On ülkenin büyükelçisi ültimatom verircesine, Osman Kavala’nın serbest bırakılması yönünde Türkiye’ye siyasi baskı uygulamaya kalktı. Hemen ardından OECD’ye bağlı Mali Eylem Görev Gücü (FATF), Türkiye’yi gri listeye aldı.

Türkiye uluslararası camiada kurt kapanına sokulmak istenirken iç projelendirmeler de bununla eşgüdüm halinde. Erdoğan için “göreve devam etmesi zor” minvalinde analizler yapılırken yeni dönemin aktörleri olarak ısıtılan isimler üzerinde çalışmalar yoğunlaşıyor.

Bu aktörlerden birisi, hiç kuşku yok ki Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu, Sayın Bahçeli’nin söylediği gibi, görev ve sorumluluğu İstanbul’dan ibaret olan, ama sadece boş zamanlarında İstanbul’a uğrayan bir figür.

Meral Akşener tarafından Fatih Sultan Mehmet’e benzetilirken soluğu Fatih’in yıktığı Bizans’ın mirasçısı Yunanistan’da alıyor. Yunan basını tarafından “atalarının yurdunu ziyarete gelen Yunanlı” olarak haberleştiriliyor.

HDP‘yi Diyarbakır’da ziyaret ederek terörün siyasi partisinin aktörleriyle aynı karede mutlu aile fotoğrafı veriyor. Diyarbakır’a kadar gitmişken evlatlarını terör örgütünden kurtarmak için kendilerini HDP il binasına adeta zincirleyen Diyarbakır annelerine bir selamı bile çok görüyor. Sonra dönüyor bu sefer de Bilge Kağan’ın sözleriyle seslenerek “Ey Türk üstte gök çökmedikçe altta yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir” diyerek milliyetçi renge bürünüyor.

Memleketin altını üstünü bombalarla dolduran, Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü bozmaya kendilerini adamış PKK/HDP ziyareti sonrası, “Türk milleti senin ilini ve töreni kim bozabilir” diye seslenen bir İmamoğlu var karşımızda.

İmamoğlu’nun herkesle arayı iyi tutmaya çalışırken sergilediği tutarsızlıklar onu geleceğin lideri olarak hazırlayan planın acemice sergilenmesinden mi ibaret?

On ülkenin büyükelçisinin ortak bir açıklama yaparak Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını talep etmesi, Türkiye’nin gri listeye alınıp ekonomisinin “güvensiz” gösterilerek Dolar’ın daha da yukarı itilmeye çalışılması aynı planın parçaları mı?

Bu sorular, cevaplanmaya muhtaç. MHP Lideri Sayın Bahçeli “Gözümüzden kaçtığı sanılmasın, sipariş bir senaryo devrededir.” derken uluslararası güçler tarafından kurgulanan senaryoya işaret ediyordu.

CHP’li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da “Cumhurbaşkanı adayımız uluslararası karar vericiler tarafından belirlenecek” sözünü unutmamak gerekli. Biz İmamoğlu’na geri dönelim. Ekrem İmamoğlu’nda bizlerin göremediği ama çakraları açık olanların alımlayabildiği bir şeyler olmalı.

Neticede kendisi, bir talimatıyla bütün sanat camiasını ayağa kaldırıp “Her şey çok güzel olacak” tweetleri attırabilen birisi…

İstanbul’u sel götürürken Bodrum’da tatil yapıyor. Elazığ ve Malatya’daki depremde 41 kişi can verirken ve insanlar evlerini boşaltıp sokaklarda uyurken Erzurum’a kayak yapmaya gidiyor. Kendisine yapılan eleştirileri de “Benim tarzım bu. Toplum buna alışacak” şeklinde savuşturuyor.

İmamoğlu’ndaki bu rahatlığın kaynağı ne?

Onun çelişkili ve samimiyetsiz siyaset anlayışına toplum neden alışmak zorunda?

Yoksa birileri ona, geleceğin cumhurbaşkanı olma sözünü mü verdi?