Zilleti oluşturanların Kovid salgınına bağlı olarak yaşanan olumsuzlukları fırsata çevirme imkânını hızla kaybetmenin telaşı ile işi nerelere kadar götürüp, neleri feda edebildiklerini ibretle ve hayretle izliyoruz. Sayın Bahçeli, son grup konuşmasında, “Ülkemizdeki muhalefet, iktidarı düşürmek için vatanı bile düşürmeye hazırdır” demişti. Türkiye’de muhalefet adına zillete gömülenlerin şu andaki durumunu bundan daha güzel, daha açık, daha anlaşılır şekilde izah edebilecek bir cümle kurulamazdı. Gerçekten de iktidarı düşürmek için her şeyi feda etmeye, her değeri ayaklar altına almaya ve net biçimde vatanı bile düşürmeye hazır bir muhalefetle karşı karşıyayız.

AZILI TÜRK DÜŞMANLARI BİLE BU KADAR İLERİ GİDEMEDİ

Ne yalanda sınır tanıyorlar, ne iftirada durmak biliyorlar. Teröre sarılıyor, ihanete yol veriyor, Türk ve Türkiye düşmanları ile iş birliği yapıyor, kriz, kaos ve yıkımı onaylıyorlar. Kelimenin tam anlamıyla zıvanadan çıkmış durumdalar. En azılı Türk düşmanının söyleyemeyeceğini söylüyor, sonra da bütün dünyanın buna inanmakla kalmayıp, Türkiye’ye karşı harekete geçmesini bekliyor ve hatta istiyorlar. Şu Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına bakar mısınız? Kendisini dinlerseniz, Türkiye’de ne demokrasi var, ne hukuk işliyor, ne milli irade bir işe yarıyor zannedersiniz. İnsanlar korku içinde yaşıyor, sokakların aç ve açıkta kalmış, bir lokma ekmek için birbirlerini öldüren insanlarla dolu olduğunu düşünürsünüz. Bu anlayışa göre, PKK terör yapılanması değil de masum bir sivil toplum örgütüdür. FETÖ haksızlığa uğramış bir yardım derneğidir. Ama Türk milletinin hür iradesiyle seçilmiş Cumhurbaşkanı, ülkenin düşmesi de dâhil her ne pahasına olursa olsun mutlaka alaşağı edilmesi gereken bir kişi, Cumhur İttifakı da mutlaka yok edilmesi gereken bir kurumdur. İşin kötüsü, AK Parti’nin içinde uzun yıllar en üst mevkilerde bulunmuş kaçkınlar da dâhil bütün yancıları aynı anlayış ve aynı tutum içindedir. Bu da yetmiyor, medya mensubundan sivil örgütlenmelere kadar diğer yancılar da bu karanlık zihniyetle beraberdir, hatta ellerinden gelse daha da ileri götürüyorlar. İsrail’inden Yunanistan’ına, ABD’sinden Ermenistan’ına kadar Türkiye’ye açık düşmanlık eden kurumlar, kuruluşlar, devletler ve liderler bile bu kadar ileri gidemedi, bu kadar ağır ithamlarda bulunamadılar.

BİR YERLERDE HAZIRLANIP SERVİS EDİLİYOR

Ele geçirdikleri medyada ve sosyal medyada öyle şeyler yazıyor, öyle şeyler paylaşıyor, öyle şeyler iddia ediyorlar ki, “artık bu kadar da olmaz” diyorsunuz. Belli ki, bütün bunlar belli bir yerden üretiliyor, hazırlanıyor ve servis ediliyor. Çok organize bir ihanetle karşı karşıyayız. Bir yıkım propagandası yürütülüyor ve bunu amansız biçimde ve kesintisiz şekilde sürdürüyorlar. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve her şeyin bir yerlerden servis edildiğini başta CHP ve İP olmak üzere zillet unsurlarından gelen açıklamalar kesin olarak ele veriyor.

DAHA NASIL DEMOKRASİ OLSUN?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun son açıklamaları bile ne olduğunu anlamaya da anlatmaya da yeterlidir. Türkiye’de demokrasi bulunmuyormuş, can güvenliği yokmuş, devletin yetkilileri gelip gece yarısı evinizi basıp sizi tutuklayabilirlermiş, hatta öldürebilirlermiş. Birisi de çıkıp da, “demokrasi olmasaydı, sen bunları söyleyip, bu iftiraları bu kadar kolay sıralayabilir miydin?” diye sormuyor. Tıpkı, devletine katil diyen soysuz ve kanı bozuk milletvekili gibi. Tıpkı PKK’lı katil teröristleri savunmaya çalışırken devleti çocuk öldürmekle itham eden milletvekili görünümlü alçak gibi. Malum, İP’in başı da Sayın Cumhurbaşkanı’nı katil Netanyahu ile bir tutmuştu. Siz en medeni, en gelişmiş, en demokratik olanlar da dâhil dünyada bir tek ülke gösterin ki, bir siyasi partinin genel başkanı, milletin hür iradesi ile seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı katillerle bir tutsun. Bir milletvekili kendi devletine katil desin, bir başkası çocukları öldürmek gibi bir iftirada bulunsun. Sonra da bunu söyleyenler anasından doğduğuna pişman edilmeden, hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilsin. Gösteremezsiniz. Aksini iddia eden de yalan söyler.

SİZ KİME HİZMET EDİYORSUNUZ?

Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasındaki şu sözlerine bakar mısınız? “Eğer siz siyasi partileri düşman olarak görüp siyasi partiyi Yargıtaya talimat verip kapatırsanız orada demokrasi yoktur. Demokrasi bütün partiler için olmalıdır. Hakem halktır. Parti kapatmaya yönelik her eylemi doğru bulmuyoruz, partilerin seçime katılmasını engellemeye yönelik hiçbir hareketi doğru bulmuyoruz. Demokrasi aynı zamanda adaletin kökleştiği rejim demektir.” Peki, ya sözünü ettiğin siyasi parti devleti düşman olarak görüp, yıkmaya çalışıyorsa ne yapacağız, Bay Kılıçdaroğlu? Anayasa ve kanunlarımıza göre, Yargıtay bu davayı açtığı için değil, eğer açmazsa görevini yapmamış, hatta suça ortak olmuş olur. Dünyanın neresinde eline silah alıp devleti yıkmak, ülkeyi bölmek için dağa çıkmış bir terör örgütünün ta kendisi olan bir siyasi partiye izin verilir? Adaletin kökleşmesi için teröristlerin, katillerin, bölücülerin, hainlerin cezalandırılması yerine, baş tacı edilip Meclise sokulması mı gerekiyor Bay Kılıçdaroğlu? Bu nasıl bir akıldır, bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir siyasettir? Siz kime hizmet ediyorsunuz?

Sayın Bahçeli’nin şu tespiti her şeyin özetidir: “Teessüfle ifade etmek isterim ki, organize suç şebekelerine, terör örgütlerine, yeminli Türk düşmanlarına sözcülük yapan, onların iftiralarına taşeronluk eden köksüz ve kişiliksiz bir muhalefet anlayışı karşımızdadır.”