Bugüne kadar TBMM komisyonlarına HDP milletvekilleri de katıldığı için CHP veya İP vekillerinin tepki göstererek katılmadıklarını görmedik.

TBMM Genel Kurulunu HDP’li Meclis Başkanvekili yönetiyor diye terk ettiklerine de şahit olmadık.

HDP’li bir milletvekili TBMM kürsüsünde konuştuğunda sırtlarını döndüklerini duymadık.

HDP Grup Başkanvekilleri söz istediklerinde “HDP’lilere söz hakkı verilemez” diye itirazlarına rastlamadık.

HDP’li milletvekilleri ve TBMM grup çalışanları TBMM’de yer alıyor diye kendilerinin TBMM’ye girmeyeceklerini ilan ettiklerini işitmedik.

HDP’ye hazineden ödenek ayrılmasına karşı çıktıklarına da hiç denk gelmedik.

***

Yukarıdaki durumların bir benzerini AK Parti’nin TBMM çatısı altında; yasal prosedür gereği, Meclis çalışmalarının işleyişiyle alakalı, teknik, kamuoyuna açık, başörtüsü anayasa değişikliği çerçevesiyle sınırlı tutulan, bilgilendirme sorumluluğu dışında da bir amacı bulunmayan ziyareti üzerinden olmadık senaryolar ürettiklerini gördük.

AK Parti’nin HDP’ye yanaştığını söylediler. Aynı AK Parti, CHP ve İP gruplarını da ziyaret etti ama hiçbiri “AK Parti bize yanaşıyor” diyemedi. Kurnazlık yapalım derken körlükleri kendilerini ele verdi.

Hatta açılım ve çözüm süreci benzetmeleriyle şirazelerini kaybettiklerini bile düşündük. Bu ifadeler kullanılırken de PKK’nın üst düzey yöneticileri ya etkisiz hâle getiriliyor ya da paketlenip Türkiye’ye getiriliyordu. Yani bu ziyaretle ne HDP kendini aklıyor ne de Cumhur İttifakı’nın bugüne kadarki tutumu değişiyordu.

***

Ama gelin görün ki, dinimize sövenler Müslümanlık taslamaya başladı…

***

Kapalı kapılar ardında gizlice “Türksüz ortak anayasa” hazırladılar. Suçüstü yakalanınca da üç maymunu oynamaya başladılar.

31 Mart seçimleri öncesi bazı HDP il eş başkanları CHP ve İP ile el ele verip seçimleri kazanacağız dediler. Seçim döneminde birbirlerinin stantlarını ve ofislerini ziyaret ettiler.

HDP Eş Başkanları, “Kürdistan’da kazanıp, batıda AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” dediklerinde kulaklarının üstüne yattılar.

31 Mart yerel seçimlerinde HDP ile örtülü ittifak yaparak CHP’nin adaylarını desteklediler. Vaziyet ayyuka çıkınca da “ittifak değil, iş birliği yaptık” dediler.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu neredeyse her gün Demirtaş’ın serbest kalmasını istedi. Göğsüne hem şeref madalyası hem de hasret gözyaşları iliştirdi.

Kılıçdaroğlu, "Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. HDP'yi meşru organ olarak görebiliriz” dedi.

HDP Eş Başkanı Mithat Sancar’ın şantajlarına boyun eğen CHP, Suriye ve Irak tezkeresine HDP ile birlikte “Hayır” oyu verdi.

İP Genel Başkanı Meral Akşener, 24 Haziran 2018 seçimlerinin hemen ardından “HDP’yi Kürtlerin siyasal temsilcisi” olarak gördüğünü söyledi.

Selahattin Demirtaş’ın kahvaltı çağrısına ağzı kulaklarında “tamam” dedi. O günün gelmesini iple çekti…

Yine aynı Akşener, PKK ve Kürtleri aynı kefeye koydu. “PKK eşittir Kürt” algısının olduğundan utanmazca bahsetti.

Siirt’te “Bulunduğunuz yer Kürdistan’dır” sözleri karşısında boynunu büktü.

Teröristbaşı Abdullah Öcalan'a ev hapsi verilmesinin daha uygun olduğunu, HDP'ye saygı duyulması gerektiğini söyleyen Salim Ensarioğlu’nu Genel Başkan Yardımcısı yaptı.

İP Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu "HDP meşru bir partidir" dedi. Antalya Milletvekili Hasan Subaşı daha da ileri giderek "HDP'nin bizden farkı yok, legal bir parti. Selahattin Demirtaş çoktan serbest bırakılmalıydı" dedi.

Daha geçtiğimiz ay Brüksel’de İP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kamil Erozan ile HDP'li vekil Hişyar Özsoy aynı masayı paylaştı.

Bunlar bir kez olsun “HDP kapatılmalı” demedi, diyemedi...

Yedikleri, içtikleri ayrı gitmedi…

Sırt sırta verip, iç içe geçtiler. Biri neyse diğeri de ona benzedi…

***

Bugüne kadar HDP’nin izlediği siyaseti doğal ve doğru bulanlar, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin AK Parti’nin ziyareti için söylediği “doğal ve doğru bir adımdır” sözleri üzerinden saldırıya geçti. Cumhur İttifakı’nın dağılmasını bekleyenler avuçlarını yaladı.

***

MHP Lideri’ni eleştirenler; taktik, kamuoyundan gizli, özel iş birliği taşıyan temaslarının üzerini bir anda örtebileceklerini zannettiler. Ya da başörtüsü anayasa değişikliğine “Hayır” demek için güzel bir kılıf buldular.