Ankaragücü maçından neşteri elinde eve dönen Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Mostafa Mohamed zorunlu değişikliğinin dışında, takımın karakterini değiştirdi. Arda, Emre, Ömer, Yedlin, Etobo kenara, Belhanda, Babel, Linnes, Sarachi, Taylan sahaya… Terim, tek ustayla, gençlerin enerjisini yeterli görmeyince, ustalardan, kendileri koşmasa bile topu koşturmalarını istedi.

Sivasspor rakibinin maça yaralı çıkacağını, saldırgan oynayacağını hesaplayarak temkinli başladı. Oyuncular topun arkasına geçecek, topu kaleden uzak tutacaktı. Niyet önde oynamak değil, boşluk kovalamaktı. Ve takımın yıldızı Gradel, maçın başında boşluk cezasını kesti.

Mohamed’in gelişiyle, futbola dönüp dönmeyeceği, futbolculuğu, hatta golcülüğü tartışılan Falcao, aslında kim olduğunu gösterdi. Ligin en az gol yiyen, en az hata yapan savunmasının maçtaki ikinci hatasının cezasını da kesen konuk takım, devreye önde girdi.

Galatasaray ikinci yarıya baskılı ve sert başladı. Bu sertlik arasında kazanılan penaltı oyuna skor dengesi getirdi. Terim, sahaya müdahale ederek sahaya çabukluk da kattı.

Ani ataklarla sonuç arayan konuk takım, rakip baskısı artınca da oyunu soğutmak için gereğini yaptı. Oyunun son dakikalarındaki baskı, sonuç alma çabası heyecanı arttırdı. Sonuç gösterdi ki, şampiyonluk yolunda giden takımlar için, “Maç nasılsa 90 dakika” değil. Hele ki ligin boyunun kısaldığı şu günlerde, ne yapacaksan, baştan yapacaksın? Yoksa, hep “Onyekuru o golü atsaydı!” yorumlarına kalırsın…