Irak’ın kuzeyindeki terör kampları yerle bir ediliyor, Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma hayalleri suya düşüyor, PKK’lı teröristler nerede olurlarsa olsunlar bir bir etkisiz hâle getiriliyor.

Libya’da huzurun sağlanması için verdiğimiz destek ile Doğu Akdeniz’deki haklarımızın gasbedilmesinin önüne geçiliyor, Kıbrıs Türklüğünün geleceğini garanti alan iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için önemli bir yol katediliyor.

Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtulması sonrası Türk dünyası ile aralanan kapıdan siyasi ve ekonomik iş birliğine doğru emin adımlarla ilerleniyor.

PKK’nın bitişinden, dış politikada elde edilen kazanımlardan, Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç hedefine yaklaşmasından rahatsız olan çevreler su uyur düşman uyumaz misali boş durmuyor, yalanlar, iftiralar ve provokasyonlarla dolu bir senaryoyu devreye sokarak iç siyasi gündemi oyalamaya çalışıyor.

Türkiye karşıtı şer odakları talimatı veriyor, FETÖ’den, PKK’dan gelen sufle sonrası o gün kim müsaitse o harekete geçiyor.

Neler mi yapıyorlar?

İlk olarak emekli amiralleri, emekli diplomatları, emekli siyasetçileri bildiri kuyruğuna sokarak, Türkiye’nin toplumsal huzuruna zarar verecek kaos amaçlayan girişimleri başlattılar.

Bildiri kuyruğunu başını CHP’nin çektiği zillet korosunun İP, HDP, SP, Deva, Gelecek gibi elemanlarının 128 milyar dolar nerede sorusu izledi, pandemi nedeniyle zorunlu olarak gerçekleştiren kapatmalar nedeniyle ekonomik zorluk çeken insanımız kışkırtılmaya çalışıldı.

Daha sonra kendilerince gerekli şartların oluştuğunu düşündüklerinden olsa gerek, birden erken seçim çağrılarında bulundular, Kılıçdaroğlu’nun aday olması gerektiği üzerinde koparılan yaygara, iktidara gelmeleri hâlinde PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP’ye bakanlık vereceklerini çekinmeden söyleme yüzsüzlüğüne kadar vardı.

İttifaklarının HDP’ye bakanlık vereceği söylemine ses çıkarmayan Akşener, İsrail’in Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya saldırılarını yoğunlaştırdığı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Filistin’de yaşanan zulmün mimarı Netanyahu’ya benzettiği konuşmadan hemen sonra Rize’ye gitti, HDP ile ortaklık ve Netanyahu benzetmelerine tepki gösteren vatandaşlarla İP’liler arasında gerginlik yaşandı.

Sonra Sedat Peker videoları yayınlandı, zillet umudunu Sedat Peker’in açıklamaları üzerinden bir atmosfer yaratmaya bağladı.

Ve son olarak HDP binasına gerçekleştirilen saldırı… Saldırının gerçekleşmesinin üzerinden bir saat bile geçmeden failin Bozkurt işareti yaptığı fotoğrafları servis edildi, saldırının Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, HDP eşittir PKK demesinden dolayı gerçekleştiği iddia edildi.

Son zamanlarda yaşanan olaylar birbiri ardına düşünüldüğünde bir elin düğmeye bastığı, hedefin Türkiye olduğu, yaratılmak istenen kaos ile Türkiye’nin bölgesel ve küresel güç olma hedefine ilerlerken durdurulmaya çalışıldığı görülüyor.

Türkiye’nin PKK terörünü bitme noktasına getirdiği, pandemi ile verilen mücadeleyi kazanmaya yaklaştığı, dış politikada menfaatlerimizi öncüleyen kararlı duruş sergilediği, Türk dünyası ile ortak çalışmaları hızlandırdığı, bir tek bölgesel değil küresel konularda da söz sahibi olmaya başladığı bir dönemde yalanın, iftiranın, provokasyonun ara vermeden silsile hâlinde gerçekleşmesi sizce tesadüf mü?