Bir çocuk yetiştirmek, özveri gerektiren ehemmiyetli bir konudur. Bir çocuk yetiştirmek, bir nesil yetiştirmektir. Peki günümüzde çocuk nasıl yetiştiriliyor..?

Uzman psikologlar, alanında yetkin çocuk gelişimciler ve bu konunun muhatabı birçok araştırmacı, her geçen gün yeni bir tez ile karşımıza çıkıyor. Bir dönem çocuğunuzla arkadaş olun dediler ve koca bir nesli orada kaybettik, anne baba saygısını o noktada yitirdik, herkes yerini şaşırdı… Türk aile yapısını bozan, büyük küçük saygısını yitiren, ailenin terbiye hakkını elinden alan bir öneriydi bu… Zaten yine uzmanlara göre anne baba, çocuğun bir birey olduğunu kavrayıp kundaktan itibaren “çocuk” olan çocuğun fikirlerine saygı duyma ilkesini uyguladığı için “terbiye” ilkesi esas manasını da kaybetti… Daha sonra, çocukları bir cam fanusta yetiştirme modası başladı… Ağlayarak her istediğini elde ettiğini çözen çocukların efendiliği de böylece başlamış oldu, yani anneler çocuklarını değil efendilerini doğurmaya başladı…

Uç noktalarda ebeveyn olan aileler oldukça yaygın, mesela gerçek ilgiden uzak, aşırı ilgi… Okula başladığı andan itibaren, çocuğun çantasını ve derslerini sırtlayarak yeniden ilkokula başlayan veliler görüyoruz. Çocuğunun hatasını asla kabul etmeyen, çocuğunu firavun gibi yetiştirmeyi evlat sevgisi sanan veliler görüyoruz. Çocuk okulu elli altıya verse gelip okul müdürünü azarlayan, öğretmeni suçlayan, çocuğunu kör derecede seven veliler, daha doğrusu sevdiğini sanan… E haliyle dediğimiz gibi firavun nesli yetişiyor dersek pek de abartmış olmayız. Öyle ki çocukların arkadaş arası çocukluk haliyle yaptıkları kavgalar veliler arasında alevleniyor… O çocuk eskilerin değimiyle düşe kalka büyüyecekken, etrafına yastıklar döşenmiş, camdan bir barikat konulmuş bir de tahta oturtturulmuş halde, hayata çok yanlış bir yerden hazırlanıyor. Karakterinin oluşma aşamasında, bencillik etrafında bir kişiliğe sahip oluyor ve işin kötüsü hayatı da anne babasının onu koyduğu cam fanustan izliyor. Anne babası onun yerine aşıyor merdivenleri yani o çocuk yürümeyi, koşmayı öğreniyor da hayat parkurunda antrenmansız kalıyor.

Bir de işin ilgisiz ilgililik boyutu var. Kreş, anaokulu vesaire… Bir çocuk en azından 3-4 yaşına kadar annenin özel ilgisine muhtaçken, hayatını yönetecek karakter oluşumu, öğrendiklerinin temeli bu yaşlarda şekilleniyorken, kırkı çıkar çıkmaz kreşe bırakılıyor… 15 bebeğe bir öğretmenin düştüğü kreşte artık nasıl yetişirse… Evet, anne baba çalışıyor, evet anneanne, babaanne, dede yok veya müsait değildir, aşırı gerekli durumlar vardır bu çaresizliktendir, buna bir şey elbette ki denemez. Ama genelde bahanesiz yaygınlaşan bir durum var. Hayattaki en büyük eserin bir evlat yetiştirebilmek olduğundan bi haber insanlar, doğurup kenara atıyor ve hayattaki en büyük başarısının bir şirketteki veya başka bir alandaki kariyeri olduğunu sanıyor. Bir evlat yetiştirip memleketi kurtarmak gibi bir meziyete sahipken geceyi gündüze katıp evladı da kreşe atıp şirketi kurtarmayı seçiyor. Evet şartlar bazı şeyleri zor kılıyor o çocuk 4 yaşını bulana kadar özel ilgi gösterecek vakit bulunmuyor ama bunu yapanların çoğunun böyle geçerli bir sebebi yok. Elbette ki kariyerimiz, iş hayatındaki hedeflerimiz, başarımız en önde tuttuğumuz faktörlerden ama eğer bir yuva kuruyor isek ve bir çocuk yapmaya niyetleniyorsak en büyük eserimizin o çocuk olacağını bilmeliyiz. Bir şeyleri göze alarak bir çocuk dünyaya getirmeliyiz, kronolojik sıraya uysun diye evlenmemeli, evlendik hadi bir de çocuğumuz olsun diye doğmamalıyız yani … Bu insan israfıdır, fotokopi çekerken dahi yanlış olsa bir kâğıt israf oldu diye üzülen insanlarız, bir çocuğu ziyan edip insan israfı yapmak basit bir mesele olmamalı ... Bu bir kâğıt değil ki yanlış çocuğu buruşturup atamıyoruz.

 Kariyerimizi, hedeflerimizi, hayatımızı o çocuğa göre dizayn edebileceksek,  anne-baba olabileceksek anne baba  olmalıyız. Ne uç noktalarda aşırı bir ilgi, ne de kariyere teslim olmuş bir ilgisizlik değil çocuğun hak ettiği… 1-4 yaş aralığındaki bebeği kreşte 15-20 kişiyle aynı anda ilgilenen öğretmenin eline bırakıyorsanız, aşırı ilgili bir veli olmakla anne-baba olmuş olmazsınız. Mesleki bir durumda işin her aşamasına hakim olmak istersiniz değil mi..? Çocuğun o ilk yaşlarında her hareketine hakim olmak, o tohumu ellerinizle sulamak tüm mesleklerden öte bir mahiret iken neden asıl eserimiz olacak çocuklarımıza, gereken ehemmiyeti vermiyoruz..? Çocuk, uzmanların da ebeveynlerin de öğretmenlerin de deneme tahtası değildir; bir çocuk bir insan, bir insan bir nesil olur… Çağ bizi bir robotlaşmaya itiyor, biz buna hedefler, arzular, benim hayatım bencilliğinde ikna oluyoruz oysa insan israfı bir neslin bozgunudur…