İklim değişikliği, tarım sektörünü hem doğrudan hem de dolaylı olarak çeşitli şekillerde etkilemekte ve kuraklığa yol açmaktadır. Su talebini karşılamada zorluğa yol açmakta ve ayrıca suyun en yoğun kullanıldığı tarım sektörünü doğrudan etkilemektedir. Son yıllarda kuraklığın yanı sıra zirai don, dolu, sel ve yangın felaketlerinin etkileri nedeniyle tarımda zaman zaman zorluklar yaşanmakta ve tarım sektöründe meydana gelen verim ile kalite kayıpları hem üreticileri hem de tüketicileri zor durumda bırakmaktadır.

Dolayısıyla iklim değişikliği günümüzde en büyük çevresel felaket olarak kabul edilmektedir. İçinde bulunduğumuz süreçte etkileri giderek de artmaktadır. Küresel ve bölgesel ölçekte birçok çalışma yürütülmekte, bu çalışmalar özellikle gelecekte, iklim değişikliği ve etkenliğinin su, toprak ve tarımsal kaynaklar (bitki-hayvan) üzerindeki olumsuz etkilerinin günümüze kıyasla artarak ya da azalarak (yağış miktarı, düşük sıcaklıklar vb.) güçlenebileceğini göstermektedir.

Dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri küresel ısınma ve iklim değişikliği. BAREM’in global- küresel ortağı WIN Grubu ile birlikte 39 ülkede 33.236 kişi ile yaptığı araştırmada, tehdidin algılanması ülkemizde yüzde 93’lük oranla global ortalamanın üstünde ve 39 ülke arasında 5. sırada yer alıyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 86’sı küresel ısınmayı, insanlık için ciddi tehlike olarak düşünüyor. Tehlike; Amerika (yüzde 89) ve Afrika (yüzde 87) kıtalarında daha yüksek algılanıyor. İklim değişikliğini insanlık için önemli bir tehdit olarak görenlerin en yüksek oranda olduğu ülkeler arasında Vietnam, Endonezya (yüzde 96), Paraguay ve Peru (yüzde 94) gelmektedir.

Bireysel çabalar oldukça önemli.

Dünya nüfusunun yüzde 80’i kendi davranışlarının çevreyi iyileştirmeye yardımcı olacağını düşünüyor. Bu tutum, yüzde 86 oranla Amerikalılarda ve yüzde 81 oranla Afrikalılarda daha büyük oranlarda benimseniyor. Paraguay (yüzde 95), Kolombiya (yüzde 92), Peru, Endonezya ve Brezilya (yüzde 91) kendi davranışlarının olumlu etkisi konusunda en iyimser ülkeler. Kendi etkilerini daha düşük olarak değerlendiren ülkeler Japonya (yüzde 62), Filistin, Çin, Almanya ve Polonya (yüzde 68) vatandaşları geliyor.

Ülkemizde ise çevreyi düzeltmek için yurttaşlarımızın, kendi bireysel çabalarının önemli olduğu düşüncesi yüzde 73 oranla, dünya ortalamasına göre daha az katılım sağlıyorlar. Ülkemiz yüzde 73 oranla 39 ülke arasında 30. sırada yer alıyor.

Ülkemizde öğrenciler (yüzde 85) en önde. Onları üniversite ve üzeri eğitimli grup (yüzde 79), ücretli veya maaşlı çalışanlar ve üst gelir grubu (yüzde 78) ile 18-34 yaş grubu (yüzde 77) izliyor.

Esas sorumluluğun hükümet ve iş dünyasında olduğu beklentisi yüksek.

Araştırmaya katılanların yüzde 70’i hükümetlerin ve şirketlerin bireylerden daha fazla çaba göstermesi gerektiğini düşünüyor. Her ne kadar kadınlar (yüzde 69) da bu şekilde düşünüyorlarsa da, erkeklerin (yüzde 71) yetkililerden beklentisi daha fazla. Güney Kore (yüzde 83), Tayland ve Lübnan (yüzde 82) gibi ülkeler, esas sorumluluğun bireylerden alınması gerektiğine daha yüksek oranlarda inanıyorlar.

Ülkemizin yüzde 68’i esas çabayı hükümet ve şirketlerin göstermesi gerektiği düşüncesine katılıyor.

Hükümetler çevre koruma konusunda gereken önlemleri almıyor.

Araştırmaya katılanlar (yüzde 51) hükümetlerin çevreyi korumak için gerekli önlemleri almadığını düşünüyor. Avrupalılar (yüzde 65) ve Amerikalılar (yüzde 62), hükümetlerinin gerekli önlemleri almadığını düşünenler arasında yer alıyor. Hırvatistan (yüzde 83), Yunanistan (yüzde 74), Finlandiya (yüzde 73), Sırbistan ve Paraguay (yüzde 72) hükümet açısından en kritik ülkeler. Vietnam (yüzde 4), Endonezya (yüzde 8) ve Filipinler (yüzde 12) vatandaşları ise tam tersini, hükümetlerinin çevreyi korumak için gerekenleri yaptığını düşünüyorlar. Ülkemizde 3 kişiden ikisi (yüzde 65) hükümetin çevreyi korumak için gerekli önlemleri almadığını düşünüyor.

Son söz: Ülkemiz iklim değişiminden çok etkilenmektedir. “Çiftçiler iklim değişikliğinin farkındadır ancak, nasıl mücadele ve uyum sağlayacakları konusunda bilgileri yetersizdir. Merkezi yönetimler çoğu kez siyaset kulvarında at koşturmaktan, yereldeki kayıplara yeteri kadar zaman ve bütçe ayırmamaktadır.” 2021 yılı, küresel iklim değişikliğinin en fazla hissedildiği yıl olmuştur. Orman yangınları, sel felaketlerine giden yollara parlak taşları döşemiştir. Sonraki yıllarda daha hazin sonuçlar bizi beklemektedir.

Yangınlar neden, seller sonuç olacaktır!....