CHP’nin başını çektiği ittifak, 2023 seçimleri için hâlâ bir çıkış yolu arıyor. HDP’siz bir yol alamayacağını bilen Kemal Kılıçdaroğlu onlara “PKK açılımı” vadederek onları el altında tutma kartını oynadı. CHP ve HDP ile nasıl bir anlaşmaya vardıysa, Meral Akşener kendini “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakanlığa adayım” diyerek adaylık dışına aldı. Yanındaki hormonlu tipler, bu tavrından dolayı Meral Akşener’e kutsaliyetler yükleyip pazarlamaya çalışsa da CHP ve HDP’nin kurduğu oyun neyse ona razı olduğunu gösteriyor. Ama Meral Akşener’in MHP’ye operasyon yapıldığı dönem “Ben Başbakan olacağım” tekrarı ve “Yurtta sulh cihanda sulh” sloganıyla Türkiye’yi gezdiği günleri de unutmadan edemiyoruz.

          MHP’ye operasyon yapılmak istenmiş ama başarılı olamamışlardı. 15 Temmuz hain darbe girişimiyle de Türkiye üzerinde operasyon yapmak istediler ama onda da başarılı olamadılar.

          Meral Akşener, 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesi Türkiye’nin neresine giderse gitsin konuşmalarının en anlamsız yerlerinde “Yurtta sulh cihanda sulh” ifadesini kullanıyordu. 15 Temmuz hain darbe girişimini yapanlar ise ne tesadüftür ki, o karanlık gece “Yurtta Sulh Konseyi” ismini kullanan karanlık yüzler olarak ortaya çıkmışlardır. “Yurtta Sulh Konseyi” içinde hangi siyasi kimlikler var, 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı kim Cumhurbaşkanı, kim Başbakan olacaktı hâlâ aydınlatılmamıştır.

          Meral Akşener’in niçin “Ben Başbakan olacağım” ve “Yurtta sulh cihanda sulh” papağanlığını birbirine bağlı yaptığına dair şüpheler hâlâ kalkmamıştır. Bu şüpheler kalkmadan yine “Ben Başbakan olacağım” diye ortalığa düşmesi elbette dikkat çekmektedir. Elbette bir siyasinin “Ben Başbakan olacağım” demesi normaldir. Normal olmayan, FETÖ’ye yakın olan, tüm FETÖ’cülerin desteklediği birinin “Yurtta sulh cihanda sulh” diye Türkiye’yi gezmesi ve 15 Temmuz hain darbe girişimini yapanların kendine “Yurtta Sulh Konseyi” adını koymuş olmasıdır. Hem de seçimden yeni çıkılmışken “Ben Başbakan olacağım” repliğini hiç bırakmaması da yanında cabası olmuştu.

          CHP, HDP, İP, FETÖ ve diğerleri neyin hazırlığında acaba? “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakanlığa adayım” diyerek ve HDP’yi savunarak, CHP’nin PKK açılımını “Kılıçdaroğlu açılım süreci için Meclisi işaret etti. Bunu ilk defa söylemiyor” sözleriyle destekleyerek geri çekilmesi CHP, HDP, İP ve diğer yancıların beraber oturup karar aldıklarını gösteriyor.

          Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener “HDP’siz hiçbir şey yapamayız” ortak noktasında buluşarak, HDP’nin de destekleyeceği bir Cumhurbaşkanı adayı ortamı yaratmak için böyle bir ileri adım, bir geri çekilme planı yaptılar.

          “Meşru gördüğümüz HDP ile Kürt sorununu çözeriz” açıklaması kendileri adına ileri adım, “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakanlığa adayım” açıklaması ise geri adım olmuştur. Ama her iki adım da kendi projelerini hayata geçirmek için planlı atılmıştır.

          Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ve avanelerinin eğitilmiş papağan gibi “HDP meşru partidir, HDP meşru partidir” diye yoğun bir propagandaya başlaması aralarında yapılan anlaşmanın bir sonucudur.

          Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakanlığa adayım” sözlerini “devlet adamlığı, devlet analığı” diye pazarlayan karaktersiz, menfaat çeteleri özünde HDP’li, temelinde HDP’li olanlardır.

          Hele ki “HDP meşrudur. Kemal Kılıçdaroğlu’nun çözüm süreci için Meclisi işaret etmesini destekliyorum” sözünü her ne kadar “Artık Ülkücüyüm, Ülkücüydüm demeyeceğim” demiş olsa da kamuoyunda geçmiş kimliğinden dolayı Ülkücü diye bilinen Müsavat Dervişoğlu’na söyletmeleri HDP konusunda bir imaj faaliyetine başladıklarını göstermektedir.

          CHP milletvekilleri “Vallahi Demirtaş cumhurbaşkanı seçilirse... İnşallah...” diyerek PKK’lı teröristleri Türkiye’nin başında görme hayallerini Türkiye ile paylaşmaya başladıysa HDP’nin bunların üzerinde yaptıramayacağı plan kalmamıştır demektir.

          Dünün sözde Ülkücüleri, milliyetçileri, dünün sözde Atatürkçüleri PKK kartını açarak oyun kuruyorsa bize de Osman Öztunç’un şarkısındaki gibi seslenmek düşüyor:

“Namert sofralarda aşlar devrilsin

Temeller duvarlar taşlar devrilsin

Siyaset meydanında başlar devrilsin…”