Tatil mevsimi olmasına rağmen siyasetin tansiyonu gündemdeki gelişmelere bağlı olarak hiç düşmedi. İçeride ve dışarıda önemli, hatta tarihi gelişmeler yaşanıyor. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki gelişmelerle ilgili çok önemli açıklamalar yaptı.                  

  Dışişleri Bakanı’nın “Yeniden Asya Açılımı” bir eksen kayması olarak değerlendirildi. Sayın Bahçeli, “Türkiye eksen siyasetine dümen kırmak yerine erdemli, milli, tarihi müktesebata ve başkent Ankara vizyonuna müzahir, aynı zamanda Anadolu coğrafyasının bin yıllık jeopolitiğine bağlı aktif ve ön alıcı politikalarla kuşatmayı etkisiz hale getirecektir” sözleriyle, Türkiye’nin nerede durması gerektiğini net şekilde ortaya koydu ve geniş bir analiz yaptı.    

Gündemin en önemli konusu hiç kuşkusuz Türkiye’nin terörle mücadelesi ve Fırat’ın Doğusunun bölücü hainlerden temizlenmesidir. Bu hayati konu, Bahçeli’nin açıklamalarında da büyük bir yer tuttu. “Sınırlarımızı korumak devlet olma haysiyetimizin ihmali olmayan bir icabıdır” sözü, aslında her şeyi özetlemektedir.     

TERÖR DEVLETİNE İZİN VERMEYİZ

  Ayrıntılarda ise şu çarpıcı cümleler var: “Vatanımızın güvenliğini, yüksek tehdidin yeşerdiği alanları kurutarak, hain ve haşaratın üreyip yuvalandığı çukurları kapatarak temin etmek yegane seçenektir. Sınırlarımızı emniyete alacak şekilde inşa edilecek güvenli bölge planlaması bu nedenle kaçınılmaz bir zarurettir. 30 ile 35 km’lik bir derinlikte kurulacak bir güvenli bölge yalnızca Türkiye’yi değil, bölgeyi de güvenceye kavuşturacaktır. Güvenli Bölge, terör örgütü PKK/YPG’nin güvenliğini değil Türkiye’nin güvenliğini muhafaza etmelidir.ABD müttefiklik ahlakıyla çelişmemelidir. Bu ülkenin PKK/YPG’yi kanatlarının altına alarak ulaşacağı hiçbir yer yoktur. Güvenli bölgenin kurulmasıyla birlikte ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar için yeni bir hayat ve iskânın ortamı süratle hazırlanmalıdır. Bu güvenli alanın denetim ve kontrolü de Türkiye tarafından sağlanmalıdır. Yanıbaşımızda terör devleti kurmayı aklından geçirenler unutmasınlar ki, son nefesimize, son neferimize kadar direniriz, alayının aklını alır, heveslerini kursaklarında bırakırız. Şehit oluruz, ama Türkiye’yi böldürmeyiz.”

CHP’NİN MÜFLİS DİLİ

  CHP ve yancıları Türkiye’nin sınırlarındaki terörü temizlemesinden rahatsızdır. Sayın Bahçeli’nin açıklamaları, CHP’nin gerçek yüzünü bir defa daha ifşa edilmesidir: “CHP’nin Fırat’ın doğusu için barışçı yaklaşımlar ve diyaloglar önermesi müflis ve teslimiyetçi bir dildir. Söylenmek istenen nedir? PKK/YPG’yle masa mı kurulsun, CHP bunu mu istiyor?Fırat’ın doğusunda ihanet var, rezalet var, düşman var, Türk’e kefen biçen alçaklar var. Bunlarla ilgili ne tür bir diyalog teklif ediliyor? Bu nasıl bir acziyettir, nasıl bir köhneliktir, nasıl bir zafiyettir? HDP Türk ve Türkiye düşmanlarının içimizdeki sızıntısıdır. CHP’den bu sızıntıdan beslenen siyasi sızıdır. İP’ten bahsetmeye gerek bile yoktur, çünkü hepsi aynı zillet çuvalının dibinde kaynaşmış, kucaklaşmıştır. CHP-HDP Fırat’ın doğusundaki terör inlerinde fikren ve gıyaben buluşmuşlar, Türkiye’nin terörle mücadelesini engellemek, havayı zehirlemek amacıyla devreye girmişlerdir.”

KAZ DAĞLARI TİYATROSU

  Kaz Dağları son haftalarda CHP ve yancılarının en önemli istismar malzemesi haline gelmiştir. İşin aslını sayın Bahçeli çok net ortaya koydu: “PKK ormanları yakarken çıtını çıkarmayan, hatta sinsi sinsi gülümseyen bölücü HDP’nin, Kaz Dağları’nda su ve vicdan nöbetine girmesi ise tiyatrodur, masaldır, aldatmadır. Farklı ve maksatlı bir hazırlığın varlığına işarettir. Biz ormanlarımızın yok edilmesini asla doğru bulmayız. Ancak PKK/HDP’nin taraf olduğu bir yerde de bit yeniği olduğuna inanırız. Orman yakan namertlerin ağaç kesiliyor diye çığlık atması skandal ötesi bir çarpıklık, mide bulandırıcı bir çelişkidir. CHP, HDP’yle gelecek hayalleri kurmaktadır. İP ise bu hayalin vagonudur.”

BU NASIL HAKTIR?

  Bin 128 sözde akademisyenle ilgili Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “hak ihlali” kararı tam bir skandal olarak tarihe geçti. Bu skandala sayın Bahçeli’nin de söyleyecekleri vardı: “Anayasal düzeni yıkmak için kan döken, eylem yapan bir terör örgütüne destek olan sözde akademisyenlerle ilgili verilen cezaların neresinde hak ihlali vardır? Bunlar haklı değil, haysiyetsizdir. Bu nasıl bir haktır? Bu halde hak nedir, nasıl tarif edilecektir? Hainlerle ilgili hak ihlali kararı verenler maşeri vicdanda vebal altındadır. Milletin hakkı ne olacaktır? Şehitlerin, gazilerin hakkını kim nasıl teslim edecektir? İhanetin hakkı olmaz, affı olmaz, ihmali olamaz. Geldiğimiz bu aşamada Anayasa Mahkemesi’nin bu hak ihlali kararına ilk derece mahkemesinin riayet etmemesi adaletin ruhuyla çelişmeyecektir.”

ÜLKÜSÜ OLANIN İP’TE İŞİ OLAMAZ

  Sayın Bahçeli, bir tarihi çağrıda bulunmuş ve MHP’den bir vesileyle koparak İP’e katılanlara kucaklaşma daveti yapmıştı. Sayın Bahçeli geniş yankı uyandıran bu çağrıyı yenilerken, haddini aşanları da unutmadı: “Yaptığım çağrıya küstahça ve kahkahayla cevap verenler günü geldiğinde son gülenin iyi güleceğini ağlayarak, rezil rüsva olarak öğreneceklerdir. İP kozmopolit, icazetli, fikirsiz, hedefsiz, sadece MHP’den intikam almak üzere kurulmuş hastalıklı siyasi bünyedir. Ülküsü olanın, Ülkücüyüm diyenin İP’te işi olamaz. Türk ve Türkiye sevdası olanların fitne-fesatla yolu kesişemez. İP zaman kaybıdır, ayıplıdır, arızalıdır, sakıncalıdır, Kandil ve Pensilvanya’nın ileri karakoludur. İP Başkanı’nın Ülkücülere haydut demesi tek kelimeyle kokuşmuşluktur. Bununla birlikte Ülkücüye haydut demek şerefsizliktir. İşbirliği yaptığı teröristlere haydut diyemeyen, FETÖ ve PKK’ya ses çıkaramayan, bunun yerine Ülkücülere ahlaksızca saldıran kimliksiz ve dönekler zamanı geldiğinde bu millete hesap vereceklerdir.”