Komşumuz Suriye’de iç savaş hâlâ çözüme kavuşmamışken, son günlerde diğer komşularımız Irak ve İran’da yönetimler halkın öfkesi ve şiddetli protestolarına maruz kalıyor. Son günlerde Irak’ın orta ve güney bölgelerindeki protestolar daha çok görünür, konuşulur oldu. Zira, yaklaşık iki aydır devam eden süreçte ölenlerin sayısı 300’ü aştı ve meselenin sadece ekonomi olmadığı anlaşılır oldu.

Irak’ta hükûmet karşıtı gösterilere katılanların en öncelikli gerekçesinin ekonomik şartlar olduğu; işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk ve devletin yeterince hizmet sağlayamaması gibi sosyo-ekonomik temelli sebeplerin Irak’ta halkın sokaklara çıkmasında önemli bir yer tuttuğu iddia ediliyor. Ancak, işin arka planında siyasetin yattığı da bir gerçek ve bu son günlerde belirginleşmeye başladı. Protestocular Irak hükûmetini “yabancı güçlere hizmet etmek” ile suçluyor ve İran’ın ülkelerindeki artan etkisinden şikâyet ediyor. Yani, daha fazla refah istemekle sokaklara inen göstericilerin, önemli bir diğer talebi de Irak’ta İran/Şiî nüfûzunun azaltılmasını sağlamak.

İran’ın etkisinden rahatsızlık duyanların protestolar düzenlediği bir dönemde, her ne hikmetse, İran’ın Irak’ta yürüttüğü faaliyetleri ortaya koyan istihbarat raporları basına sızdırıldı. New York Times, ifşa ettiği gizli istihbarat belgelerinin İran’ın Iraklı Şiî siyasetçiler üzerinden Bağdat üzerindeki nüfûzunu nasıl arttırmaya çalıştığını gösterdiğini savunuyor. Habere göre; İran İstihbarat Bakanlığının yaklaşık 700 sayfalık yazışmaları, ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi sonrasında doğan otorite boşluğunun İran tarafından doldurulmaya çalışıldığını, daha önce CIA için çalışan Iraklıların ABD’nin Irak’tan çıkmasını müteakip İran için çalışmaya başladığını ve İran istihbaratının Irak askerî istihbaratında egemenlik sağladığını gösteriyor.

İran’ın 2003 sonrasında Irak’ta yaşayan Şiî nüfus üzerinden Irak’ın yeniden şekillenme sürecinde etkinlik kurmaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz. İran’ın Şiîlik üzerinden Irak ve Suriye’de nüfûz sahibi olmak istemesi de anlaşılabilir bir durum. Binlerce km öteden gelen ABD ve Rusya’nın bölge ülkelerini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek için vekâlet savaşı yürüttüğü bir coğrafyada İran’ın olup biteni uzaktan sessizce izlemeyeceğini de zaten herkes biliyor. Bunları, bir diğer bilinenle, ABD’nin İran’ı zayıflatmak için her türlü politikayı denediği gerçeği ile bir araya getirdiğimizde, ister istemez “ABD’nin Irak’taki protestolarda bir rolü var mı?” sorusu akıllara geliyor.

ABD’nin Suriye’de petrol bahanesiyle asker bırakmasını ve asıl derdinin İran’ın Suriye’ye etki etmesinin önüne geçmek olduğu hatırlanırsa, Şiî Başbakan Adil Abdulmehdi karşıtı gösterilerin arka planında ABD olabileceği ihtimali göz ardı edilmemeli. Ayrıca, Irak’takine eş zamanlı olarak İran’da da kitlesel gösterilerin düzenlendiği ve İran yönetiminin bu gösterilerde ABD’nin parmağı olduğunu savunduğu günlerde, ABD Savunma Bakanlığı İstihbarat Ajansının “İran’ın Askerî Gücü” başlıklı bir rapor yayınlayarak “İran tehlikesi”ne dikkat çektiği bir dönemde yaşanan bu gelişmeler, ABD’nin Irak’taki gösterilerde bir payı olabileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor.

Göstericilerin “İran karşıtlığı” ile birlikte “Iraklılık” kimliğini vurguluyor olmasının, Iraklı Sünnîlerin Şiîlere karşı bakışının olumsuzlaştığını ve mezhepler arası gerginlik riskini arttırdığını göstermesi muhtemel. Bir diğer yandansa, eğer Irak’taki protestoların ardında ABD’nin bir dahli var ise, ABD’nin “Iraklılık” kimliğini suistimal ederek İran’ı sıkıştırma pahasına Irak’ı ateşe attığını söylemek de pekâlâ mümkün.