6+1 birlikteliğinin Cumhurbaşkanı adayı çıkarma(ma) bilmecesi devam ediyor. Zamanında yapılacağı bilinen seçimlere 14 ay gibi bir süre kaldı. Bir aday çıkaracaklar, o adayı halk tanıyacak, benimseyecek, varsa çözüm önerilerini dinleyecek ve oyunun rengini ona göre belirleyecek. Öncelikle şunu söyleyelim; siyasal iletişim açısından seçim çalışması, seçimlerin bittiği gün başlar. Evet, seçimlerin bittiği gün, çünkü yapılan birçok araştırma seçmenlerin sandığa ramak kala değil hayatın gündelik iklimi içerisinde karar verdiğini ortaya koyuyor. Son dakika karar verenler genelde karamsar oylar. Dolayısıyla aday çıkarmadığı her gün 6+1’in hilafına işleyen bir süreç. Çünkü karşılarında adaylığı çoktan açıklanmış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan var.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu aday açıklamamayı bir strateji olarak görüyor ve “yıpranmasın” diye açıklamadıklarını söylüyordu. Oysa yıpranmasından korkulacak kadar açıkları ve eksikleri olan bir adayla seçimin hiçbir şekilde kazanılamayacağı çok açıktı. Meral Akşener de kimin aday olacağı konusunda “Merak ediyorlarsa hemen seçim kararı alsınlar 13. Cumhurbaşkanı kim olacak öğrensinler” ifadelerini kullanıyor. Her ikisinin de yaptığı çok basit bir biçimde oyalama ve geçiştirme hamleleri. Neden oyalama ve geçiştirmeye ihtiyaç duyduklarına, adı en çok anılan adaylar üzerinden bakmak faydalı olabilir.

Mesela Mansur Yavaş aday olursa, onu son kertede aday olarak gösteren Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın eli bariz biçimde güçlenecek. 6+1’in defalarca bir araya gelerek halledemediği olayı, 1 adam, tek başına başarmış olacak. Büyük demokrasi şöleni ve fikir alışverişi olarak yansıtılan toplanışların ne kadar fuzuli olduğu gözler önüne serilecek.

Ekrem İmamoğlu aday olursa öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni eline yüzüne bulaştırma başarısına karşı ödüllendirilmiş olacak. Bundan daha önemlisi, seçimin sonucundan bağımsız bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun sevgili koltuğu sıkıntıya girecek. Muharrem İnce’nin son yarışta kıl payı kaçırarak 172 oyun yer değiştirmesiyle kazanabileceği genel başkanlığı bu sefer İmamoğlu’nun ele geçirme ihtimali belirecek. İmamoğlu’nun adaylığı, aynı zamanda, onun yüzünde Rabbi Yessir gören Akşener’in elini dolaylı yoldan güçlendirecek bir seçenek.

Meral Akşener’in adı da adaylık konusunda dillendiriliyor. Gerçi o başbakanlığa talip olduğunu söylüyor ancak 2018’de partisinden az oy alma şokuyla karşılaştığından dolayı, kendisini diğerleri tarafından aday gösterilme lütfuna bağlamış durumda.

Kemal Kılıçdaroğlu’na gelelim. Kendisi 6+1’in doğal lideri olarak Cumhurbaşkanlığı adaylığına en yakın isim. CHP isterse onu emrivaki yaparak bile aday gösterebilir. Fakat Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kendi partisi dışında kimsenin kabullenmediği biliniyor. İP Kurmayı Koray Aydın’ın “Kazanamayacak adayla seçime girmemeliyiz” tarifinin hedefinde Kemal Kılıçdaroğlu vardı.

Bir de aday belirsizliğinin, uluslararası karar vericiler boyutu var. Daha önce CHP’li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’nın gündeme getirdiği bu konu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “6+1 toplantısı sonrası yapılacak açıklama Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bir büyükelçiye düzeltme amacıyla gönderildi” iddiasına cevap verilememesiyle sağlam bir zemine oturdu. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de son grup toplantısında “Henüz küresel efendileri bir adayı işaret etmemiştir” göndermesinde bulunmuştu.

6+1’in adayı olarak anılan başka simalar da mevcut. Kimin aday olacağı listesi bu yönde genişletilebilir. Fakat tüm bu debdebe, kararsızlık ve kriz içerisinde aday belirleyememenin “Zamanı gelmedi” gerekçesine sarılarak verilmesi, şu darmaduman olmuş bekleyişe, “Doğru zamanı kollayan bilgelik” esintisi verme çabası muhalefetin güldürürken düşündürme becerisini ortaya koyuyor. Siyasetçi olmasalar neredeyse komedyen olacaklarmış. Belki o zaman memleket hayrına daha faydalı işlere imza atarlardı.