"Kürt sorunu” lafzını yeniden kamçılayan siyasi aktör Kemal Kılıçdaroğlu, meselenin “siyaset kurumu tarafından 35-40 yıldır çözülemeyen bir sorun” olduğundan bahsetmişti. Nedense kimse bu tanımın üzerinde durmadı ama bu tanımda temel bir ayrım söz konusu.

HDP/PKK’nın ideolojik mahfilinde en erken 100 yıl geri götürülen ve “cumhuriyetin ilanıyla kimlik haklarının gasp sürecinin başladığını” dillendiren söylemle Kılıçdaroğlu’nun açıklaması pek de bağdaşmıyor.

Kılıçdaroğlu, probleme “35-40 yıllık bir mesele” vurgusu yaparak kaynak noktasının 1978’de Diyarbakır Lice’de kurulan PKK olduğunu ima etti.

Sorunun PKK’nın ayrılıkçı eylemlerinden kaynaklandığını teşhis eden Kılıçdaroğlu çözüm için kendisini PKK’dan ayrıştırmayan HDP’yi işaret etti. Bu nasıl bir analizin ve düşünce yapısının ürünü?

1990’da kurulan HEP’ten HDP’ye uzanan, PKK’ya müzahir partiler, silahlı eylem heyulasını siyasal pratiklerle aşma vaadinde bulunmuş ve sahadaki terörün masadaki temsilini üstlenmiştir. Silah tutanla kravat takan, aynı amaç etrafında kenetlenmiştir. Öyleyse HDP’yi meşru addetmekle PKK’yı meşru görmek arasında ne fark vardır?

HDP’li milletvekili İmam Taşçıer’ın CHP ve İP’ten dökülen “HDP meşrudur” beyanlarından yüz bularak Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi gerektiğini ifade etmesi ve 1 Ekim’deki meclis açılışında HDP’nin İstiklal Marşı’na saygısızlıkta bulunması, meşru gördükleri HDP’nin devletin kurucu karakteriyle arasında nasıl bir aşılmaz duvar ördüğünü bir kez daha neşretti.

Cumhuriyetin niteliklerini, devletin bütünlüğünü, resmi dili, bayrağı, milli marşı tanımlayan ilk 4 maddenin, devletin kurucu felsefesine savaş açan bir ideolojik zeminde düşmanlaştırılması ne kadar olağansa, kendisine Kuvayı Milliyeci diyen CHP’nin ve milliyetçilik iddiası güden İP’in cumhuriyet değerlerine savaş ilan eden HDP’ye kol kanat germesi o kadar abes değil mi?

HDP Türk devletiyle, bayrağıyla, İstiklal Marşı’yla mücadele ederken onu meşru gösterme yarışına girenler, memleketi boğacak yılanı koynunda büyütmüş olmuyor mu?

Görülüyor ki “HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyoruz” diyen Meral Akşener’le, “Kuvayı Milliye geleneğinden geliyoruz” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu bölücü siyaseti meşru gösterme acziyetine düşüren sebepler her iki partinin siyasal ve sosyolojik tabanında geniş çaplı sorgulamaya muhtaçtır. Bu işte büyük bir yanlışlık var. Ya CHP ve İP, Kuvayı Milliyeci ve milliyetçi değil ya da HDP meşru değil. İkisinin aynı anda olması bilhassa mümkün değil!