Bir zamanlar barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü topraklarda, şimdi gözyaşı ve acının esintileri var.

Gazze, 110 günü deviren ve hala durdurulamayan bir zulüm fırtınasının ortasında inim inim inliyor.

Çoğunluğu kadınlardan ve çocuklardan oluşan 25 bine yakın insan acımasız İsrail’in kurbanı oldu.

Bu ölüm fırtınası, masum Filistinlileri nereden estiği belli olan ama önüne geçilemeyen zalim rüzgârlar gibi savurup durdu.

Kendi huzur dolu topraklarında yaşamak isteyen Filistinliler, bu gaddar elden nasibini fazlasıyla aldılar.

Çocuklarını İsrail'in acımasız pençelerine kaptıran Filistinli annelerin yürek yakan çığlıkları, ana babasını kaybetmiş öksüz ve yetim çocukların çaresiz bakışları insaf sahibi herkesin ruhunu dağlayan bir hüzün nehri gibi akıyor.

70 seneden beridir Filistinlileri topraklarından koparan İsrail, dağdan gelip bağdakini beğenmeyen bir haydut.

İsrail, Nazi Almanya’sının kendilerine uyguladığı birkaç yıllık zulmü, Filistinliler üzerinde zamana yayarak uygulayan bir soykırım ustası.

Dünkü Nazi neyse bugünkü İsrail o.

İsrail, her fırsatta kan ve ölüm saçıyor, ancak unutulmamalı ki her zulmün bir sonu vardır.

ABD'ye sırtını dayayan Ortadoğu'nun bekçi köpeği İsrail, bugün “astığım astık, kestiğim kestik” deme cüretinde olabilir.

Bugün Filistinliler ölüyor, evet, ama her ölüm, yeniden dirilişin tohumlarını saçmak demek.

Gidenlerin hatıraları, bir çınar gibi toprağa kök salacak.

Belki insanlık bir süre daha, gülüp oynamak varken yaşama hakkı elinden alınan Filistinli çocukların kan ve gözyaşları ile yıkanmayı sürdürecek.

Ama İsrail'deki politikacılar ve askerler, bu zulmün mimarları olarak tarihin kara sayfalarında yerlerini alacaklar.

Bu soykırıma olur verenler, sessiz kalarak görünmediklerini zannedenler insanlık adına utanç abidesi olarak hatırlanacaklar.

Güney Afrika'nın girişimiyle Uluslararası Adalet Divanı’nda başlatılan soykırım davası, bu utanç tablosuna bir ışık tutamazsa, insanlığın bir anlamının olup olmadığı daha yüksek sesle sorgulanacak.

Tıpkı Nazi Adolf Eichmann'ın yakalanıp İsrail’de idam edilmesi gibi, Gazze Kasabı Binyamin Netanyahu ve onun suç ortakları da Filistin sokaklarında sallandırılmadıkça dünyada ve bölgemizde barışın ve huzurun tesisi mümkün olmayacak.

Onlar, işledikleri suçların ağırlığını omuzlarında hissedecekler. Bu, sadece adaletin değil, aynı zamanda tarihin de kaçınılmaz bir gerekliliği. Filistin'in gözyaşları ve kanı, zalimlerin sonunu getirecek, getirmeli. Bu, hem bir umut hem de bir kaderdir.