MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli yaklaşık iki ay önce “Kim aday olursa olsun, hangi partiler zilletin çatısı altına sığınırsa sığınsın, parlamenter sisteme dönmenin hesabını hangi siyasi defolar yaparsa yapsın, nafiledir, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yaşayacak, geleceğin rotası Cumhur İttifakı’nın fedakârlıklarıyla çizilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi sözünün eridir. 2023’te Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır, Türk milleti Cumhur İttifakı’yla kutlu yarınlara yürüyecektir.” açıklamasını yaparak Cumhur İttifakı üzerinde dışarıdan yapılan-yapılacak tüm tartışmalara son noktayı koymuştu.

           Cumhur İttifakı bu netleşmenin ardından enerjisini daha ziyade Azerbaycan ve Kıbrıs gibi milli davalara, ülkemize tehdit unsuru olarak ABD tarafından kullanılan terör örgütlerine yönelik operasyonlara, Akdeniz’deki ülke menfaatlerini ilgilendiren gelişmelere, Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik küstahlıklarına ve Türkiye’de âdeta dış ses olan muhalefetin ihanetlerine ayırmıştı. Bir Cumhur İttifakı’nın uğraştığı meselelere bakın, bir de zillet ittifakının uğraştığı konulara... Aradaki farkı çok net göreceksiniz.

           Zillet ittifakının tamamının birleşim noktası HD(P)KK isimli sözde siyasi partidir. Sonra da “zillet” dememize bozuluyorlar. Neymiş “zillet” dememiz millete hakaretmiş... Bak sen... Türk milletini bölmeye çalışanlarla, şehitlerimizin katilleriyle ittifak ve iş birliği yapacaklar, sabahtan akşama kadar teröristlerin serbest bırakılmasını isteyen propaganda yapacaklar, ABD nereye özgürlük, demokrasi getirdiyse “Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük getir” diye ABD’ye yalvaracaklar, Azerbaycan’ın haklı davasına destek veren Türkiye’ye yönelik ürettikleri iftirayı ihbara çevirerek Ermeni çetelerinin uşaklığını yapacaklar, terör örgütlerine karşı sınır ötesi operasyonlara karşı çıkıp, terör örgütünün safından Türkiye’ye parmak sallayacaklar, Akdeniz’de hukuksuz şekilde aranan Türk gemisi ile ilgili Yunan basınına “Türk muhalefeti: Yunan komutan Libya’ya giden gemide arama yapmakta haklıydı” şeklinde haber olup, Türkiye düşmanlığı yapacaklar ama biz bunlara “zillet” demeyeceğiz.

           Bu özet kansızlığa, soysuzluğa “zillet” değil, daha başka neler denir de biz yine de bununla yetinelim. “Zillet ittifakı”, Cumhur İttifakı’nı devirmek için uzun zamandır kıvranıp duruyor. Toplanıyorlar olmuyor, bölünüyorlar olmuyor, çarpıyorlar olmuyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın seçilmeden önce söylediği “Türkiye’deki muhalefeti destekleyerek Erdoğan hükümetini devirmeliyiz” sözü bunların kanını kaynatmaya yetti. Daha bir coştular, daha bir hareketlendiler. Kemal Kılıçdaroğlu, Joe Biden’a “Sizinle çalışmayı dört gözle bekliyorum” diye boşuna dünyada ilk yalakalık yapan olmadı. Zillet ittifakındaki hareketliliği görüyorsunuz değil mi? Kemal Kılıçdaroğlu kapı kapı geziyor. Sonra gezdiği yerler, birbirinin kapısına gidiyor. Yani anlayacağınız birbirlerinin genel merkezinden çıkmıyorlar. Hepsinin ortak söylemi “Demirtaş-Osman Kavala serbest bırakılsın, HD(P)KK’ya dokunulmasın” şeklindedir.

           Biz de Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için bu kadar özgürlük düşünüyorlar, yoksa zillet ittifakının ortak adayı bunlardan biri mi olacak diye düşünmedik değil hani... Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu, HDP, Ali Babacan böyle bir teklif olsa gözü kapalı destekler. Herkes Meral Akşener karşı çıkar sanıyor, çünkü İYİ rol yapıyor... Oysa Osman Kavala onun kuzeni olur, terörist Demirtaş ile kahvaltı yapmaya bile hazır o... Tüm bu senaryolar konuşulurken Kemal Kılıçdaroğlu kendinden hiç beklenmeyen bir tavırla ortaya çıktı ve Genel Kurulda bütçe üzerinde konuşurken AKP’lilerin “cumhurbaşkanı adaylığını” kastederek, “Aday ol, aday olabilecek misin?” diye seslenmesine “Benim aday olup olmayacağımı size kim söyledi?” çıkışı yaptı. Bu ifadeden herkes Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olacağı mesajını çıkardı. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli bile bu durumu “Çok müjdeli bir konuşma oldu. Zillet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu anlaşıldı.” şeklinde yorumladı.

           CHP’de çok güçlü konumda iken Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Meral Akşener’in yanına gönderilerek parti kurulması aşamasında yardımcı yönetici yapılan İP milletvekili Aytun Çıray da Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın bir isim olarak “Bütçe konuşmasının satır aralarına... Ve konuşmanın coşkusuna baktığımızda Sayın Kılıçdaroğlu bu defa Cumhurbaşkanı adayı.” açıklamasını yaptı. Yani anlayacağınız Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olacak. En azından bunu düşünecek. Çünkü eli mahkûm, başka yapacak bir şeyi yok. Çünkü CHP Genel Başkanlığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinden alınacak, Ekrem İmamoğlu’na verilecek... Ekrem İmamoğlu çok erkenden CHP Genel Başkanı olursa, Kemal Kılıçdaroğlu gibi birini CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yapar mı? Elbette yapmaz. Her ne kadar Joe Biden’ı dünyada ilk kutlayan olsa da Kemal Kılıçdaroğlu “Türkiye’deki muhalefeti destekleyerek Erdoğan hükümetini devirmeliyiz” planında etkisiz elemandır. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’de başına gelecekleri bildiği için Joe Biden’a selam çakıyor ve ağzından ilk defa Cumhurbaşkanı adayı olacağının işareti çıkıyor.

           Hatırlar mısınız, Ekrem İmamoğlu’nun seçimlerde kampanya danışmanlığını yapan Necati Özkan, Muharrem İnce’yi hedef alarak “Dün dünde kaldı cancağzım. Artık mekânın yeni sahibi var.” demişti. Yani bu mesaj İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesi için değil, bizzat CHP için, hem de CHP’nin Genel Başkan adayı ve Cumhurbaşkanı adayı olan biri üzerinden CHP’deki herkese verilen bir mesajdı. Yani bu mesajın verilmesi boşuna değildi. CHP bölünüyor, CHP parçalanıyor. CHP bünyesinden şimdilik üç parti çıkacak gözükmektedir. Birini Öztürk Yılmaz kurdu, Mustafa Sarıgül ve Muharrem İnce de yakın bir zamanda partinin kuruluşunu duyuracaklar. Geçtiğimiz günlerde “Partimizin ismi hemen hemen belli. Tek başımıza 50+1 alacağız. CHP’den görüştüğüm isimler var, gelecekler, inanıyorum.” açıklaması yapan Muharrem İnce elbette CHP’ye büyük darbe vuracaktır.

           CHP ile bağlarını tamamen koparan Muharrem İnce’nin yine geçtiğimiz gün Ekrem İmamoğlu için söylediği “İnşallah önümüzdeki yıllarda daha iyi yerlerde olacaktır diye hissediyorum.” sözleri gerçekten ince manalar içermektedir. Aslında bu mesaj Kemal Kılıçdaroğlu’na verilmiş “Hazır ol, yerine Ekrem İmamoğlu oturacak” mesajıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi yapamayacağını artık tüm dünya gördü. CHP’liler bile bu konuda bin pişman...

           Çünkü “her şey güzel” değil, “her şey berbat” oldu. Ekrem İmamoğlu, kendini CHP Genel Başkanlığı koltuğuna atacaktır. Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’nin elinden alınacağını bildiği için “Cumhurbaşkanı adayı yaparlar mı beni?” diye yoklama çekmiştir. Zillet ittifakı içinde senaryo içinde senaryo vardır. CHP’de mekânın yeni sahibi Ekrem İmamoğlu olacak da Kemal Kılıçdaroğlu ne olur onu zamanla göreceğiz.