İran'daki gelişmeler her yönüyle bizi birinci derecede ilgilendiriyor. Irak ve Suriye'den sonra bu şer ortakları İran'da da istedikleri sonucu alırlarsa, artık sıranın hepten Türkiye'ye geleceğini anlamak için kâhin olmak gerekmiyor. Boşuna mı sınırlarımıza teröristleri yerleştiriyor, bir terör devleti kurdurmaya uğraşıyorlar.

Değişen ve gelişen şartlar, dünyadaki dengeleri temellerinden sarsıyor. ABD’nin vahşi emperyalist planları, bu sarsıntıyı daha da derinleştiriyor ve tehlikeli hale getiriyor. Irak ve Suriye bölünmenin eşiğine gelmiş olmanın ağır sancılarını yaşıyor. İran yeniden karışmıştır ve tehlikeli bir sürecin ilerlediğini endişe ile izliyoruz. Hong Kong, Libya, Lübnan, Şili, Ekvator, Cezayir, İspanya, Fransa, Venezuela, Meksika, Yemen, Somali, Sudan, Afganistan kaynamaktadır. Bolivya’da ibret veren bir darbe yaşanmıştır. Bütün bu karışıklıklarda demokrasi ve ekonomi gerekçeleri öne çıkarılmaktadır.

TERÖR DEVLETİ KURULMAK İSTENİYOR

         Irak ve Suriye’deki yıkımın İran’ı da içine alması, bölgemiz ve ülkemiz için çok büyük bir tehdit oluşturacaktır. Daha doğrusu zaten var olan tehdidi çok daha büyütecektir. Irak, Suriye ve İran karıştırılmak ve parçalanmak için özel seçilmiş ülkelerdir. Buralarda hedeflenenin ne olduğunu ABD’nin Suriye’deki kanlı planları net olarak ortaya koymaktadır. PKK uzantısı PYD’ye neden bu kadar silah verildiği, bu kadar kollanıp kollandığı artık herkesin malumudur. Bir terör devleti kurulmak isteniyor ve bunun coğrafyası sadece Suriye ile sınırlı değildir. Irak ve Suriye’de tam sonuç alınamamış olsa da, zemin hazırlanmıştır. Türkiye’nin yerinde müdahaleleri ile bu kanlı plan büyük ölçüde sekteye uğramıştır, ama henüz tamamen ortadan kalktığı söylenemez. Türkiye’ye karşı bu kadar kızgınlığın, bu kadar tehdidin sebebi, bu vahşi oyunu bozuyor olmamızdır.

AMBARGONUN ETKİSİ

         İran’daki kargaşayı sadece zamların protestosu olarak görmek çok sığ kalacaktır. İran bu noktaya bilerek ve isteyerek getirilmiştir. Yıllardır sürdürülen ABD ambargolarının asıl amacı, bir ekonomik darboğazla İran’daki hassas dengeleri etkilemek ve bir kargaşa ortamı hazırlamaktır. Nitekim, şu andaki olayların gerekçesi petrole yapılan zamlardır. Ambargonun İran ekonomisini çok büyük ölçüde olumsuz etkilediği ve bu durumun birtakım sosyal huzursuzluklar meydana getirdiği kuşkusuzdur. Buna elbette rejimin yanlışları da ekleniyor. Baskılar, yolsuzluk iddiaları ve muhalefetin engellenmesi de sokağa çıkanlara gerekçe oluşturuyor.

ABD KÖRÜKLÜYOR

           İran’da neler olduğunu, neyin hedeflendiğini doğru değerlendirmek için başka hiçbir ölçü olmasa dahi, ABD ve İsrail'in tavır ve açıklamaları yeterlidir. İran’daki huzursuzluğu körüklemek için çok özel bir gayret gösteriyorlar. ABD’den arka arkaya açıklamalar geliyor. Terörü bir devlet politikası olarak benimseyen bu devletlerin destek ve yardımlarından ne İran’a, ne de diğer bölge ülkelerine bir fayda gelmesini ummak beyhudedir. İsrail işgallerinin İran’daki kargaşayla eş zamanlı olarak ABD tarafından onaylanması ve yeni vahşete, yeni işgale, yeni zulümlere kapı aralanması asla tesadüf değildir.

SIRA TÜRKİYE’YE GELİR

         İran'daki gelişmeler her yönüyle bizi birinci derecede ilgilendiriyor. Irak ve Suriye'den sonra bu şer ortakları İran'da da istedikleri sonucu alırlarsa, artık sıranın hepten Türkiye'ye geleceğini anlamak için kâhin olmak gerekmiyor. Boşuna mı sınırlarımıza teröristleri yerleştiriyor, bir terör devleti kurdurmaya uğraşıyor ve bütün itirazlarımıza rağmen bildiklerinden geri durmuyorlar. DEAŞ’ın nasıl ortaya çıktığı ve neye malzeme edildiği de böylece kendiliğinden belgelenmiş oluyor. İyice yalnızlaşan İsrail'i korumak ve işgallerine devam etmesini sağlamak, ABD'nin önceliğidir. Asıl hedef, 4 parçalı büyük Kürdistan ihanetini tamamlayabilmek ve İsrail’in zulüm alanını genişletmektir. Bu kanlı plan başarıya ulaşırsa, İsrail için tehdit oluşturan ve oluşturulabilecek ülkeler devreden çıkarılırken, uydu bir terör devleti üzerinden bölgenin bütün kaynakları İsrail ve ABD’nin kontrolüne girmiş olacaktır.

OYUNU BOZACAK ÜLKEYİZ

         Bu kirli ve kanlı oyunu bölgede bozabilecek tek ülke Türkiye’dir. Her ne pahasına olursa olsun menfaatlerimizin gereğini yapmaktan geri durmayacağımızı bizzat sahaya inerek gösterdik. Bunun ne kadar önemli ve hayati olduğu İran’daki gelişmelerle birlikte çok daha net ortaya çıkmıştır. Çok dikkatli olmak, kararlılığımızı en küçük bir taviz vermeden sürdürmek gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanının son ziyaretinde bütün bilgi ve belgelerin paylaşılmış olmasına, hatta haklılığımız kabul edilmesine rağmen, ABD ile ciddi sorunlarımızda henüz beklenen ve istenen gelişmeler kaydedilememiştir. FETÖ, ABD'ye yerleşmiştir ve her türlü imkânı kullanmaktadır. Bu terör örgütünün elebaşının Türkiye'ye iadesi konusunda bütün girişimler sonuçsuz kalmıştır. Bir ilerleme olması yönünde hiçbir işaret yoktur. PKK uzantıları ile iş birliğine kaldıkları yerden devam ediyorlar. ABD’ye güvenmek, bizim faydamıza olacak bir adım atmasını beklemek kendimizi kandırmak olur. Biz sağlam durmaya devam edersek, bölgenin diğer ülkeleri de bize göre pozisyon alacaklardır.

          İran'daki gelişmeleri doğru okumak, doğru değerlendirmek ve doğru pozisyon almak hayati önemdedir. İran’la zaman zaman menfaatlerimiz çakışsa da, belirsizlik ve kargaşanın bir an an önce sona ermesi, herkesin faydasına olacaktır.