Terörist cenazesi olur, tabutunu sırtlamaya ilk bunlar koşar.

Terörle mücadele edilir, operasyonlara ilk bunlar karşı çıkar.

Teröre yardım ve yataklığı tespit edilen belediye başkanına, siyasetçiye, gazeteciye dokunulur, kayyuma, dokunulmazlıkların kaldırılmasına, adalet önünde hesap vermeye ilk bunlar tepki koyar.

***

Çünkü başlarında Sam Amca’nın icadı “Kürt sorunu”nu çözmek için “HDP’ye ihtiyacı” olduğunu söyleyen, bundan dolayı da terör örgütünün siyasi uzantısını “meşru organ” olarak gören biri var.

Bu durum öyle üç beş günün meselesi değildir, yıllardır böyle…

Bu yüzden HDP barajı aşsın diye hiç yüzleri kızarmadan ailecek seferber olurlar…

Barajı geçince de mutluluklarını pilav dağıtarak kutlarlar…

***

Her konuda iş birliği içindeler…

Kol kola, diz dizeler…

Ama sorsan ittifak hâlinde değiller…

Haklılar da aslında, bu ilişki ittifak kelimesi ile açıklanamaz, ittifaklar üstü bir durum olduğu aşikâr…

***

Kapalı kapılar ardında o kadar içli dışlı olmuşlar ki HDP’liler “PKK ve Öcalan konusunda aramızda görüş ayrılığı olduğunu düşünmüyoruz” diyebilecek kadar güvence almışlardı…

Baktılar bu açıklamalarına ses seda yok…

Bu sefer de “Şakamız yok, blöf yapmıyoruz, taktik kurmuyoruz, HDP’nin demokrasi ilkelerini ciddiye alıp tartışmayacaklarsa HDP de ciddiye almayacaktır” tehdidinde bulundular…

***

Bu ültimatom karşılık buldu…

Kapatılmanın arifesindeki HDP’yi “Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var, HDP ile biz bu sorunu çözeriz” diyerek cilaladılar…

Ama konuyu yanlış anladılar…

HDP’nin isteğinin parlatılmak olmadığını “Kürt sorununda çözümün adresi ve muhatabı İmralı’dır” açıklamasından anlıyoruz… Ki bunu daha önce de “Öcalan’a özgürlük ittifakı kurmak” istediklerini açıklayarak gösterdiler…

***

Yani HDP “Yıllardır başımıza ne gelse siz bize sahip çıktınız, biz de size belediye seçimlerinde destek verdik. Yıllardır süren bu ilişkimizi demokrasi ilkelerimizi ciddiye alıp tartışmaya açarak taçlandırın” diyor.

HDP’nin demokrasi ilkesinin terörist Öcalan’a özgürlük olduğu ayan beyan ortada…

Velhasıl kelam Kılıçdaroğlu’ndan beklenen, taktığı “Gençlerin Demokrat Amcası” maskesini çıkarıp gerçek yüzünü, HDP’nin Demokrat Amcası olduğunu göstermesidir.

Hendek-Çukur-Kobani olaylarında azmettiriciliğiyle askerlerimizin, polislerimizin şehit olmasında parmağı olan Selahattin Demirtaş’ı “Cezaevinde yattığı her gün ona şeref madalyası olacaktır” sözleriyle yücelten ve “derhâl serbest bırakılması” gerektiği yönünde çağrılar yapan biri için “Öcalan’a özgürlük istemek” zor olmayacaktır…