Günümüzde toplumsal yapı içerisinde iletişimin önemi her geçen gün artmaktadır. Son günlerde yaşadığımız afetler insanlarla iletişim kurarken eskisinden daha da dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koymuştur.

İletişim doğal, kaçınılmaz, olmazsa olmaz bir olgudur. Hayatımız boyunca sürekli iletişim kurarız çünkü hayatımızı sürdürebilmek için çevremizi tanımamız, anlamamız; çevremize bir şeyler anlatmamız gerekir.

İletişim tüm canlılar dünyasında gözlenir. Ancak yalnız insanlar arasında duygu, düşünce ve bilginin karşılıklı aktarılması söz konusudur. İnsanların iletişiminde öğrenmek, öğretmek, ikna etmek, yönetmek, eğlenmek, çevre üzerinde etkin olmak, başkalarında davranış, tutum geliştirmek gibi pek çok neden ve amaç vardır.

Amaç ne olursa olsun iletişim kurarken bazen istemeyerek bazen de bilerek karşımızdaki kişiyi kırıcı, incitici şekilde konuşabilir ya da konuşmadan bedenimizle olumsuz mesajlar verebiliriz. İletişim kurarken her zaman empati yaparak, karşımızdakinin duygu ve düşüncelerine yer vererek konuşmalıyız. Empati iletişimin ruhudur, kalbidir, vicdanıdır.

İletişimde sen dili, ben dili ve biz dilinin çok büyük bir önemi vardır.

Sen dili; kişiyi suçlayıcıdır, davranıştan çok kişiliğe yöneliktir, yeniden konuşma isteğini engelleyicidir, kişi kendini suçlanmış ve anlaşılmamış hisseder, neye kızıldığının anlaşılamamasına neden olur, kişiyi gücendirir, kırar, kişinin direnmesine neden olur. Örneğin; “Sen böyle davrandığın için bu durumdayız.” gibi.

Ben dili; savunmaya itmez, suçluluk hissettirmez, duygunun nedeni anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur, yakınlaşmayı sağlar, anlaşmazlıkları azaltır, konuşan kişiyi rahatlatır. Örneğin; “Bu yaptığın bana böyle hissettiriyor.” gibi. Burada ‘ben’ ile ‘bencilliği’ karıştırmamak gerekir. Ben kişiyi güçlü ve anlaşılır kılarken, bencillik kendi çıkarları için başkalarına zarar vermeyi, kullanmayı ifade eder. Bende empati varken, bencillikte antipati vardır.

İletişimde kullanılan diğer dil ise sen dilidir. Sen dili suçlayan, eleştiren, aşağılayan, yargılayan ve önyargılı bir dildir. Kalp kırar, kişiyi öfkelendirir. Empatiden, vicdandan yoksundur.

Sen ve ben dilini karşılaştırarak açıklamaya çalışalım.

Sen dili, sorunu çözümsüz hale getirir. Ben dili ise kişiyi önemseyerek, soruna odaklanarak sorunu çözmek ister.

Sen dili suçlayıcıdır, iletişimi koparır. Ben dili, empati yaparak kişiyi anlamaya çalışır ve iletişimi devam ettirir.

Sen dili suçlayıcıdır, özgüvene zarar verir. Ben dili kişinin özgüveni güçlendirir, psikolojik sağlamlığı destekler.

Sen dili tahrik edicidir, kişiyi suça iter. Ben dili sakinleştiricidir.

Sen dili şiddet taraflısıdır ve öfkelendirir, nefret duygularını körükler. Ben dili, kişiyi rahatlatır, çözüm bulmaya yönlendirir.

Sen dili genellemeler yaparak, küçüğü büyük büyüğü küçük gösterir. Ben dili genellemeden kaçınır, sorunu kendi özelinde çözmeye çalışır.

Sen dili denetler, hüküm verir ve üstünlük kurarak insanları incitir. Ben dili anlar, güvenir ve değer vererek insanları onurlandırır.

İletişimde bir de biz dili vardır. Biz dili sen-ben diline kıyasla daha sağlıklıdır. Genellikle karşılıklı kurulan bağı yansıtır. Takım çalışması ve ortak hedefe inananların kullandığı bir dildir. Örneğin; “Şunu yap. Şunu yapar mısın?” yerine “Bunu birlikte yapalım mı?” anlayışı hakimdir.

Biz dilinden uzaklaşan insan kendinden başkasını düşünmeyen, aldıkça azan, başardıkça küstahlaşan, elde ettikçe insanlıktan uzaklaşan “bencilliğin” çukuruna düşer. “Biz” dili birlikte yaşamanın, ortaklığın, kardeşliğin, huzurun, barışın, mutluluğun anahtarıdır. Biz dilinde, aidiyet duygusunu gelişir, ortak hedef anlam kazanır.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, tüm siyasi hayatında “biz dili”ni bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Tüm dava ve yol arkadaşlarına bu anlamda örnek olmuştur. Biz dilini temel siyasi etik ilkesi olarak görmüştür. Sayın Devlet Bahçeli’nin şu ifadesi biz sözcüğünün en anlam bulmuş halidir: “Bizi bilenler bilir. Bizi tanıyanlar iyi tanır. Biz kendimiz için hiçbir şey aramayız, istemeyiz, beklemeyiz. Bizim geçmişte dile getirdiğimiz ‘önce ülkem ve milletim, sonra partim ve sonra ben’ ilkesi aslında bu hassasiyetimizin bir ifadesidir.”

Kahramanmaraş merkezli depremler göstermiştir ki, biz olmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Sen ben kavgasına girmeden “önce ülkem ve milletim...” demeliyiz, diyebilmeliyiz.