Beşiktaş belki de tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşıyor. ‘Beşiktaş için bir kibrit çak’, ‘feda’ sıkıntılarını da atlatan Siyah-Beyazlılar, belki o dönemleri mumla aratacak kadar kötü bir dönemle karşı karşıya… Öyle ki, sezon başında takımı üstlenen teknik direktör, Beşiktaş tarihinde ilk kez galibiyetten fazla yenilgi elde etme başarısını (!) gösterdi.

Ligde ve Avrupa’da kazandığı başarılarla kasasını birçok kulübün rüyasında göremeyeceği gelirle dolduran başarıya imza atan yönetim, tarihinin en büyük borçlarından birine ulaşma başarısını (!) gösterdi. Yani takım kötü, yönetim daha da kötü… Saha sonuçları kötü, saha dışı sonuçlar ‘berbat’... Bu günlerin alt yapısını hazırlayan Fikret Orman yönetimi, ekim ayı içinde görevini yeni yönetime bıraktı. Ahmet Nur Çebi, bir dönem asbaşkanlık yaptığı eski yönetimde, “Yalnız bugünler için değil, Beşiktaş’ın geleceği için adımlar atacağız” diyen bir kimlikti.

Beşiktaş’ın içini iyi bilen, camianın kültürüne sahip, borçları, hataları gören biri olarak göreve talip oldu. Ve bu görevinin gereği olarak, ilk adımlarını ‘para bulmak’ için attı. Buldu da… Bu can suyu, takımı canlandırdı. Kafası rahatlayan futbolcular sahada güzellikleri sunmaya başladı. Sonra? Sonrasında, “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” sözünde olduğu gibi, gerçekler, acı gerçekler bir bir ortaya dökülmeye başladı. Kulübün borcu tahminden daha fazlaydı. Çözüm noktaları beklenenden daha kısıtlıydı. Para yoktu. Bulmak da zordu. Takımın içinde haklarını aramaktan geri durmayan profesyoneller vardı.

Para yoksa ‘forma için’ oynamak artık güzel bir hayaldi... Bütün bunlar birikince asıl karanlık ortaya çıktı. Beşiktaş’ın renklerindeki siyah her geçen gün camiaya daha fazla hakim olmaya başladı. Beşiktaş’ı çok iyi bilen Ahmet Nur Çebi de, geçmişi tartışmaya açmak istedi. Oysa, Çebi, takımın bu halini bilerek liderliğe aday olmamış mıydı? Bir gerçek var ki, Çebi ve yönetimi mazbatayı aldıkları andan itibaren tüm sonuçlardan sorumlu oldular. Geçmiş sıkıntılı olabilir. Bugünler zorlu olabilir. Çözüm için iyi bir başkan ya da lider olmak gerekir. Liderlik de, geçmişi suçlayarak günü kurtarmak değil, geçmişe rağmen geleceği oluşturma gücüne sahip olmaktır.

Bu güce sahip olmadan yola çıkarsanız, sonrasında, “Ama ben bu kadarını bilmiyordum” deyip kendinizi aklayamazsınız. Ya da tek sorumlu olduğun takımı, “Ben böyle takım görmedim” diyerek yorumlamak ‘sorumsuzluk’ ve ‘sorumluluktan kaçış’ demektir... Ve tabi takımdan-kulüpten memnun olmayan camiaya ne demeli? Kulübü bu hale getiren yönetimleri kim seçti?..