Ankara Sanayi Odası'nın ev sahipliğinde düzenlenen "İkinci Yüzyılda Siber Güvenlik" konulu panelde, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde siber güvenlikte karşılaşacağı fırsatlar ve tehditler masaya yatırıldı. Panelde hukuk, akademi, özel sektör ve kamu sektörünün bakış açılarıyla, öncelikle birinci yüzyıl ve bu dönemdeki atılımlar değerlendirildi.

Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yüzyılında teknolojide birçok başarıya imza atıldı. Ülkenin 1940'larda demir ağlarla örülmesinden ilk uçağa, Atatürk Orman Çiftliği'ndeki tarım teknolojilerinden 1980'lerde tüm ülkeye yayılan elektrifikasyona ve telefon erişimine, 1990'lardan sonra bilişim, internet ve mobil iletişim alanındaki gelişmelere kadar pek çok başlık, bugünkü Türkiye'nin başarılarını oluşturuyor.

İnternetin bağımsızlık manifestosunda yer alan "Elektronlar Sınır Tanımaz" sloganı, o günden bugünü görmüş gibi. Her teknoloji kendi içinde güvenlik risklerini barındırsa da, dijital teknolojilerle bu riskler daha da büyüyor. İşte bu kapsamlarda konuşmaların yapıldığı panelde ele alınan bazı konular ise şunlardı:

  • Yapay zekâ hem bir fırsat hem de bir tehdit olarak nitelendirildi. Ülkenin yapay zekâ destekli siber saldırılara hazır olması gerektiği ve yapay zekayı kullanan koruyucuların sağlayacağı faydalara değinildi.
  • Kuantum bilgisayarların ortaya çıkışı, bugünün veri şifrelemesini tamamen kullanışsız hale getirebilir ve bir kuantum savaşı gündeme gelebilir.
  • Bulut tabanlı hizmetlerin yaygınlaşmasıyla, veri güvenliği konusunda daha dikkatli olunmalı.
  • Dezenformasyon, derin sahtecilik teknolojileri ve yanıltıcı içerikler, sıradan insanlar için ayırt etmesi zor içerikler yaratıyor.
  • Ulusal altyapılara yönelik siber saldırılar, enerji ve su gibi hayati altyapıları etkileyebilir ve milli güvenlik meselesi haline gelebilir.
  • Veri gizliliği ve koruma ihlalleri, her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. KVKK gibi yasalar bu durumu yönetmeye çalışsa da, zaman zaman aşırı ya da yetersiz kalabiliyor. Uluslararası hukukta da alınacak çok yol var.
  • Siber savaşlar ve siyasi gerilimlerin yol açtığı siber çatışmalar, birer gerçeklik haline gelmiş durumdadır.
  • Siber güvenlik ve yapay zekâ alanlarındaki araştırma ve geliştirmenin önündeki en büyük engel, veriye erişim sorunudur. Bu noktada çözüm olarak açık veri ve açık erişim öne çıkmaktadır.
  • Bireysel olarak ya da birkaç firma ve kurumun katılımıyla siber güvenlik risklerine karşı durulamayacağı, bunun bir ekosistem meselesi olduğu vurgulandı.

Sadece yukarıda birkaçını yazabildiğim birçok başlık Türkiye'nin ve dünyanın gelecekteki siber güvenlik stratejilerini şekillendirecek. Önümüzdeki yıllarda bu risklere karşı geliştirilecek politikalar, teknolojik yenilikler ve eğitim programları, ülkemizin dijital geleceğini korumak için hayati öneme sahip olacak. Bu yüzden, hem bireyler hem de kurumlar olarak bu konuda bilinçli ve hazırlıklı olmamız gerekiyor. Zira, dijital her yeri kapsıyor, dijital demek ister istemez dijital dayanıklılığı da gündeme getirecek.