda şöyle söylüyordu:

Orta Doğu’da değişimi İslamcılar başarabilir. Gönül ister ki bunu sol yapabilsin ama henüz hazır değil.

Bugün hazır zannediyorlar. Ama unutuyorlar: Türk milleti, devletine bu kadar bağlıyken gayri milli hiçbir proje tutmaz. Sol ambalajlı açılım da tutmayacaktır.

Mail: [email protected]