100. YILINDA ERZURUM KONGRESİ (23 TEMMUZ-7 AĞUSTOS 1919)-5

Erzurum Şubesi, 11 Mart 1919 günü büyük bir gösteri düzenleyerek Ermeni Devleti kurulması girişimlerini protesto etti ve bir muhtıra hazırlayarak padişaha verilmek üzere, şehirde bulunan Şehzade Abdülhalim Efendi’ye teslim etti. Muhtırada ‘her yönüyle Türk olan bölgenin elden çıkmasına her neye mal olursa olsun karşı konulacağı’ bildiriliyordu.

Değerli okuyucular, 100. yılı olduğu için Erzurum Kongresi yazı serimize devam ediyoruz. Bu seri ile Erzurum Kongresi hakkında her şeyi ortaya koymaya çalışıyoruz. Tartışılan konulara belgelerle ve anılarla açıklık getirmeye çabalıyoruz. Bu vesile ile mübarek Kurban Bayram’ınızı tebrik eder, birlik ve bütünlük içinde, kardeşlik ve sevgi ortamında bir bayram geçirmenizi Cenabı Allah’tan niyaz ederim. Allah’ım kestiğiniz kurbanları yüce dergâhında kabul buyursun.

ERZURUM ÖRGÜTLENİYOR

Bilindiği gibi Erzurum’da biri “Vilayet”, diğeri altı Doğu Vilayeti ile Trabzon ve Canik Sancağı (Samsun) delegelerinin katıldığı “Bölgesel (Umumi) Büyük Kongre” olmak üzere iki kongre toplanmıştır. Bu kongrelerin toplanması ilk planda merkezi İstanbul’da olan Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuku-ı Milliye Cemiyetinin çalışmaları sayesinde gerçekleşmiştir. Mondros Mütarekesi üzerinden çok geçmeden Doğu Anadolu’da büyük bir “Ermenistan” oluşturulacağı haberleri üzerine Mebusan Meclisindeki doğulu milletvekillerinden bazıları, bölgenin Türk olduğunu kanıtlamak için Mecliste “Şark Vilayetleri Grubu” ismiyle bir grup oluşturdular. Çok geçmeden de Erzurumlu Hoca Raif (Dinç) ve Diyarbakırlı Süleyman Nazif Beylerin girişimiyle 4 Aralık 1918 tarihinde Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin başkanlığına Harputlu (Elazığ) eski valilerden Ahmet Nedim Bey getirildi. Cemiyetin amacı, Doğu Anadolu’nun Ermenilere verilme isteklerine karşılık, bu topraklarının Türk vatanı olduğunu, fikri, siyasi ve ilmi açıdan ispat etmek, gerekirse bu uğurda silahlı mücadeleye girişmek, Vilayat- ı Şarkiye’deki (Doğu Vilayetleri) halkın dini, milli ve siyasi hukukunu korumak, her türlü gelişme ve kalkınmasını sağlamak, Ermeni mezalim ve cinayetlerine engel olmaktı. Merkezi İstanbul’da olan bu cemiyetin Erzurum şubesinin kurulması da gerekiyordu. Bunun için gerekli izinler alınarak, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi 10 Mart 1919 tarihinde kuruldu. Esatpaşa Mahallesi’ndeki Asar-ı Terakki Okulu merkez olarak gösterilmişti. Şubenin başkanlığına Raif (Dinç) Bey, sekreterliğine Cevat (Dursunoğlu) Bey, muhasipliğine de emekli Binbaşı Süleyman Bey getirildi. Yönetim Kurulu 19 kişiden oluşuyordu. Süleyman Necati Bey’in 5 Mart 1919’dan itibaren çıkartmaya başladığı Albayrak gazetesi de cemiyetin propagandasını yaparak Müdafaa-i Milliye fikrini yaymaya çalışıyordu. Böylece milli kurtuluşun doğuda ilk teşkilatlanması başlatılmış oluyordu.

KAZIM KARABEKİR PAŞA ERZURUM’DA

Erzurum Şubesi, kentin kurtuluşunun birinci yıl dönümü olan 11 Mart 1919 günü büyük bir gösteri düzenleyerek Ermeni Devleti kurulması girişimlerini protesto ettiler ve bir muhtıra (ariza/dilekçe) hazırlayarak padişaha verilmek üzere, o sırada şehirde bulunan Şehzade Abdülhalim Efendi’ye teslim ettiler. Bu muhtırada “her yönüyle Türk olan bölgenin elden çıkmasına her neye mal olursa olsun karşı konulacağını” bildiriliyordu. Şehzade Abdülhalim Efendi ile Erzurumluların karşılaşması, şehzadenin dilekçe ile ilgili tavrı Erzurumlularda büyük bir hayal kırıklığı yaratmışa benziyordu. Dernek tarafından dilekçeyi şehzadeye vermekle görevlendirilen Cevat Dursunoğlu anlatıyor: “Erzurum kurtuluşunun birinci yıl dönümü olan 11 Mart 1919 tarihinde bir tören hazırlandı. Bu törene bütün okullar katılacak, şehrin ana caddeleri dolaşıldıktan sonra, bir yıl önce içlerinde binlerce Türk’ün diri diri yakıldığı yapılar ziyaret edilerek burada cemiyetin üyelerinden Hüseyin Avni bir nutuk söyleyecekti. Ayrıca o tarihte Erzurum’da bulunan Şehzade Abdülhalim Efendi’nin evinin önünde bir gösteri yapılacak ve bir nutuk da burada söylenecekti. Bu vazife bana verildi. Alay buraya gelince bir arkadaş yaverlerin yanına giderek halkın ‘Efendi Hazretlerine tazimlerini arz etmek istediğini’ haber verdi. Bir müddet sonra şehzade kapının önünde göründü. Dört yüz yıl önce Çaldıran’a giderken, bu sokaktan geçen ve tek başına koca İran Devleti’ne karşı koymayı gözüne alan Yavuz’un torunu kendisine ‘hürmet ve tazimini’ bildiren halkın karşısında hasta bir kadın gibi titremeye başladı. Bu görünüş benim şevkimi kırmakla beraber kendisine yönelerek, ‘bin yıldan beri Türk egemenliğinden başka egemenlik tanımayan ve dört yüz yıldan beri Osmanoğulları’na sadakatle sınır bekçiliği yapan bir halkın’ o günkü acılarını anlattım. Bu dertli halkın bugün bir tek dileği olduğunu, bunun da bu çıplak toprakları ve viraneleri müdafaadan ibaret bulunduğunu söyleyerek padişahının etrafında ölünceye kadar Türk varlığını ve saltanatın haklarını müdafaaya azmettiğini belirttim ve bunları ‘makam-ı muallâ-yı hilafete arz’ etmesini kendisinden istedim. Her türlü idrakin izi silinmiş perişan bir çehredeki bomboş bir çift gözde saklanamayan bir korku ile yüzüme bakan şehzade, başını sallayarak anlaşılmaz birkaç kelime telaffuz ettikten sonra alayın geçmesini beklemeden çekilip evine girdi. Bu hal orada bulunanların içinde bir yıkıntı yaptı. Fakat biz her şeye rağmen Erzurum’un’ halini ve halkın neye mal olursa olsun vatan müdafaasına karar verdiğini padişaha bildirmekte bir fayda umuyorduk. Bunun için birkaç gün sonra İstanbul’a gidecek olan şehzadeye yetiştirilmek üzere Müdafaa-i Hukuk’ta bir ariza (dilekçe) hazırladık. Bu arizada müdafaa azmimizi belirterek Türkiye’nin ayrılmaz bir bütün halinde ‘makam-ı muallâ-yı hilafet’ etrafında toplanmasına işaretle haktan başka kuvvete boyun eğilmemesini istirham ettik. Bu arizayı birkaç gün sonra payitahta dönen şehzadeye İstanbul Kapısı’nda Hüseyin Avni ile beraber sunduk. Şehzade kâğıdı almaktan çekinerek ’yavere veriniz’ sözüyle, bizi başından savdı. Aynı hayal kırıklığını burada da yaşadık. Bu defa bu zavallının hali artık bu ailede bir hayır kalmadığı hakkındaki kanaatimizi genişletti. Denize düşen yılana sarılır. Bu bize bir ders oldu: İstanbul’daki hükümetlerden olduğu gibi hanedandan da bir şey beklenemez.” Nisan 1919’da 15. Kolordu Komutanı olarak Erzurum’da görevlendirilen Kazım Karabekir Paşa’nın 3 Mayıs 1919’da şehre gelmesinden sonra, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti askeri kesimden de destek alarak daha rahat bir çalışma ortamına kavuşmuştur.

TRABZON İLE İRTİBAT KURULUYOR

Cemiyet’in Erzurum Şubesinin Erzurum il kongresi hazırlıklarını yaptıkları sırada üyeler arasında Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti üyeleri ile haberleşerek ortak bir toplantı yapılması düşüncesi de öne çıktı. Bu maksatla Erzurum Şubesinin 29 Mayıs 1919’da gerçekleştirdiği toplantıda, “hedefe ulaşabilmek için, Trabzon’la birlikte yedi vilayetin katılımıyla umumi (bölgesel) bir kongre toplanmasına” karar verildi. Bu karar ertesi gün Trabzon Muhafaza-i Hukuk- ı Milliye Cemiyetine bir telgrafla bildirildi. Telgraf Trabzon’a ulaştığında Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti toplantı halindeydi. Gelen telgraf derhal okunarak büyük bir sevinçle karşılandı. “Vakit geçirilmeden doğu vilayetlerinin toplantıya çağrılmasına, toplantının Erzurum’da yapılmasına, Trabzon’un bu toplantıya en geniş bir şekilde katılmasına, bütün ilçelerin en az birer delege göndermesine” karar verildi. Bu karar aynı gün Erzurum’dan başka, Sivas, Diyarbakır, Mamuretülaziz (Elazığ), Bitlis, Van ve Erzincan’a bildirildi. Trabzon Cemiyetinin telgrafını aynı gün alan Erzurumlular, verdikleri cevapta; “Trabzonluların tekliflerini saygı ile karşılandığını, kan, tarih ve din ortaklığı ile birbirine sıkı sıkıya bağlı bulunan Karadenizli ve doğuluların kaderleri gibi bundan böyle amaçlarının da birleştiğini ve kongre hazırlıklarına başlandığını” bildirdiler.

İL KONGRESİ TOPLANIYOR

10 Haziran 1919’da toplanması kararlaştırılan Erzurum İl Kongresi, Erzurum’a bağlı bütün sancak (liva) ve kazalardaki örgütlerce seçilen temsilcilerin katılması 17–21 Haziran 1919 tarihleri arasında ile toplanmıştır. İl Kongresi’ne 21 delege katılmıştır. Toplantı, Başkan Raif Efendi’nin Ermeni iddialarını ve içinde bulunulan durumu özetleyen konuşması ile açılmıştır. Başkan Raif Efendi’nin açış konuşmasından sonra Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi tarafından hazırlanan iki adet önemli rapor, “Kâtip” sıfatıyla Cevat Dursunoğlu tarafından okundu.

Yarın: Bölgesel büyük kongreye doğru