Yıldıray Çiçek / TÜRKGÜN

CHP yandaşı Gani Müjde’nin senaryosunu yazıp yönettiği “Kahpe Bizans” isimli bir komedi filmi var. Çoğunuz izlemişsinizdir. Orada bir kadın karakter var. Ne olursa olsun “Onu almayın beni alın”, “Ona yapmayın bana yapın”, “Onu öldürmeyin beni öldürün” replikleriyle ortada dolaşan bir rolü vardı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi repliği de son zamanlarda “Ben dedim hükümet yapıyor” şeklinde hep bir komedi kıvamı taşıyor.

Ama ilginçtir, bundan önce Beşar Esad’a CHP heyeti gönderen, Beşar Esad’la Türkiye’nin ivedilikle görüşmesini dillendiren, “Beşar Esad’la görüşün sığınmacıları gönderin” diye hükümeti sıkıştırmaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Suriye yönetimiyle görüşme atmosferi doğduğu andan itibaren suskunluk içine girmişti. Ancak bir hafta sonra ses verdi. Normalde böyle bir karakterin ilk gün “Ben dedim hükümet yapıyor” diye ortalığı ayağa kaldırması gerekmiyor muydu?

Ama ne hikmetse Kemal Kılıçdaroğlu’ndan uzun süre sustu. 1 hafta sonra, o da sorular karşısında  "Suriye politikasında da bizim dediğimiz noktaya gelmeleri doğru. Umarım başarılı olurlar. “açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a   “Beni devlet adına görevlendir, Beşar Esad ile görüşeyim" diye seslenen Meral Akşener’de sessizliğe büründü.

6’lı masanın dış ortağı olan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın , "Savaşı Kürtlere karşı sürdürmek için herkesle görüşmeye gidiyorlar” açıklaması da aslında Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in sessizliğine de ışık tutmaktadır.

Çünkü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun  “Suriye'nin tek çıkar yolu siyasi uzlaşı. Teröristlerin temizlenmesi lazım. “ sözüyle başlayan bir süreç vardır.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in Suriye sessizliğini hem Mevlüt Çavuşoğlu’nun hem de HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın sözleri üzerinden değerlendirsek gerçeği bulmak adına yakınlaşabiliriz.

Evet, hükümet ve medyası Beşar Esad ile görüşme konularına geçmişte şiddetle karşı çıkıyordu. Ama gerek terörle mücadele konusunda hem de Türkiye’deki sığınmacıların Suriye’ye dönmeleri konusunda bir çabası ve mücadelesi olduğu için Beşar Esad konusunda konsept değişikliğine gittiğini anlaşılıyor. Bu iki ana başlık Türkiye’nin temel meselesi haline geldiği için konsept değişikliği makul görülebilecektir. Bu iki konunun çözümü için “Geç olsun da güç olmasın” denilebilir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Türkiye’nin Suriye ile görüşme düzeyini siyasi diyalog mertebesine çıkarması, bu çerçevede terör örgütlerinin yuvalandıkları her coğrafi alandan işbirliğiyle sökülüp atılması önümüzdeki siyasi gündem konularından birisi olmaya namzettir ve hatta ciddiyetle ele alınmaya değerdir.” Değerlendirmesi meselenin anlaşılmasına dair özettir.

Kemal Kılıçdaroğlu ve yaveri Meral Akşener, Suriye ile bir kalıcı çözüm ve işbirliği yapılarak terör örgütü YPG’ye darbe vurulmasına mı kaygı duyuyor?

Yoksa seçim öncesi, Suriye yönetimiyle kurulacak bir diyalogla beraber Suriyeli sığınmacıların geri dönmesi mi bunları kaygılandırıyor?

Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu ve ortaklarının seçim için en büyük istismar malzemesi ekonomik kriz ve Suriyeli sığınmacılar meselesidir.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener hem bu konuda istismar malzemesinin ellerinden gideceği adına kaygılı hem de HDP’nin duyduğu kaygıları içselleştirdiği için Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesine temkinli yaklaşıyor ve bu konuda zoraki konuşuyor. Seçimlerde başarılı olmak adına HDP’yi küstürmemek için terör örgütlerini korumaları da ayrı bir şeytanlıklarıdır.

Kemal Kılıçdaroğlu “Ben yaptım, ben yaptırdım” diye ortaya düşmedi ve günler sonra konuştuysa, HDP ile yine istişare yaptıklarını göstermektedir. Çünkü yüreği ve aklı YPG’de olan bir Kemal Kılıçdaroğlu fragmanlarını izliyoruz.

Editör: Haber Merkezi