Yetersizlik, ciddiyetsizlik, dünya ve ülke gerçeklerinden kopukluk, savrulma ve kırılma o boyutlara ulaştı ki, CHP ve yancılarını izlerken dehşete kapılıyoruz. Kelimenin tam anlamıyla zıvanadan çıkmış durumdalar. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinden sürüklenenlerin katıldıkları programlardaki perişan halini, Türk milleti ibretle izliyor. Selahattin Demirtaş’a sarılarak, Hafter’e güvenerek, Esad’a inanarak, Sisi’ye dayanarak yaptıkları açıklamalar, “istemezük” yaygaraları, daha açık düşmelerinden başka bir işe yaramıyor.

MİLLET İRADESİ, CUMHUR İTTİFAKI DİYOR

Zihinlerinde sabitlenmiş tek bir şey var. Her ne olursa olsun AK Parti hükümeti gitmeli. Bunun için feda edemeyecekleri hiçbir şey, hiçbir değer yok. İyi ama, demokrasi var, seçim yapılıyor, millet hür iradesi ile sandığa gidiyor ve ortaya bir irade çıkıyor. Zilletin kendisini en başarılı, en mutlu saydığı son yerel seçimlerde bile, toplam oy oranlarında Cumhur İttifakı kesin ve net bir şekilde önde. Bu bir genel seçim olsaydı, Cumhurbaşkanı olarak yine Cumhur İttifakı’nın adayı seçilecek, Mecliste çoğunluğu yine Cumhur İttifakı sağlayacaktı. Bu kadar net, bu kadar kesindir. Zillet, bu haliyle sittin sene ne iktidar yüzü görebilir, ne de bir milim ileri gidebilir. Hatta, belediyelerin şimdiden belli olan yetersizliklerine bağlı olarak, çok daha gerileyecekleri, çok daha fazla kaybedecekleri bugünden bellidir.

OLUMLU TEK BİR İŞLERİ YOK

Bütün siyasi düşüncelerimizi bir kenara bırakarak, bir soru soralım: Türkiye gibi ciddi sorunları olan, çözüm ve çare arayan bir ülkede, millet CHP ve yancılarına neden oy versin? Hangi konuda farklı bir şey söylüyor, hangi meselede bir çözüm ortaya koyuyor, hangi sorunda ümit ve heyecan oluşturuyorlar? Bir tek örnek gösteremezsiniz. İşte belediyelerin hali ortada. Yaklaşık 10 ay kadar zaman geçti, CHP’li belediyelerin elle tutulur, öne çıkan, göze batan, duyan herkesi memnun eden tek bir icraatını gösterin. Numune cinsinden, mumla arasanız bulamazsınız. Süt dağıtmayı, millet sırtından burs vermeyi, kreş açmayı bir marifet zannediyorlar. Bunlar olmasın demiyoruz, ama trafikten tutun da imara, oradan hava kirliliğine, yeşil alanlardan istihdam üretmeye varıncaya kadar devasa sorunlarla ilgili hangi kararı aldılar, hangi yatırımı yaptılar, hangi adımı attılar? Bir şey yapacakları konusunda bir ümit var mı?

TRİBÜNLERE OYNUYOR

Sadece laf üretiyor, gürültü çıkarıyor, tiyatro izliyorlar ki, CHP denilince zaten akla bunlar geliyor. Hele bir Ekrem İmamoğlu var ki, evlere şenlik. Üzerine vazife olmayan her ne varsa tamamının içinde, ama asıl göreviyle ilgili hiçbir yerde yok. Televizyonlarda CHP’yi savunanlar bu perişanlığı izah ederken, “Türkiye konuşulmasın, hükümetin yetersizlikleri ortaya çıkmasın diye, Ekrem İmamoğlu üzerinden gündem oluşturuluyor” gibi akla ziyan açıklamalar yapıyorlar. Pişkinliğin ancak bu kadarı olur. İmamoğlu, tam tersine İstanbul konuşulmasın, yetersizliği, beceriksizliği, yanlışları ortaya çıkmasın diye, kasıtlı ve planlı biçimde gündem değiştiriyor, tribünlere oynuyor ve algı oluşturuyor.

HER ŞEYE İTİRAZ EDİYORLAR

Türkiye bir beka mücadelesinin içinde. Barış Pınarı Harekâtı yapılır, bunlar karşı çıkarlar. Suriye sınırı teminata alınır, bunlar rahatsız olurlar. Libya ile Akdeniz’deki varlığımızı ve hukukumuzu teminat altına alan bir anlaşma imzalanır, bunlar itiraz ederler. Türk milletinin menfaatine olacak hiçbir işin içinde yoklar, ama PKK’nın sözcülüğünde, YPG’yi temize çıkarmakta, Hafter’in Türkiye şubesi olmakta zerre kadar tereddüt göstermiyorlar. Son icraatları, kravatlı terörist Selahattin Demirtaş’ı çıkarmak için tiyatro oynamak oldu. Bir de hiç utanmadan, sıkılmadan televizyonlara çıkıp, bu adamın haksız yere hapis yattığını söylüyorlar. Çıkın sokakta ilk rastladığınız vatandaşa, Selahattin Demirtaş denilince aklına ne geldiğini sorun. Yüzde 99 ihtimalle terörist olduğunu anlatacaktır. Zaten aksini söylerse şaşırırım. Bu adamın sicili belli, sözleri ortada, yaptıkları herkesin malumu. Dünkü yazımda kirli geçmişi ile ilgili bir hatırlatma yapmıştım, tekrar oraya girmeyeceğim. Ama CHP ve yancılarına göre, sanki hiç böyle bir şey olmamış. HDP’ye diyet ödeyelim derken, PKK ve terör örgütlerine sahip çıkıyorlar.

İKİ YANLIŞTAN, BİR DOĞRU ÇIKMAZ

Bunları söyleyip, hatırlatınca hemen adına çözüm süreci denilen çözülme sürecini hatırlatıyor, buradan vurmaya çalışıyorlar. Bir defa daha söyleyelim: İki yanlıştan, bir doğru çıkmaz. O zaman ne söylediysek, bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. O gün bu yanlışa her ne pahasına olursa olsun karşı çıkmış, yazdığımız yazılardan dolayı mahkemelerde sürünmüştük. Bugün de aynı şeyleri savunan CHP ve yancılarına sonuna kadar ve her şartta karşı çıkıyoruz. Doğru olan, haklı olan biziz. Buna millet şahittir, yazdıklarımız, söylediklerimiz şahittir, arşivler şahittir, tarih şahittir. Başkalarının yanlışı, CHP ve yancılarının yanlışını örtmez. Sonucu bilindiği ve bizzat yaşandığı halde aynı yanlışta ısrar edip, PKK uzantısı HDP’yle iş birliği yapmak, Selahattin Demirtaş’ı temize çıkarmaya çalışmak, açık şekilde ihanettir.