Ramazan Kurtoğlu, "Hollywood Sineması ve Bilinaçaltı Operasyonları" isimli kitabında Amerika'nın en etkili ileri karakolu olan sinema kültürünü masaya yatırır.

Genellikle eğlence unsuru olarak algılanan sinemanın aslında politik bir sektör olduğunu gayet ayrıntıyla anlatır.

Bir tablodan bahseder mesela, Edward Savage'ın 1790'da yaptığı "Washington Ailesi" isimli tablodan. Tabloyu Google'da bulup inceledim; görüntüde bir aile var: Amerika'nın kurucusu Washington, bacak bacak üstüne atmış, bir masanın kenarında oturuyor; kolu masanın üzerinde; elinin hemen yanında kılıcının kabzası görülüyor. Karşısında daha olgun bir kadın ve genç kız, masaya serilmiş Amerikan haritası üzerinde çalışıyorlar. Arkada ayakta bir siyahi hizmetçi bekliyor. Ancak Washington’ın sağ yanında bir çocuk, pergel tutan elini dünya küresinin üzerine koymuş.

Tablo değil metafor adeta.

Metafor neydi?

Gerçek anlamından ziyade, başka anlamları çağrıştıran benzetme, mecaz.

Amerika kurulurken emperyal bir gayeyi önüne koymuş, bu açık.

Baba Washington, Amerika'yı kurarken oğul Amerika, dünyayı hoplatmayı ülkü edinmiş.

Sistem böyle kurulmuş: Tesadüflere yer yok.

Bunun için de her yolu denemişler.

Kültür alanını boş bırakmamışlar.

Kültür, Amerika'nın en güçlü olduğu silah.

Bu silahın ileri karakolu ise Hollywood!

Bizim sıradan eğlencelik bulduğumuz filmlerin bile ideolojik bir amacı var.

Bizde sinemanın kurucusu Muhsin Ertuğrul, sinema ile ilgili ilk seyahatini Sovyet Rusya'ya yapar; Odesa stüdyolarını gezip bir süre çalıştıktan sonra Hollywood'a gittiğinde hayranlığını gizleyemez.

Sovyet Rusya'nın zalim diktatörü Stalin!'in şu sözlerinde o hayranlığın taşkın izi aranmalıdır: Eğer Amerikan sinema dünyasını kontrol edebilseydim, bütün dünyaya komünizmi yaymak için başkaca bir şeye ihtiyacım olmazdı.

Galiba Amerika'nın gücü, gelişmekte olan ülkelerin aydınlarında oluşturduğu hayranlıkta gizli.

Ramazan Kurtoğlu, adı geçen eserinde şu sözleri kaleme alarak bize bu hayranlığın pahalıya mal olduğunu fısıldar: Amerika kültürünün Truva atına üstelik binlerce kez evet dedikten ve bu kültürü şehir kapımızdan içeri, oturma odalarımıza davet ettikten sonra ABD'nin nükleer denizaltılarına "hayır" demenin anlamı kalmamaktadır.

Şu tespit de kitaptan: Dünya sinema endüstrisinin 2001 yılı toplam bütçesinin 5.6 milyar dolar olduğu ve bunun 4.3 milyar dolarlık kısmının yani yüzde 77'sinin Hollywood yapımlarına ait olduğu tahmin edilmektedir.

İşte bu yüzden sinemada daha etkili olmak zorundayız.

Kültürel kuşatmayı yarmak için sinema ile ilgilenmek yepyeni bir kültürel alanı açmak durumundayız.

Bizim çok zengin bir kültür tarihimiz var.

Henüz dokunulmamış, henüz yazılmamış ve filme çekilmemiş büyük bir mazimiz var.

Ancak bu mazinin Tarkan, Malkoçoğlu, Kara Murat sınırlarının ötesine taşırılması hayati önem taşımaktadır.

Gençliğimize unutulmaz anlamlar katan bu filmleri güncel idrakle buluşturmak ve kahramanlığın günümüzde de yaşandığı gerçeğini perdeye taşımak zorundayız.

Kuşatma-Yedi Uyuyanlar, bu amaçla çekildi.

Ardının gelmesi, yeni yapımların oluşabilmesi için Kuşatma’nın salonlardan zaferle ayrılması gerekiyor.