Çağın çağdaşlığıyla, dünün katlini vacip kılan bir vakitteyiz … Tarihe seyir veren, Göğü şahit tutan ayı ve yıldızı mühür eden, savaşlardan galip çıkmışız ama dün bu güne dargın kalmış … Tarih serzenişte, mazinin öğüdünü, çağın keşmekeşliği boğuyor. Nefesimiz düğüm oluyor dar boğazda… Nemrudun ateşini körükleyenlerin, su dökenlere tercih edildiği kör bir vakit bu, “ben milliyetçiyim(!)” diyen, milliyetsizler var… Türküz! Doğruyuz! Çalışkanız! Amenna; Küçüklerimizi sever, büyüklerimizi sayarız, asıl mesele de burada… İçinde bir damla sevgi, saygı, vicdan olmayan mesnetsizler Andımızı ezbere bilse ne çıkar… Aidiyet nişanesini duruşunda, kelamında ve de tavrında taşıyamadığın milliyet senin değildir. Türk’ün cihan lügatında karşılığı: vefa, hoşgörü ve mazlumun kahramanı iken, zalimliğine milliyetçilik türküsü yakanların Türk Milliyetçiliğinde yeri var mıdır..? İnsanları aşağılayan, siyasi çıkarlar uğruna alçalan, bu aziz milliyete sığmayacak yamuk cürmü ile milliyetçi ahkâmı kesenlerin olduğu vakit, çarpık değil de nedir…

Kötüler iyi(!)nin adını almış, biz bu şerrin hayır hırkası giydiği vakitte yalınayak, hak olanı haykıranlarız… Buz tutmuş zeminde adım attığımız yer çatlıyor, bizi yıkıcı biliyorlar bu sebepten… Halbuki biz, ölü toprağı serilmiş memlekette, toprağı çatlatıp yükselen fidanız. Dirilmek için, üzerimize dökülen bu ölü toprağını çatlatmamız gerek, bu kör vakitte, gözünüz olmaya talipler, asıl mesele ise sizin kendi gözlerinizi açmanız arzusundayız… Biz bu çarpık çağın, görmeyi unutmuş gözlerinde tutsak olan özgürleriz… Atalar dolu dizgin at koşturuyor zihnimizde, ama gözümüzü açtığımız çağda yeri titreten orduların izlerini seçemiyoruz, at izi it izine çoktan karışmış… Tarihi anımsatan ve geleceğe uzanan yeni bir adım gerekiyor şimdi… Hayrı şerden ayıracak bir irade…

Bir belediye seçiminin ne çok edebiyatını yaptılar, derler. Şehirleri yangın yerine çeviren teröristler ile el ele bir siyaset karşısında, söz konusu vatan değil de nedir, mesele mühim değil de nedir… Hangi fikirde olursa olsun, siyasi yönü insan olduğunu değiştirmez birinin. Kamera ile konuşturarak niyetinin şerrini başta gösteren, kışkırtan, fitne arayan, hor gören, birilerini ezerek yükselmeye çalışan zihniyetsizlerin saf tuttuğu yön nasıl doğru olabilir… İnsanı inciten bir tavırla insanları yönetmeye talip olanların, yönetme şekli bölmektir, huzursuzluk ekip, yok oluş biçmek için aday oluyorlar, bir oluyorlar, üstelik akılları da kendi akılları değil, içerideki makamlara dışarıdaki papazların aklıyla göz dikiyorlar. Sanıyoruz ki demokrasinin gereği partileşilmiş, oyunu hangi elin düzdüğünü görmüyor her göz… Dün elitizmi Anadolu’ya sokan, insanları sınıf ayrımı ile tanıştıran, milletin inancına saygısı olmayan, aydın kesim ve köylü ayrımı ile balolarda boy gösterip keyfe keder yaşayanlar; bu gün birlikten, eşitlikten, adaletten dem vuruyor. Tarih hafızamız alzaymır olmuş gibi, adaleti, eşitliği, birliği bunlara yakıştırıyoruz memlekette yer yer… Yetmiyor milliyetçilikten, ülkücülükten bahsediyorlar. Atatürk’ü sadece resim itibari ile bilen, fikirlerine aşina olamamış, dağ kadrosunun taraftar kadrosunu oluşturan bu zihniyet, dününde Ülkücülerin kanı olan bu zihniyet, yine kendisine ait olmayan bir hırka meydanda… Darbesiz iktidar bulamayan, baskının, zorbalığın, kendinden olmayanı reddeden anlayışın sahibi olan bu zihniyet; dün 15 Temmuz’daki başarıyı hezeyan gören tarafta olduğunu, millet olabilme, bir safta durabilme yetisi gösteremeyerek kanıtladı zaten…

15 Temmuz gecesi tek mücadelemiz FETÖ müydü..? Biz o gece içeride, dışarıya savaş verdik… Biz o gün sadece FETÖ’nun tanklarını durdurmadık, biz o gün PKK’nın eş güdümlü çalışarak, darbeyi faydaya çevirme arzusunu durdurduk! O gün bir mücadele daha vardı. Biz devlet makamını korurken, vatan toprağını da savunduk. Biz o gün doğuda kürdistan hayali kuranların düşlerini başına bir kez daha yıktık… Biz o gün sadece içimizde kurulan sahte ve işgalci bir cemaatle karşı karşıya değildik… Biz o gün asırlık düşmanlıkların izini süren, dünyayı cehennemine çevirmek için plan üstüne plan yapan ve Türkleri hedef eden batıya karşı “dur!” dedik yeniden… İşte beka denilen sağduyunun, dirilmesine çağrımız bundandır. Batı o bölgeye sahip olmak istiyor, Pkk-Fetö adları değişen aynı gücün maşaları, biz iç karışıklık diyoruz yalnız kaşığı dışardan tutanlar var… Şimdi Devlet töresinde, Türk Milleti’nin ahlakında bulunan bir olma kabiliyeti, esas vaziyet almamız gereken hal değil de nedir… Türk Milleti feraset sahibidir; yeni bir adım gelecek dünden uzanan ve toprağı çatlatıp varlığı dirilten, elekten geçirip şerri açtığı hendeğe düşüren…