Milli Uzay Programı'nı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2021 yılında dünya kamuoyuyla paylaştığını hatırlatan Kacır, Cumhurbaşkanı'nın bu programdaki hedefleri hem Türkiye'ye hem dünyaya duyurduğunu belirtti.

Kacır, bu programın önemli projelerinden birisinin de insanlı uzay misyonunu gerçekleştirmek olduğunu anlatarak, "Böylelikle Milli Uzay Programımızda bir projeye daha imza atmanın da onurunu yaşıyoruz. Ümit ediyorum hayırlısıyla inşallah 14 gün boyunca gerçekleştirilecek bu misyonu tamamlayacağız ve böylelikle Türkiye'nin uzay çalışmalarında bir ilke daha imza atacağız." ifadesini kullandı.

İşte Sanayi Bakanı Kacır'ın açıklamaları:

SANAYİ YATIRIMLARINA İLİŞKİN PLANLAMA VE UYGULAMALAR

Bakanlığımızın aslında dört ana alanda sorumluluğu var. Bunların başında yatırımlar geliyor. Türkiye’de sadece sanayi yatırımları değil, aslında Türkiye’deki tüm özel sektör yatırımlarına ilişkin teşvik uygulamalarını Bakanlık olarak yürütüyoruz. Sanayi yatırımları dışındaki alanlarda diğer bakanlıklarla birlikte çalışırken, sanayi yatırımlarına ilişkin planlama ve uygulamayı da Bakanlık olarak sürdürüyoruz. 

YATIRIMLARA DESTEK

KOSGEB eliyle yine KOBİ’lerin özellikle yatırım süreçlerinde desteklenmesi süreçlerini Bakanlık olarak yürütmeye devam ediyoruz. Verimlilik ve sürdürülebilirlik alanında yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm yatırımlarını desteklerken, bir yandan da özellikle son 3 yıldır başlattığımız uygulamalarla Türkiye’de teknoloji girişimciliğini finanse etmeye yönelik girişim sermayesi fonlarına ilişkin uygulamaları Bakanlık olarak sürdürüyoruz. Türkiye’nin tüm üretim envanteri, sanayi envanteri, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından tutuluyor. Türkiye’de tüm planlı sanayi bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri ve sanayi sitelerinin kuruluş ve desteklenme süreçleri Bakanlığımızca sürdürülüyor. 

ÜRÜN GÜVENLİĞİ PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ

Kalite ve standardizasyon tarafında Ürün Güvenliği Piyasa Gözetimi ve Denetimi tarafında yine hem Bakanlığımız hem de Bakanlığımızın ilgili kurumu TSE Türk Standartları Enstitüsü eliyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Malumunuz özellikle son 15 yıldır Türkiye’de muazzam bir Ar-Ge ve inovasyon ekosistemi ortaya çıktı ve bütün bu ekosistemin gelişmesinde, büyümesinde, bugünlere gelmesinde Bakanlığımızın çok önemli bir payı oldu. Burada Ar-Ge Teşvikleri Genel Müdürlüğümüz eliyle yürüttüğümüz teknoloji geliştirme bölgeleri çalışmaları yani kamuoyunda bilinen adıyla teknoparkların kurulması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar. Özel sektör firmalarımızın bünyelerinde bulunan Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin kurulması ve desteklenmesine ilişkin çalışmalar. Üniversitelerimizin bünyesinde ulusal araştırma alt yapısı, ulusal laboratuvar olarak kurulan alt yapılara ilişkin çalışmalar. 

BAKANLIĞIMIZIN KOORDİNASYONUNDA

Türkiye Uzay Ajansımızın uhdesinde sürdürülen milli uzay programı, Türk Patent ve Marka Kurumunun uhdesinde sürdürülen fikri mülkiyet çalışmaları ve TÜBİTAK eliyle sürdürdüğümüz hem özel sektörü hem üniversiteleri hem bilim insanlarını doğrudan desteklediğimiz araştırma-geliştirme destek ve teşvik programları. Aynı zamanda bilim toplum çalışmaları ve TÜBİTAK eliyle 5 bine yakın nitelikli araştırmacımızın yürütmekte olduğu Türkiye’yi geleceğe taşıyacağına inandığımız ulusal araştırma projeleri tümüyle Bakanlığımızın koordinasyonunda sürdürülüyor.

YATIRIM, İSTİHDAM, ÜRETİM

2018’den bu yana bölgesel kalkınma da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının görev alanına dahil edilmiş oldu. Böylelikle Türkiye’nin tüm coğrafyalarını kapsayan 26 kalkınma ajansı ve GAP-DOKAP-DAP ve KOP bölge kalkınma idareleri de Bakanlığımız koordinasyonunda çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Bu yönüyle bakıldığında aslında Türkiye’de tüm yatırım, istihdam, üretim süreçlerinde çok geniş bir sorumluluğu olan bir Bakanlıktan bahsediyoruz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı dediğimizde. Bütün bu görevlerin odağına biz milli teknoloji hamlesini koyduk, çünkü Türkiye’nin ancak kritik teknolojilerde tam bağımsızlığını tahkim ederek ve yüksek teknoloji üreterek ve rekabetçi şekilde dünyaya ihraç ederek kalkınma hedeflerine ulaşabileceğine inanıyoruz. Ve bütün bu çalışmaları milli teknoloji hamlesinin aslında tamamlayıcı unsurları olarak değerlendiriyoruz.

AR-GE VE İNOVASYON EKOSİSTEMİ

Türkiye’de son 22 yılda adeta sıfırdan bir araştırma-geliştirme ve inovasyon ekosistemi inşa ettik. Bugün 1600’den fazla ar-ge ve tasarım merkezi var. Bu ar-ge ve tasarım merkezleri bugüne dek 70 binden fazla ar-ge projesi tamamladılar. Şu anda 17500’den fazla ar-ge projesini sürdürüyorlar ve bütün bu özel sektör ar-ge ve tasarım merkezleri Bakanlığımızca destekleniyor. Hem doğrudan bu ar-ge ve tasarım merkezlerini bünyesinde bulunduran şirketler hem de ar-ge ve tasarım faaliyetlerine katılan insan kaynağı Bakanlığımızın desteklerinden yararlanıyor.

TEKNOPARK SAYISINDA ARTIŞ

22 yıl önce sayısı sadece iki olan teknoparkları bugün 60’dan fazla şehrimizde 101’e yükselttik. Ve 101 teknoparkımızda bugün 10 binden fazla teknoloji girişimi yine araştırma-geliştirme çalışmalarını sürdürüyor ve bunlar 55 binden fazla Ar-Ge projesini bugüne dek Bakanlığımız desteğiyle tamamladılar ve hali hazırda eş zamanlı olarak bu 10 bin teknoloji girişiminde 15 binden fazla araştırma-geliştirme projesi devam ediyor. Türkiye’nin bugün 272 bine ulaşan bir ar-ge insan kaynağı var. 7 milyar doların üzerinde yüksek teknoloji ihracatı yapan bir ülkeyiz. Ve Türkiye’de bugün hayallerini projelere, projelerini teknoloji girişimlerine dönüştürmek gayretinde olan gençlerin eş zamanlı olarak başvurabileceği 60’dan fazla kuluçka ve hızlandırma programı bütün bu ar-ge ve inovasyon ekosistemi tarafından sağlanıyor, sunuluyor.

MUAZZAM BİR SIÇRAMA

Bu yönüyle baktığımızda son 22 yılda araştırma-geliştirme ve inovasyona dair bütün istatistiklerde muazzam bir sıçramaya şahit oluyoruz. Ar-ge harcamalarının milli gelirimizdeki payı binde 5’ler düzeyinden, yüzde 1,3 düzeyine yükseldi. Özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki payı yüzde 29 seviyesinden yüzde 61 seviyesine yükseldi. Bugün artık Türkiye’de araştırma-geliştirmenin lokomotifi Türk özel sektörü.

BİLİMSEL YAYINLAR BÜYÜK İVMEYLE HIZLANDI

Bilimsel yayınların sayısı da eş zamanlı olarak büyük bir ivmeyle hızlandı. 2006 yılında Türkiye’de yaklaşık 15 bin bilimsel yayın varken, 2022’de bu sayı 48500’ün üzerine çıktı. Dolayısıyla, aslında hem bilimsel üretimde hem araştırma-geliştirmede Türkiye muazzam bir kapasite artışına şahit oldu. Bu kapasite artışı fikri mülkiyet alanında kendini gösteriyor. 2002 yılında bütün Türkiye’de 1 yıl boyunca yapılan patent başvurusu sayısı sadece 414, yani yaklaşık günde bir patent başvurusu yapılıyordu bütün Türkiye’de. Ve geçtiğimiz yıl bu sayı 9 bine yakın olarak gerçekleşti 8600’ün üzerinde gerçekleşti. Yani 20 mislinin üzerine çıkmış bir fikri mülkiyet kapasitesinden bahsediyoruz.

TASARIM BAŞVURULARI

Geçtiğimiz yıl 2022 yılında tasarım başvurularında Türkiye Çin’den sonra dünya ikincisi olmayı başardı. Yerli tasarım tescil sayısı 2002’de 14 binlerdeyken, 2023’e geldiğimizde 54 binin üzerine çıktı. Yerli marka başvurusu sayısı 2002’de 28500’ken 2023’e geldiğimizde 168 binin üzerine yükseldi. Coğrafi işaretleri de çok önemsiyoruz. 2002’de sadece 24 coğrafi işaret tescilli ürünümüz varken, coğrafi işaret başvurusu alıyorken, 2023’te 338 coğrafi işaret başvurusu aldık. Ve bugün Türkiye’nin Avrupa Birliğinde tescilli 18 coğrafi işareti var. Biz özellikle 2023’te coğrafi işaretli ürünlerimizin AB tesciline odaklandık. Avrupa Birliği tescilli coğrafi işaret sayımızı 4’ten 18’e çıkarmış olduk geçtiğimiz yıl. İnşallah önümüzdeki dönem de 40’tan fazla ürünümüzü yine Avrupa Birliğinde coğrafi işaret tesciline kavuşturmayı hedefliyoruz.

SANAYİDEKİ TEKNOLOJİ KIRILIMI

Bugün Türk sanayi dünyanın bütün coğrafyalarına, bütün ülkelerine rekabetçi şekilde ihracat yapabilecek güçte. Özellikle son 5 yılda milli gelirimiz içerisinde hem toplam sanayinin hem imalat sanayinin payının yükseldiğini gözlemliyoruz. Tabii bizim için en az bunun kadar önemli olan bir başka husus, sanayideki teknoloji kırılımı. Türkiye’de gerek düşük, orta düşük, gerek orta yüksek, yüksek teknolojide 13 yıl boyunca pandemi dönemindeki 1-2 ay hariç neredeyse aralıksız bir yükseliş trendi var. 2018’den bu yana özellikle yüksek teknolojide diğer teknoloji sınıflarından çok açık şekilde ayrışan bir yükseliş trendi olduğunu gözlemiyoruz. Bu da aslında son 22 yılda kurulmuş Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin ortaya çıkardığı en somut sonuçlardan biri. Yani elbette yüksek teknoloji ihracatında muazzam bir artış yakalamayı hedefliyoruz. Bizim için de en önemli parametrelerden biri, yüksek teknolojiyi dünyaya ne kadar ihraç ettiğimiz. Bugüne kadar yaptığımız Ar-Ge ve inovasyon yatırımları aslında yüksek teknolojide önemli ölçüde bir ithal ikame fırsatı da beraberinde getirdi ve nihayetinde yüksek teknoloji üretimi işte son 5 yılda artık görünür şekilde düşük teknolojili alanlardan ayrışarak ülkemizde daha hızlı büyümüş oldu.

İHRACATIMIZIN LOKOMOTİFİ: İMALAT SANAYİ

Bugün ihracatımızın lokomotifi Türkiye’de imalat sanayi. Geçtiğimiz yıl 255,8 milyar dolar olarak, biliyorsunuz geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımız 2023 ihracat rakamlarını kamuoyuyla paylaştı, 255,8 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik, bunun 241 milyar doları imalat sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bu yönüyle imalat sanayinin Türkiye’nin hem ihracatına hem de büyümesine etkisi çok yüksek.

İNSANSIZ HAVA ARAÇLARINDA DÜNYA BİRİNCİSİ

Bugün Türkiye malumunuz insansız hava aracında dünya birincisi, ama beyaz eşya, ticari araç, güneş paneli, çimento gibi alanlarda Avrupa birincisi bunun yanında. Yine demir-çelik üretiminde Avrupa’nın en iddialı ülkelerinden biriyiz, seramik, sağlık gereçlerinde Avrupa’nın en iddialı üretim ülkelerinden biriyiz. Pek çok alanda Türkiye hem Avrupa’nın, hem dünyanın üretim üssü.

OTOMOTİV SEKTÖRÜ BİRİNCİ OLDU

Geçtiğimiz yıl ihracatta imalat sanayi sektörleri içerisinde otomotiv sektörü yine birinci oldu, 35 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik otomotiv sektöründe. Yine kimya sektöründe 30,5 milyar dolar ihracatı yakaladık. Bu sektörler önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin ihracatında öncü sektörler olmayı sürdürecek.

ROTAMIZ; YATIRIM, İSTİHDAM, ÜRETİM VE İHRACAT

Tabi bizim rotamız yatırım, istihdam, üretim ve ihracat. Bu alanlarda Bakanlık olarak kritik teknolojilerde tam bağımsızlık, katma değerli üretim, nitelikli istihdam ve yüksek teknoloji ihracatını ana ödevlerimiz olarak görüyoruz. Burada tabi temel sanayi politikamızdaki yaklaşımın önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Biz savuma sanayinde, büyük bir başarı hikayesine imza attık ve bu başarı hikayesinin en görünür sonuçları, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada da dikkat çeken, dikkatle takip edilen sonuçları insansız hava araçları alanında oldu. Türkiye 20. yüzyılın bir havacılık ülkesi olmasa da 20. yüzyılda üretilen binlerce uçağın, helikopterin neredeyse hiçbirinin üreticisi olmasa da, 2000’li yıllarda çok vakitlice insansız hava aracı alanında girişimlerin, yatırımların önünün açılması sayesinde çok hızlı netice aldı ve dünyada bugün en fazla ülkeye insansız hava aracı ithalatı yapan, harp paradigmasını değiştirecek sonuçları alabilecek insansız hava araçlarını geliştiren ülke olmayı başardı. Bayraktar TB-2, Bayraktar TB-3, Akıncı, Kızılelma, Anka, Anka-2, Anka-3, Aksungur sadece son 10 yılda Türkiye’nin gökyüzüyle buluşturabildiği insansız hava araçları oldu. Bu yönüyle her biri birbirinden farklı fonksiyonel özelliklere sahip insansız hava araçlarını peşi sıra gökyüzüyle buluşturabilen dünyada ikinci bir dünyanın olmadığını da ifade etmeliyiz.

TERÖRLE MÜCADELEDE İHA’LAR

Bu başarıyı mümkün kılan şey, aslında Türkiye’nin bu alanda paradigma değişimine odaklanması oldu. Yani 20. yüzyılda başka ülkelerin insanlı havacılıkta kat ettikleri mesafeyi, onların izinden giderek, onların yaptıklarını tekrar etmeye çalışarak gerçekleştirme çabası içinde olmak yerine, Türkiye havacılıkta paradigma değişimini erken gören ve buna yönelik hazırlıklarını, yatırımlarını, girişimlerini harekete geçiren bir ülke olarak, tabi bunda terörle mücadelede özellikle insansız hava araçlarına duyulan ihtiyacın da gerçekten önemli bir payı var ve insansız hava araçlarında terörle mücadelede elde etiğimiz başarıyı da her birimiz çok iyi biliyoruz, bu alanda böylelikle Türkiye dünyanın önüne geçmeyi başardı.

SAVUNMA SANAYİ İHRACATI

Bizim sanayi politikamızın temelinde de aslında bu yaklaşım yer alıyor ve yer almaya devam edecek. Bakın, savunma sanayinde 2002 yılında 250 milyon dolar düzeyine ihracat yaparken, geçtiğimiz yıl savunma sanayi ihracatımız 5,5 milyar dolar düzeyin yükseldi. Bu arada bu sunumu sizlerle paylaşabiliriz toplantıdan sonra. Yine savunma ve havacılık ciromuzu 2002’de 1 milyar dolarken geçtiğimiz yıl 12 milyar doların üzerine yükselttik. Bugün savunma sanayi projelerin sayısı 850’ye erişti, bu sayı 20 yıl önce sadece 62’ydi. Yine savunma sanayindeki projelerin toplam sözleşme bedelleri 5,5 milyar düzeyinden 90 milyar dolar düzeyine yükseldi.

BAZILARI BU BAŞARIYI İÇİNE SİNDİREMİYOR

Savunma sanayinde halen bütün bu başarı hikayesine rağmen bazılarının bu başarıyı içine sindiremediğine şahit oluyorum. Biz de dönem-dönem savunma sanayi firmalarını yatırımları konusunda destekleme çabası içine girdiğimizde, ne hikmet ki başka yatırım teşviklerimizle ilgili hiçbir zaman bize eleştiri yapmayan bazı çevrelerin savunma sanayinde ortaya koyduğumuz destek ve teşvikleri bir eleştiri, hatta karalama konusu haline getirdiğine şahit oluyoruz ve bundan da açıkçası büyük bir üzüntü duyuyoruz. Geçtiğimiz hafta bir basın açıklaması yapmak durumumda kaldık, Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkan Yardımcısı bir yazılı açıklama yapmış, bizim bir savunma sanayi firmamızı, ismini de söyleyebiliriz, Baykar’ı kayırdığımızı, bir tekilci yaklaşımla savunma sanayinde hareket etmekte olduğumuzu, rekabeti bozucu destek ve teşvikler sunduğumuzu söylemiş.

YATIRIM TEŞVİKLERİ

Türkiye’nin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak bu ülkede taş üstüne taş koyan, katma değer üreten, yatırım yapan, istihdam sağlayan, ihracat potansiyeli taşıyan bütün yatırımlara hiçbir ayrım gözetmeksizin destek olmaya gayret ediyoruz. Birazdan yatırım teşviklerindeki rakamları detaylı olarak da sizinle paylaşacağım. Ama sadece bir rakam ifade deyim, geçtiğimiz yıl biz Türkiye’de 15 binden fazla yatırıma teşvik belgesi düzenlemişimiz. Dolayısıyla bu yatırımlar arasında herhangi bir ayrım yapmamız, taraflı davranmamız elbette söz konusu değil.

KRİTİK TEKNOLOJİLER

Savunma sanayini de açıkçası Türkiye için en kritik alanlardan biri olarak görüyoruz, hem milli teknoloji hamlesinin odağında görüyoruz savunma sanayini, çünkü kritik teknolojilerde tam bağımsızlık dediğimizde öncelikle aslında savunma sanayi alanında bağımsızlığı sağlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Biz savunma sanayinde bağımsızlığımızı tahkim edemeden bugünün dünyasında teknolojik bir bağımsızlıktan ve nihayetinde siyasi bir bağımsızlıktan elbette bahsedemeyiz. Dolayısıyla Türk savunma sanayinin gelişimi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak her zaman önceliğimiz oldu, olmaya da devam edecek. Ve bu alanda sadece Baykar’ı değil, yatırım gerçekleştiren tüm şirketleri bugüne dek çok güçlü şekilde destekledik. Aslında sunduğumuz desteklerden en asgari düzeyde istifade eden belki de Baykar olmuştur. Çünkü proje bazlı devlet destekleri kapsamında Türkiye’nin stratejik ve büyük ölçekli yatırımlarına çok geniş alanda destek ve teşvik sunma imkanına sahibiz, yatırım yeri tahsisinden sigorta primi desteklerine, vergi indiriminden enerji desteğine, faiz desteğine, nitelikli istihdam desteğine, gerek nakdi, gerek gayri nakdi pek çok desteği biz bugüne kadar proje bazlı devlet destekleri sistemimiz kapsamında Türkiye’de yatırım yapan yerli ve yabancı firmalara sunduk.

BAYKAR’A HİÇBİR NAKDİ DESTEK SUNMADIK

Baykar özelinde bir değerlendirme yapmak gerekirse, Baykar proje bazlı devlet desteklerindeki hiçbir nakdi destekten yararlanmayı talep etmedi, biz de Baykar’a hiçbir nakdi destek sunmadık. Yani Baykar’a sunduğumuz destekler vergi indirimlerinden Gümrük Vergisi, KDV ve Kurumlar Vergisi kolaylıklarından ve sigorta primi desteklerinden ibaret.

15 BİNDEN FAZLA YATIRIM

Sayısını verdiğim 15 binden fazla yatırıma sunduğumuz destekler bunlar büyük ölçüde. Bu arada sigorta primi desteklerinden de, ben merak ettim, hani biz bunları Baykar’a sunduk mu diye, henüz şimdiye kadar yararlanmamış da Baykar, onu da ifade edeyim. Bizim proje bazlı devlet desteği kapsamında sunduğumuz sigorta primi desteklerinden de şimdiye dek henüz yararlanmamış. Yatırım yeri tahsisi sunmuşuz, ama Baykar yatırım yerlerini kendi öz kaynaklarıyla satın almayı tercih etmiş. Bunun yanında, faiz desteği, nitelikli eleman desteği, enerji desteği gibi pek çok büyük ölçekli yatırıma sunduğumuz nakdi desteklerin hiçbirinden Baykar yararlanmamış, hiçbiri için de bir başvuru yapmamış.

BÜTÜN YATIRIMLARA DESTEK VERİYORUZ

Bu yönüyle bakıldığında aslıda devlet desteklerinden bu ölçekteki yatırımlar içinde en düşük düzeyde istifade eden bir yatırımdan ve bir firmadan bahsediyoruz. Ama biz elbette ki stratejik olduğunu değerlendirdiğimiz, katma değerli olduğunu değerlendirdiğimiz bütün yatırımlara, bir daha söylüyorum, destek veriyoruz, teşvik veriyoruz, önümüzdeki dönemde de bu destekleri, teşvikleri sunmaya devam edeceğiz. Bu firmaların arasında yabancı markalar var, yabancı sermayeli firmalar var, çok farklı sektörlerdeki firmalar var, otomotivden kimyaya pek çok farklı alanda bu anlamda desteklediğimiz firmalar var.

KARALAMA KONUSU YAPILIYOR

Bize enteresan gelen şu: Biz yerli firmaları destekliyoruz, yabancı firmaları destekliyoruz yeter ki Türkiye’de yatırım yapsınlar, istihdam oluştursunlar, üretim kapasitesini artırsınlar, Türkiye’nin ihracatını yükseltsinler istiyoruz. Ama genellikle yabancı firmalara sunduğumuz destekler karalama konusu yapılmıyor, bir milli markaya sunduğumuz destek karalama konusu yapıyor. Biz bütün sektörlerde destekler sağlıyoruz, makine sektöründen kimya sektörüne, sağlık sektöründen otomotive pek çok sektörde biz destekler veriyoruz, ama ne hikmetse bu sektörlerin hiçbirine verdiğimiz destekler karala konusu yapılmıyor, savunma sanayine verdiğimiz destekler karalama konusu yapılıyor. Bunu da kamuoyunun değerlendirmesini sunuyoruz.

MİLLİ PROJELERİ KARALAMAK BUGÜNE KADAR KİMSEYE BİRŞEY KAZANDIRMADI

Türkiye’de katma değer oluşturacağına inandığımız bütün çalışmaları desteklemeye, bütün yatırımları teşvik etmeye elbette devam edeceğiz. Ümit ediyorum ki, herkes de bundan Türkiye’nin elde ettiği kazanımların daha fazla farkında olur. Milli projeleri, milli yatırımları karalamak bugüne dek kimseye hiçbir şey kazandırmadı, bundan sonra da kazandırmayacak. Bütün bu yatırımların ve milli projelerin Türkiye’ye kattığı değerin milletimiz farkındadır, dolayısıyla takdir de yüce milletimizindir.

YENİ NESİL SANAYİ POLİTİKASI

Biz tıpkı savunma sanayindeki gibi önümüzdeki dönemde tüm alanlarda benzer fırsat pencereleri olduğunu değerlendiriyoruz. Yani Türkiye yeni nesil sanayi politikasıyla sanayide dönüşüm alanlarına odaklanır, paradigma değişimini vakitlice yakalamayı başarırsa, aslında insansız hava araçlarında elde ettiğimiz başarı hikayesinin benzerlerini diğer alanlarda da gerçekleştirme imkanına sahip olacak diye değerlendiriyoruz. Bugün artık ulaşım dediğimizde aslında akıllı ulaşımdan bahsediyoruz, elektrikli araçlardan, otonom araçlardan, batarya teknolojilerinden bahsediyoruz. Hatta uçan akıllı mobiliteden bahsediyoruz, ki bu alanda da Türkiye’nin öncü ülkelerden biri olacağını değerlendiriyoruz.

AKILLI TARIM PAZARI

20 milyar doları geçmiş bir akıllı tarım pazarı var bugün dünyada ve Türkiye de Avrupa’nın en büyük tarım üreticisi olarak mutlaka tarımda akıllı tarım uygulamalarını yerli ve milli olarak geliştirmeli ve etkin, yaygın şekilde uygulamalı diye değerlendiriyoruz.

BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR

Sağlık tarafında biyoteknolojik ilaçların payının giderek yükseldiğine şahit oluyoruz. Son 10 yılda biyoteknolojik ilaçların ilaç sektöründeki payı yüzde 50’lere yükseldi. Türkiye’de bugün 9 özel sektör firması biyoteknolojik ilaç üretim kabiliyetine sahip. Önümüzdeki dönemde tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi eğer sağlık alanında da bir uzun dönemli planlamayı gerçekleştirebilir, kamu alım garantileriyle bu sektörün yerli ve milli ilaçlar ve tıbbı cihazlar geliştirmesini sağlayacak adımlar atabilirsek, ki atacağız inşallah bunları, sağlıkta da savunma sanayindeki gibi muazzam bir başarı hikayesini ortaya çıkaracağız.

200 MİLYAR DOLAR

Yine nadir hastalık ilaçlarının dünya pazarlarındaki payının 200 milyar dolara gelmekte olduğunu görüyoruz. Bu da bu alana da mutlaka önümüzdeki dönemde daha fazla eğilmemizi gerektiriyor.

ROBOTİK TEKNOLOJİLER

Üretimde robotik teknolojilerin akıllı üretim sistemlerinin giderek daha fazla kullanıldığı bir dünyadayız. Bugün artık dünyada rekabet ucuz iş gücüyle değil yüksek teknoloji, dijital dönüşüm sayesinde elde edilen yüksek verimlilikle sürdürülebiliyor. Dolayısıyla biz de mutlaka hem sanayimizin dijital dönüşümünü hızlandırmalı, akıllı üretim sistemlerinin Türk sanayinde daha yaygın kullanımını sağlamalı, ama mutlaka bu teknolojileri de yerli ve milli olarak geliştirmeyi başarabilmeliyiz. Bugün dünyada 10 bin çalışan başına 140 endüstriyel robot kullanılıyor, fakat bu bazı ülkelerde 10 bin çalışana bin endüstriyel robot seviyesine kadar yükselmiş durumda. Dolayısıyla aslında sanayide verimlilik yarışı tümüyle otonom sistemlerde, akıllı sistemlerde. Bizim mutlaka akıllı üretim sistemleri konusunda sanayi altyapımızı hızla dönüştürmeyi, ama bu dönüşümü de yerli teknolojilerle gerçekleştirmeyi başarmamız lazım.

TEKNOLOJİ ODAKLI SANAYİ HAMLESİ

Önümüzdeki dönemde teknoloji odaklı sanayi hamlesi programını gerçekleştirmeyi sürdüreceğiz. Bu program Türkiye’nin cari açık meselesini kalıcı şekilde ortadan kaldırabileceğine inandığımız bir yatırım programı. Biz geçtiğimiz dönemde Türkiye’nin yüksek düzeyde ithal ettiği, yıllık ithalatı 60 milyar dolar düzeyinde olan ve yıllık dış ticaret açığımız 51 milyar dolar düzeyinde olan 919 ürünü ve yenilikçi teknoloji başlıklarını kamuoyuyla paylaştık ve yatırımcılarımıza çağrıda bulunduk, bu ürünlere ve bu ileri teknoloji başlıklarına yönelik araştırma-geliştirme ve yatırım projelerinizi bize getirirseniz, biz bu projelere stratejik yatırım teşvikleri sunacağız dedik.

800’E YAKIN BAŞVURU

Bu kapsamda 800’e yakın başvuru aldık, 185 projeyi hamle programı kapsamında destekleme kararı aldık. Bu projelerin toplam yatırım ve ar-ge büyülükleri 2,6 milyar dolar düzeyinde ve bu projeler tam kapasiteyle üretime geçtiğinde cari açığımızı yıllık 7 milyar doların üzerinde kapatma etkisi oluşturacak. Makine sektöründe, mobilite sektöründe, üretimde yapısal dönüşüm, sağlık ve kimya ürünleri, dijital dönüşüm başlıklarında bu 185 projenin hayata geçmesi Türk ekonomisinin hem cari açığı kapatacak şekilde önümüzdeki dönemde gelişimini sürdürmesini, hem de Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatını artırmasını beraberinde getirecek. Önümüzdeki dönemde de yine hamle programı kapsamında çağrılara çıkmaya devam edeceğiz. 

YERLİ ÜRETİM

Bu programın bir özelliği şu: Çok titiz bir değerlendirme yapıyoruz, özellikle yatırımlarda ölçek ekonomisi oluşmasını çok önemsiyoruz. Çok kısa bir hatıramızı anlatayım. Türkiye’nin alanında en büyük şirketi yıllık 200 milyon dolar düzeyinde ithal ettiğimiz bir ürünü yerli olarak üretmek için bu programa başvurdu. Biz de projeyi değerlendirdik, gerçekten o ürünün yerlileşmesini çok kıymetli buluyorduk, o yüzden de o ürünü zaten öncelikli ürün listemize koymuştuk. Fakat projeyi değerlendirdiğimizde gördük ki, olması gerekenden çok daha küçük ölçekli planlanmış yatırım ve dünyadaki rakipleriyle mukayese ettiğimizde bir rekabet gücü elde etmesi kolay görünmüyor. Aslında çok da güçlü bir şirketimiz, kendilerine yatırım ölçeğini 4 misline çıkarmalarını teklif ettik, tam pandeminin 2-3 ay öncesinden bahsediyorum. Fakat kendileri bu teklifimizi kabul etmedi, bizim planımız bu dedi. Biz de kendilerine bu plan kapsamında yapacakları yatırımın rekabetçi ve sürdürülebilir olmayacağını söyledik ve başvuruyu ret ettik. Muhtemelen bu şirket ilk kez herhangi bir başvurusu için ret almıştır. Üzülerek ret ettik aslında, yani biz bu yatırımı arzu ediyorduk, ama ölçek konusunda el sıkışamadık. Çok değil, 6 ay sonra biz bir sonraki çağrımızda yine o ürüne yer verdik, çünkü o ürünün yerlileşmesini önemsiyoruz. Fakat bir şey olmuştu, bu dönemde pandemi başlamıştı ve küresel tedarik zincirlerinde güçlükler ortaya çıkmaya ve Türkiye gibi ülkelerin aslında pandemi sonrası dönemde yeni fırsatlar elde edeceğine ilişkin öngörüler yüksek sesle konuşulmaya başlanmıştı. Ve bu kez ikinci çağırımızda yine aynı şirket yine aynı ürün için başvuru yaptı, biz ilk başvurusunda 4 misline çıkarmasını bekliyorduk, şirketin, fakat kendileri kabul etmemişti, bu kez 7 misli kapasiteyle bize geldiler, biz de memnuniyetle kendilerini destekledik ve o yatırım şimdi tamamlanmak üzere.

ÜRETMEYE YÖNELİK KAPSAMLI DESTEK VE TEŞVİK

Bu program aslında sanayi politikamızın önümüzdeki dönemde nasıl süreceğinin de işareti. Yani önümüzdeki dönemde biz nokta atışı, Türkiye’nin yüksek düzeyde cari açık vermekte olduğu ya da eğer bugün gerekli araştırma-geliştirme projelerini ve yatırımları gerçekleştirmezsek hemen 3-5 sene sonra cari açık listelerine en üst sıralardan girebilecek ürünleri Türkiye’de üretmeye yönelik kapsamlı bir destek ve teşvik programı.

YATIRIM TAAHHÜTLÜ AVANS KREDİSİ

Yatırım taahhütlü avans kredisinin bu dönemki versiyonu, yani yaklaşık işte 40 gün kadar önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’yla birlikte aslında kamuoyuna duyurduğumuz versiyonu bu programdan neşet etti. Yani biz Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda tüm paydaşlarımıza teknoloji odaklı sanayi hamlesi programımızı, bu programın bakış açısını, uygulamalarını, buradaki gerçekleşmekte olan projelerin Türkiye ekonomisine yaratacakları potansiyel etkiyi anlattık ve önümüzdeki dönemde YTAK programının da teknoloji odağıyla gerçekleşmesi konusunda hemfikir kaldık.

LİDER MİLLİ TEKNOLOJİ GİRİŞİMLERİ

Önümüzdeki dönemde Türkiye’den lider milli teknoloji girişimleri çıkarmayı hedefliyoruz. Türkiye bunu Türkiye’nin Otomobili projesiyle aslında tecrübe etti, çok zor görünen bir alandı. Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminden itibaren aslında Türkiye’nin bir milli marka otomobili olması gerektiğini yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı. Hatırlarsanız 2011 yılında Türkiye’de 500 bin otomobil satıldı ve bu rakam artık Türkiye’nin kendi iç pazarının da aslında çok önemli bir düzeye geldiğine işaret etmişti.

CUMHURBAŞKANIMIZ TÜRK SANAYİNE BİR ÇAĞRI YAPTI

Sayın Cumhurbaşkanımız Türk sanayine bir çağrı yaptı, gelin Türkiye’nin kendi markasını birlikte üretelim, böylelikle bu alanda yeni bir adıma hep birlikte imza atalım dedi. Aslında zannediyorum dünyanın neresinde bir hükümet başkanı böyle bir çağrı yapsa, güçlü şekilde bu projeyi destekleyeceğini duyursa, o ülkede sanayicilerin hızla harekete geçmesi beklenir. Ama maalesef şu bir gerçek ki, Türk sanayi akameti uğratılmış hikayeler tarihi gibi aslında ve belki de bu akamete uğratılmış hikayeler bir öğrenilmiş ya da öğretilmiş çaresizliği ortaya çıkarmıştı. Sayın Cumhurbaşkanımızın o dönemde ortaya koyduğu bu çağrıya sanayicilerimiz çok uzun bir dönem olumlu bir yanıt vermediler. Hatta mesele hatırlayın babayiğit arayışına dönüştü, yani bu işi yapacak bir babayiğit ya da birkaç babayiğit çıkmayacak mı sorusu ortaya çıktı. 

TÜRKİYE’NİN OTOMOBİLİ

Tabi yine böyle bir iddia dünyanın neresinde ortaya konsa zannediyorum hükümet başkanının siyasi rakipleri ya bu konuda geç bile kaldınız ya da yerli otomobil diyorsunuz, ama yerli otomobil yetmez, yerli helikopter, yerli uçak, bunları da yapmanız lazım derler. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi rakipleri, bu projenin hayal olduğunu, gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, zaten Türkiye’de üretim yapılmakta olduğunu, yani yabancı markalar da olsa bunların da Türkiye’de zaten üretim yapmakta olduğunu, pekala onların da yerli kabul edilebileceğini falan söylediler. Sayın Cumhurbaşkanımız iddiasında ısrar etti ve nihayetinde Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu işte Türk özel sektörünün bir araya gelmesiyle kuruldu ve biz de 2018 yılından bu yana bu projenin gerçekleşmesi için onlarla birlikte adım adım çalıştık. Ve Allah’a hamdolsun, bugün Türkiye kendi milli markasını, hem de yeni nesil teknolojilerle yollara çıkarmayı, böylelikle küresel rekabet sahnesinde yer edinebilmeyi başardı, yani 60 yıl aradan sonra Devrim otomobili rüyası devrin otomobiliyle gerçeğe dönüştü. Önümüzdeki dönemde elbette Togg yoluna devam edecek. Ama biz şunun fakındayız ki, Türkiye’nin sanayi ve teknoloji alanında sıçrama ortaya koyabilmesi için bir tek Togg yetmez. Biz teknolojinin tüm başlıklarında benzer başarı hikayeleri ortaya koymayı hedefliyoruz.

5G ÖNEMLİ BİR HEDEF

Burada önümüzde haberleşme tarafında 5G önemli bir hedef, çünkü 5G hem çok sayıda nesnenin internete bağlı hale gelmesi, hem gecikmesiz bağlantı imkanı, hem de yüksek hızlı bağlantı imkanıyla aslında pek çok alanda muazzam bir dönüşümü de beraberinde getirecek. Biz haberleşme teknolojilerinde tecrübe kazandık. Geçtiğimiz yıllarda bir milli firmamız olarak Ulak 4.5G haberleşme altyapısını Türkiye’de 3 binden fazla noktaya kurdu ve halihazırda da bu altyapı etkin şekilde kullanılabiliyor.

UÇTAN UCA YERLİ VE MİLLİ 5G PROJESİ

Aynı zamanda, bugüne dek TÜBİTAK tarafından verilmiş en büyük ar-ge desteğini uçtan uca yerli ve milli 5G projesi kapsamında bir araya gelen 20 Türk şirketinin 5G haberleşme altyapısı geliştirmesine sunduk. Bu projenin Ar-Ge safhası büyük ölçüde tamamlandı. Hedefimiz, önümüzdeki dönemde Türkiye 5G ve ötesi teknolojilere geçerken yerli ve milli teknolojileri kullanarak bu geçişin gerçekleşmesi. Tabi ki bu çok kolay değil, dünyada 5G alanında halihazırda rekabet gücü olan sadece birkaç firma var ve gelişmiş kabul edilen Batı ülkeleri dahi bu yarışta neredeyse havlu atmış durumda. Biz özellikle 5G’nin dikey uygulamalarına ilişkin uygulamaları da kapsamak üzere halen bu alanda fırsat penceresi olduğunu düşünüyorum. Gerek sanayinin dijital dönüşümünde, gerek eğitim, sağılık gibi uygulamalarda yerli 5G projelerini önümüzdeki dönemde yaygınlaştırabileceğimizi umuyoruz. Ve şimdiye dek araştırma-geliştirme fazını tamamladığımız bu milli 5G projesini de önümüzdeki dönemde yatırımlarla birlikte sürdürmek istiyoruz.

BATARYA TEKNOLOJİLERİ

Yine batarya teknolojileri önümüzdeki dönemde bizim için önemli bir başlık olmaya devam edecek. 35 milyar dolar ihracat yapan bir otomobil sektörümüz var ve bu sektör şu anda birkaç sınamayla, birkaç meydan okumayla karşı karşıya. Elektrikli araç devrimi herkesin sandığından, beklediğinden daha hızlı geliyor, bütün dünyada böyle. Ancak daha büyük devrim, sürücüsüz otomobillerle gerçekleşecek. Yani tıpkı insansız hava araçlarında olduğu gibi, otomobillerde de otonom sistemler, sürücüsüz sistemler bu sektörde önümüzdeki yıllarda yaşanan en büyük devrim olacak. Bağlantılı araç teknolojileriyle, platform ekonomisiyle aslında sektörün uçtan uca dönüştüğü bir dönemin içindeyiz.

KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ

Türkiye aslında Türkiye’nin otomobili projesiyle, Togg projesiyle adeta köprüden önce son çıkışı yakaladı. Yani bugün eğer Togg’u yollara çıkarmış olmasaydık, emin olun bu sektörde bu dönüşüme mukabele edecek önemli bir adımı henüz atmamanın telaşı içinde olmak zorunda kalırdık. Togg yollara çıktı, çünkü Togg sadece bir otomobil markası olarak değil, bizim hâlihazırda bu sektörün dönüşümüne öncülük yapacak bir oyuncu olarak gördüğümüz bir marka. Togg, etrafında pek çok teknoloji girişimiyle, Türk start-up’yla birlikte yenilikçi teknoloji alanlarında çalışıyor ve devrimi beraberinde getiren elektrikli araç çözümlerinde, batarya teknolojisi çözümlerinde, akıllı araç sistemlerinde, otonom sürüş, yazılım ve donanımlarında milli çözümler geliştirmek üzere aslında bu ekosistemi sürükleyen bir marka. Bu ancak bir milli markayla mümkün olabilirdi, Türkiye’de yatırım yapmış yabancı markaların da başımızın üstünde yeri var, onları da her zaman destekliyoruz, teşvik ediyoruz.

YEPYENİ FIRSAT PENCERELERİ DOĞURDU

Şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız: Her marka, kritik teknolojileri kendi evinde geliştiriyor. Dolayısıyla Togg’un varlığı, Türkiye’nin otomotiv sektörünü dönüştüren kritik teknolojilerde milli çözümler üretebilmesi için yepyeni fırsat pencereleri doğurdu ve Togg bugüne dek 100’e yakın tedarikçiyle, 30’dan fazla Türk teknoloji girişimiyle iş birliği yaparak Türkiye’nin bu dönüşüme hazırlanması için önemli rol ve sorumluluk üstlendi.

BATARYA YATIRIMLARINI HIZLANDIRMALIYIZ

Önümüzdeki dönemde batarya yatırımlarını hızlandırmak zorundayız. Ancak batarya yatırımlarını gerçekleştirebilirsek Türkiye’yi elektrikli araç alanında bir üretim üssü haline getirebileceğimizin farkındayız ve yine biliyoruz ki sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada batarya teknolojilerine olan ilgi ve talep yükselmeye devam edecek ve biz tıpkı otomotiv sektöründe olduğu gibi, batarya üretimi konusunda da Türkiye’yi bir üretim üssü haline getirebilirsek, yeni fırsatlar elde edeceğiz.

GÜNEŞ ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİ

Güneş enerjisi teknolojilerini ve rüzgâr enerjisi teknolojilerini de Türkiye için fırsat alanları olarak görüyoruz. Her iki alanda Türkiye’nin hem önümüzdeki dönemde kendi yatırımlarını gerçekleştirebilmek adına ihtiyaç duyduğu alanlar, hem de aslında Avrupa Birliği’ne ve diğer ülkelere yapabileceğimiz ihracat anlamında da bizim için önemli fırsatlar taşıyorlar. Güneş enerjisi tarafında 2035 yılına geldiğimizde, Türkiye’de kurulu kapasitenin 53 gigavat olmasını hedefliyoruz, biliyorsunuz hâlihazırda 10 gigavatlar düzeyindeyiz.

RÜZGAR ENERJİSİ

Yine rüzgâr tarafında da 2035 yılına geldiğimizde kurulu kapasitenin 30 gigavatın üzerine çıkmasını hedefliyoruz. Aslında bu yıldan itibaren her yıl 5 gigavat düzeyinde güneş ve rüzgâr yatırımını Türkiye’de gerçekleştirmek zorundayız. Aynı zamanda Avrupa’da hâlihazırda 200 gigavat düzeyinde olan güneş enerjisi kapasitesinin 2030 yılına geldiğimizde 600 gigavat üzerine çıkması, yine hâlihazırda 250 gigavat düzeyinde olan rüzgâr kapasitesinin de 2030 yılına geldiğimizde 500 gigavat düzeyine çıkması öngörülüyor. Dolayısıyla bu alanda atacağımız adımlar hem Türkiye’de gerçekleşecek enerji yatırımlarının yerli teknolojilerle kurulmasını sağlayacak, hem de Türkiye’ye önümüzdeki dönemde yeni ihracat fırsatları doğuracak. 

GÜNEŞ PANELİ ÜRETİMİ

Biz hâlihazırda güneş paneli üretiminde Avrupa’da 1’inciyiz, dünyada 4’üncüsüyüz. Önümüzdeki yıllarda dünya 2’ncisi olabileceğimizi değerlendiriyoruz. Rüzgâr türbini üretiminde ise gerek kule, gerek kanat, gerek jeneratör, neredeyse tüm aksanlarda üretim kapasitesine sahibiz ve Avrupa’da üretimde ilk 5 ülkeden biriyiz. Dolayısıyla mevcut milli kapasitemizi önümüzdeki dönemde bir milli rüzgâr türbini markasıyla taçlandırmak istiyoruz. Tıpkı Togg’da olduğu gibi, burada da bir milli markanın doğuşunun bizi hem ölçek ekonomisi yakalama anlamında güçlendireceğine, hem daha katma değerli ihracat fırsatlarını Türkiye’ye sunacağına, hem de yenilikçi teknolojilerle ilgili ar-ge ve inovasyon kabiliyetimizi arttıracağına inanıyoruz. 

ELEKTRİKLİ TRENLERİMİZİ YERLİ OLARAK ÜRETTİK

160 kilometre/saat hızla giden elektrikli trenlerimizi yerli olarak ürettik, hâlihazırda bu trenler raylarda test süreçlerini tamamlamak üzere. Ama önümüzdeki dönemde özellikle yüksek hızlı tren alanında Türkiye, yatırım yapmaya devam edecek ve 15 yıl içerisinde Türkiye’de tüm raylı sistem araçlarına 100 milyar Euro’ya yakın yatırım gerçekleşecek. Bu alanda da gerek yüksek hızlı trenlerde, gerek lokomotiflerde, gerek metro ve tramvay araçlarında hâlihazırda sahip olduğumuz milli kapasiteyi yine Togg gibi bir milli markaya taşımaya arzu ediyoruz.

BİYOTEKNOLOJİK İLAÇLAR

Biyoteknolojik ilaçlar önümüzdeki dönemde öncelikli hedefimiz olacak, yılda 4 milyar dolara yakın ithalat yaptığımız bir ürün grubundan bahsediyoruz ve hâlihazırda 9 özel sektör firmamıza üretim kabiliyeti kazandırdığımız bir alandan bahsediyoruz. Burada da savunma sanayinde gerçekleştirdiğimize benzer programlarla uzun vadeli ar-ge ve yatırım projeleri planlayarak kamu alım garantileriyle özel sektörün üretim yatırımlarını tamamlamalarını sağlayacağız.

UYDU TEKNOLOJİLERİ

Uydu teknolojileri Türkiye için bir başka fırsat penceresidir, bu alanda dünyada bir paradigma değişimi yaşandı malumunuz. 10 yıl önce yılda 100 uydu uzaya gönderilirken, şimdi yılda 2 bin uydunun uzaya gönderildiği bir dönemdeyiz artık. Özellikle uyduları uzaya taşıyan roketlerin geri kazanılması, tekrar-tekrar vazife görebilir hale gelmesi aslında uzaya erişimi çok çok ucuzlattı, 10 yılda neredeyse 10’da bir düzeyine gelmiş maliyetlerden bahsediyoruz. Bu da özellikle alçak yörüngeye yüzlerce, binlerce uydunun gönderildiği bir döneme adım atmamızı sağladı. Türkiye, uydu alanında da önemli kabiliyetlere sahip. 

UYDU GELİŞTİREN VE ÜRETEN BİR ÜLKEYİZ

20 yıldır Türkiye’de uydu geliştiren ve üreten bir ülkeyiz. 2000’lerin başında BİLSAT Gözlem Uydusunda ortak üretimle başladık, RASAT’ı yerli olarak ürettik. Göktürk’ü ve nihayetinde İMECE’yi yerli ve milli olarak geliştirdik, ürettik. İMECE’de neredeyse tüm kritik alt sistemleri, elektro optik kamera dahil olmak üzere yerli ve milli olarak geliştirdik, ürettik. Metre altı çözünürlüklü olarak İMECE hâlihazırda Nisan ayından bugüne görevini sürdürüyor. Önümüzdeki yıl TÜRKSAT-6A’yı uzaya göndereceğiz ve böylelikle ilk milli haberleşme uydumuzu da üretmiş olacağız. Dünyada haberleşme uydularını yerli olarak geliştirebilen, üretebilen 10 ülkeden biri haline geleceğiz.

YENİ NESİL UYDULAR

Uzay ve uydu sistemlerinde Türkiye, 20 yıla varan bir deneyime sahip. Biz bu deneyimi yeni nesil uydulara taşımak istiyoruz ve mutlaka alçak yörüngedeki takım uydularında Türkiye’nin milli sistemlere sahip olması gerekliğini düşünüyoruz, aynı zamanda Milli Uzay Programımız kapsamında bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi dahil kritik uydu altyapılarını da yerli ve milli olarak geliştirmeyi hedefliyoruz. Türkiye’nin aslında yeni nesil bir sanayi ve teknoloji politikasıyla hareket ettiğidir. Bu politikanın somut örnekleri savunma sanayi ve Togg’la bugüne dek gerçeğe dönüşmüş oldu. Önümüzdeki dönemde bu bakış açısıyla yeni adımlar atmaya, yeni projeleri Türkiye’ye kazandırmaya devam edeceğiz.

TOGG SEDAN COUPE MODELİNİ TANITACAK

Ekim 2022’de Cumhuriyet Bayramımızda Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla ilk banttan iniş törenini gerçekleştirmiştik ve Mayıs 2023’ten itibaren Togg yollara çıkmayı başardı. Bir ön satış gerçekleştirdi Togg ve 177 bin talep aldı, ilk yıl 20 bin aracı teslim etmeyi hedeflediğini duyurdular, aslında ilk belki 8 ay demeliyiz, çünkü mayıs ayında başlamıştı teslimatlar ve yılsonu itibariyle 19 bin 583 araç yollara çıkmış oldu. Hem elektrikli araçlarda Togg pazar lideri oldu Türkiye’de, hem de aslında ilk modeli olan T10X’in, yani C-SUV’nin bir araç olarak kendi sınıfında lider olmasını sağladı. Şimdi bugün de Togg ekibi hâlihazırda dünyanın en büyük teknoloji fuarındalar, CES’teler, Las Vegas’talar ve bir sürpriz yapacaklar, Sedan diyebiliriz, Sedan Coupe modelini dünyaya tanıtmış olacaklar. Hedef, 2025’te bu yeni modelin de satışa sunulması. Artık 2024’de C-SUV’nin satışları tabii üretim kapasitesinin artışıyla birlikte daha da artmış olacak. Bu yıl, geçen yılın 3 mislinden fazla Togg’un üretileceği öngörülüyor. 

CİDDİ BİR TALEP DE DEVAM EDİYOR

Türkiye pazarında çok ciddi bir talep de devam ediyor, ama tabii şunu her daim vurguluyoruz: Togg’un nihai hedefi, bir küresel marka olmak olmalı. Yani sadece Türkiye’de satılan bir markanın güçlü bir marka olması asla mümkün olmaz, dolayısıyla Togg bu yılsonu itibariyle Avrupa Birliği pazarına adım atmalı ve küresel bir marka olma yolunda ilerlemeli. Bunun için teknoloji yatırımlarını sürdürmeli, biz Togg’u desteklerken hem yatırım yeri tahsisi anlamında, hem de az önce aslında biraz teşviklerden bahsederken ifade ettiğim diğer yatırım teşvik başlıkları tarafında çok güçlü destekler ve teşvikler sunduk.

TEKNOLOJİ YOL HARİTASINDA EL SIKIŞTIK

Bununla birlikte bir teknoloji yol haritasında da el sıkıştık ve belki de ilk kez bu Bakanlık, bir sanayi yatırımında tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi yıl-yıl, adım-adım hangi teknolojik ilerlemelerin kaydedileceği konusunda doğrudan bir izleme mekanizması oluşturdu. Yüzde 51 yerlilikle Togg yollara çıktı, önümüzdeki yıllarda 2026’ya geldiğimizde Togg’un yerlilik düzeyi yüzde 68’lere erişecek. Hem bataryada hem elektrik motorunda, hem yazılım tarafında Togg önümüzdeki dönemde yerlilik düzeyini arttıracak. Özellikle otonom sürüş tarafında mutlaka milli kabiliyet geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz, çünkü bu teknolojinin önümüzdeki dönemde hem ciddi bir ekonomik değer taşıyacağına, hem de güvenlik açısından stratejik bir değer taşıyacağına inanıyoruz. Mutlaka bu teknolojiyi de Togg’la birlikte yerli ve milli olarak geliştirme amacı taşıyoruz.

300’E YAKIN NİTELİKLİ BİLİM İNSANI

Bütün bunları yapabilmek adına Togg, hâlihazırda bugünün teknolojileri için çalışan ekibinin yanında geleceğin teknolojileri için çalışmak üzere Ankara’da bir araştırma merkezi kurdu ve burada bugün 300’e yakın nitelikli bilim insanı ve mühendis istihdam edildi. Bunların yarıya yakını Türk sanayinden aslında transfer edildi, bu da aslında savunma sanayinin teknolojideki dönüştürücü rolünün somut bir örneğidir. Savunma sanayinde kritik projelerde çalışmış, kabiliyet kazanmış, deneyim-tecrübe kazanmış mühendisler önümüzdeki dönemde Togg’un geleceğin teknolojilerini geliştirmesine güç katacaklar ve önümüzdeki dönemde biz Togg’la birlikte inşallah yeni nesil teknolojilerde yerli ve milli çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.

KÜRESEL İŞ BİRLİKLERİ

Sadece milli projelerle değil, Türkiye için stratejik alanlarda küresel yatırımları da beraberinde getirecek adımlarla yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz. Özellikle veri merkezi yatırımlarında küresel iş birliklerini önemsiyoruz, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi hiper ölçek veri merkeziyle buluşturmayı, böylelikle Türkiye’de dijital dönüşüm yatırımlarını hızlandırmayı amaçlıyoruz. Petrokimya, halen yılda 16 milyar dolar düzeyinde dış ticaret açığı verdiğimiz bir başlık. Burada önümüzdeki dönemde özellikle entegre petrokimya kümelenmelerini hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Uluslararası yatırımları bu alanda harekete geçirmeyi hedefliyoruz.

ÇİP TEKNOLOJİLERİ

Yine çip teknolojileri önümüzdeki dönem de uluslararası yatırımlar tarafında önemli bir başlığımız olacak. Türkiye’de çip teknolojileri alanında milli kabiliyetlerimiz var özellikle savunma sanayi tarafında. SİHA’larımızda kullanılan akıllı mühimmatların fotodedektör çiplerini, yine radar sistemlerinde kullandığımız GaN çipleri hali hazırda yerli ve milli olarak geliştiriyoruz, üretiyoruz, kullanıyoruz. Zaten bunları yerli ve milli olarak geliştirmezsek dünyadan temin etmemiz de mümkün değil. Ancak önümüzdeki dönem de bu kabiliyeti endüstriyel alanlara transfer etmeyi hedefliyoruz.

SENSÖR ÇİPLERİ

TÜBİTAK bir uluslararası iş birliğiyle önümüzdeki dönem de Türkiye’de sensör çiplerinin üretilmesini sağlıyor olacak. 65 nanometre seviyesinde çipler Türkiye’de yerli olarak geliştirilecek ve üretilecek. Böylelikle hem beyaz eşya hem otomotiv sektöründe çip ihtiyacını karşılamaya dönük ilk adımı atmış olacağız. Ama tabii bugünün dünyasında 5 nanometre, 6 nanometre seviyesinde çiplerin yaygınlaştığı bir dönemdeyiz artık. Dolayısıyla, mutlaka bizim daha büyük ölçekli bir küresel yatırımı da Türkiye’ye kazandırma hedefimiz var. 

TOGG’U DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Elektrikli araç tarafında da elbette milli markamız Togg’u desteklemeye devam edeceğiz. Fakat bu sektörün dönüşümünü hızlandırırken mutlaka küresel markaların da gerek mevcut oyuncuların, gerek potansiyel yeni oyuncuların bu sektörde elektrikli araç yatırımları yapmalarını teşvik edeceğiz. Ben geçtiğimiz haftalarda bir Çin seyahati gerçekleştirdim. 4 günlük bir seyahatti ve Çin’deki neredeyse bütün büyük üreticilerle ve Çin Hükümetinin bakanlarıyla, bizim muhatabımız olan iki bakanıyla bir araya geldik. Tabii elektrikli araç tarafında açık konuşmak gerekirse Batılı markalarla mukayese edildiğinde Çinli markaların çok daha ileri düzeye geldiklerini de görüyoruz. 

YATIRIMLARI TEŞVİK ETMEKLE KALMAYACAĞIZ

Türkiye’de hali hazırda yatırım yapmış olan hem Batılı hem Koreli ve Japon markaların elektrikli araç yatırımlarını teşvik etmekle kalmayacağız, önümüzdeki dönem de Çin markalarının da Türkiye’de elektrikli araç yatırımları yapmasını sağlamaya dönük adımlar atacağız. Bu görüşmelerde de bunları açıkçası kendileriyle konuştuk. Türkiye’ye olan çok yüksek bir ilgi var, Türkiye tabii hem Avrupa Birliği Gümrük Birliğiyle hem 28 farklı ülkeyle imzalamış olduğu serbest ticaret anlaşmalarıyla 1,5 milyarlık bir kitleye erişim imkanı sağlıyor. Aynı zamanda hali hazırda muazzam bir tedarik ağı var otomotiv sektöründe, 200’e yakın firmamız var bizim doğrudan markalara tedarik sağlayan. Ve tabii nitelikli iş gücümüz ve sahip olduğumuz coğrafi konum her zaman yatırımcılar için Türkiye’yi ayrıcalıklı kılıyor. Hedefimiz önümüzdeki dönem de bu alanda en ileri teknolojileri geliştiren markaların Türkiye’ye yatırım yapmalarını sağlamak olacak.

SANAYİLEŞME İCRA KOMİTESİ

Yeni nesil sanayi politikamızın önemli bir unsuru Sanayileşme İcra Komitesi. Malumunuz geçtiğimiz hafta da yılın ilk toplantısını gerçekleştirdik, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında Savunma Sanayi İcra Komitesi Savunma Sanayinde uzun dönemli planları ortaya koyan ve bu planlar kapsamında Türkiye’nin kritik ihtiyaçlarını milli projelerle karşılaması yönünde adımlar atan temel yönetim mekanizması. Biz savunma sanayi dışındaki alanlarda sağlık gibi, ulaştırma gibi, enerji gibi alanlarda yine Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarını yerle çözümlerle, milli teknolojilerle karşılamasına dönük adımlar atmak üzere Sanayileşme İcra Komitesini kurduk. Bunun kuruluşu geçtiğimiz dönem de Sayın Cumhurbaşkanımızın kararnamesiyle gerçekleşmiş oldu. Bu dönem de Sanayileşme İcra Komitesi faaliyetlerine başlayacak. Uzun vadeli kamu alım planlamaları yapacak. Kamu Ar-Ge ihtiyaçlarını planlayacak ve yönlendirecek. Kamu alımlarında ihale şartnamelerinde yerli ve milli ürünlerin haksız rekabetle karşılaşmaması için gerekli tedbirleri alacak. Aynı zamanda milli ürün tedarikçilerinin uzun dönemli finansman imkanlarına erişmesini sağlayacak ve bütün bu süreçlerde kurumlar arası koordinasyonu da yönlendirecek. Sanayileşme İcra Komitesi de Türkiye’nin aslında yeni nesil sanayi ve teknoloji politikasının ana unsurlarından biri olacak.

START-UPLAR, TEKNOLOJİ GİRİŞİMLERİ

Teknoloji start-up’larını, teknoloji girişimlerini Türkiye’nin kalkınmasının öncüleri olarak görüyoruz. Yeni nesil dijital ekonomiyi teknoloji girişimleriyle büyütmeyi hedefliyoruz. Malumunuz hali hazırda Türkiye’nin 7 unicornu bizim değimimizle 7 turcornu var. Biz 2019 yılında Sanayi ve Teknoloji Stratejimizi ilan ettiğimizde Türkiye’yi turcornlarla buluşturacağımızı, yani milyar dolar değeri aşacak teknoloji girişimleriyle tanıştıracağımızı ifade etmiştik. O gün için Türkiye’nin milyar dolar değeri aşan bir teknoloji girişimi bulunmuyordu. Bugün ise gerek e-ticaret, gerek yazılım, gerek oyun sektörlerinde Türkiye’nin unicornları, turcornları var. 

100 BİN TEKNO GİRİŞİM HEDEFİ

Önümüzdeki dönem de hem turcornlarımızın sayısını artırmaya hem de Türkiye’nin dört bir tarafında teknoloji girişimlerinin yükselmesini sağlayacak adımlar atmaya devam edeceğiz. 2030 yılına dek Türkiye’de 100 bin tekno girişimin kurulmasını sağlayacağız. Elbette bu süreçte Girişim Sermayesi Fonlarını güçlendirmeye devam etmeyi amaçlıyoruz. Halihazırda teknoloji ve inovasyon fonuyla, bölgesel kalkınma fonuyla, bölgesel girişim sermayesi fonuyla ve kalkınma ajanslarının girişim sermayesine yönelik fon çağrılarıyla Bakanlık kaynaklarımızı fonların fonu ve eş finansman yöntemleriyle teknoloji girişimlerine doğrudan sunma imkanına sahip olduk. Yani kamunun teknoloji girişimlerine desteklerinin TÜBİTAK ve KOSGEB’in hibe ve geri ödemeli destekleriyle sınırlı kalmamasını, tıpkı dünya örneklerinde olduğu gibi Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarının Türkiye’de büyümesini sağlamış olduk önümüzdeki dönem de bu adımları sürdüreceğiz.

590 MİLYON LİRALIK YATIRIM

Bugüne dek 590 milyon liralık yatırımla 182 girişimde 23 milyar lira sermaye kaynağına erişimi sağlamış olduk sadece son 4 yılda attığımız adımlarla. Önümüzdeki dönem de Türk teknoloji girişimlerinin büyümesi adına Girişim Sermayesi Fonlarına ilişkin bu katkılarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Son dönem de 1 milyar avro büyüklüğündeki NATO İnovasyon Fonuna ve 370 milyon avro bütçeli NATO Savunma İnovasyon Hızlandırıcısı DIANA programına da dahil olduk. Burada da özellikle dual teknoloji dediğimiz yani hem savunma alanında hem sivil alanlarda kullanılacak teknolojileri geliştiren şirketlerimizin hem küresel pazarlara hem de küresel yatırım fırsatlarına erişim imkanı bulmasını hedefliyoruz.

YATIRIM TAAHHÜTLÜ AVANS KREDİSİ

Yatırım taahhütlü avans kredisini, geçtiğimiz ay kamuoyuyla paylaştık. 1 milyar ve üzeri büyüklükteki yatırım projeleri için 284 üründen oluşan stratejik öncelikli ürün listesi ve 261 başlıktan oluşan teknoloji alanları listesini yayınladık. Bu aslında teknoloji odaklı sanayi hamlesi programındaki 919 üründen ve yenilikçi teknoloji alanından oluşan listemizi biraz daha daralttığımız, biraz daha teknoloji odağını yükselttiğimiz bir çalışma. Merkez Bankamız bu ürün ve teknolojilere yönelik 3 yıl içerisinde 300 milyar lira kredi tahsis edeceğini duyurdu. Tabii bu kredilerin hem uzun vadeli olması yatırımları destekleyici şekilde uzun vadeli olması hem de piyasa koşullarının çok altında faiz oranlarıyla yatırımcılara sunulacak olması çok değerli. Yüzde 15 ila yüzde 30 arasında faiz oranıyla ve 10 yıla varan vade imkanlarıyla bu krediler bu başlıklardaki yatırımlara sunuluyor olacak.

YATIRIMCILAR İLK BAŞVURUYU BAKANLIĞIMIZA YAPACAKLAR

Yatırımcılar ilk başvuruyu Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına yapacaklar. Bakanlıkta yaptığımız strateji ve teknoloji değerlendirmesi neticesinde elde ettikleri puanlarla bankalar aracılığıyla Merkez Bankası imkanlarına kavuşma olanağı bulacaklar. Bu Türk sanayinde ilk kez yüksek teknoloji odağında ortaya konmuş geniş çaplı finansman programıdır. Dolayısıyla inanıyoruz ki hem yüksek teknolojide ithal ikame fırsatını hem de önümüzdeki dönem de hali hazırda 7,5 milyar dolar düzeyinde olan ve hepimizin artmasını beklediğimiz yüksek teknoloji ihracatının yükselmesini sağlayacak.

ÇOK YOĞUN BİR YATIRIMCI İLGİSİ VAR

Çok yoğun bir yatırımcı ilgisi var şu anda programa gerek Bakanlığa gelerek, gerek bizimle yurt dışından ve yurt içinden bu arada iletişim kurarak yani bu yabancı sermayeye de açık bir program nihayetinde. Hatta yurt dışından finansman getirenlerin faiz oranları daha düşük olacak şekilde program kurgulandı. Dolayısıyla, önümüzdeki dönem de biz inanıyoruz ki bu her yıl 100 milyar lira olarak planlanmış 3 yıllık tahsis edilmiş miktar çok büyük bir hızla aslında talep edilmiş olacak yatırımcılar tarafından. Şu ana kadar 89 tamamlanan ve 146 devam eden başvuru toplamda 235 başvuru almış durumdayız.

TEKNOLOJİ YOL HARİTASI

Yatırım teşviklerinde önümüzdeki dönem de hedef odaklı ve güdümlü bir sisteme geçeceğiz. Bakanlık olarak sunduğumuz yatırım teşviklerinden büyük ölçüde yararlanan firmalara tıpkı Togg’dakinde olduğu gibi teknoloji yol haritası zorunluluğu getireceğiz. Arzu ediyoruz ki, büyük ölçekli firmalarımız Bakanlığımızdan aldıkları teşviklerle, desteklerle gerçekleştirdikleri yatırımlarda Türkiye’yi teknoloji alanında geleceğe taşıyacak araştırma-geliştirme ve inovasyon projelerine de imza atsınlar. Önümüzdeki dönem hem teknoloji yol haritalarıyla hem üniversite, KOBİ ve startup iş birlikleriyle hem geliştirme altyapılarını Türkiye’ye kazandırarak hem de mesleki eğitim başta olmak üzere eğitime sundukları katkılarla büyük ölçekli firmaların aslında daha fazla sorumluluk üstlendiği bir dönem olacak ve biz de büyük firmalara yatırım teşvikleri sunarken bu yol haritalarını hazırlayacak ve böylelikle onlarla birlikte bu adımları atıyor olacağız. 

87 BİN 196 YATIRIMA TEŞVİK

Bugüne dek 87 bin 196 yatırım için teşvik belgesi düzenlemişiz. Sadece 2023 yılında 1,2 trilyon lira yatırım tutarına sahip 15760 yatırım için teşvik belgesi düzenlemişiz ve bu yatırımlarla öngörülen ilave istihdam 345 bin kişi. Önümüzdeki dönem de yine bir başka önceliğimiz de yeşil ve dijital dönüşümü yatırım teşviklerinde daha güçlü şekilde gerçekleştirmek olacak.

2.7 MİLYON İSTİHDAM

2012 yılında mevcut yatırım teşvik sistemimiz uygulamaya geçmiş. 11 yılda 87 bin 196 yatırım teşvik belgesi düzenlemişiz. Bugünkü değerlerle 9 trilyon liranın üzerinde sabit yatırım ve 2.7 milyon istihdamın önünü açmışız. Sadece son yılda ise 1,2 trilyon lira sabit yatırımlı 15 binden fazla teşvik belgesi düzenlemiş ve 345 bin istihdamın önünü açmışız.

PLANLI SANAYİ BÖLGELERİ

Planlı sanayi bölgeleri Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının en önemli uygulamalarından biri. Türkiye’de hali hazırda sanayi alanlarına yüz ölçümümüzün yüzde 0,36’sını tahsis etmiş durumdayız. Avrupa ülkeleriyle, rakiplerimizle mukayese ettiğimizde bu oranın düşük olduğunu görüyoruz. Örneğin Almanya’da toplam yüzölçümünün sanayi alanlarına ayrılan kısmı yüzde 1,5 düzeyinde. Bizim çok hızlı bir şekilde Türkiye’de planlı sanayi alanlarını büyütmemiz gerekli, böylelikle hem sanayicinin ihtiyaç duyduğu yatırım yerine kolay erişimini sağlamalı, hem de ölçek ekonomisi yaratabilecek yatırımların önünü açmalıyız. Bunu yapabilmek için elbette şimdiye kadar olduğu gibi organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgeleri yatırımlarını sürdüreceğiz. Bu yıl 1654 hektarlık alanda 11 yeni organize sanayi bölgesi ilan ettik ve böylelikle 2023 sonu itibarıyla 115 bin hektar büyüklüğünde 360 OSB’ye ulaştık. Bu yıl en fazla endüstri bölgesi ilan ettiğimiz yıl oldu, 22 bin 986 hektar büyüklüğünde endüstri bölgesi ilan ettik.