Türk Milliyetçiliğinin yükselişini, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek çağı şekillendirmek için verdiği kararlı mücadeleyi sekteye uğratmak için yola çıkan ve bu yolda içerideki ve dışarıdaki hain odakların gönüllü taşeronluğunu yapan İP’in ucundaki hanımefendi, çarşafa doladığı anahtarla kirli niyetlerinin kapısını açmayı hedeflemektedir.

  Okyanus ötesinin sözcüsü, Kandil’in paspası, HDP’nin eteğinin altına sığınmış olmak kendisine yetersiz gelmiş ki bu sefer Türk milletinin bir parçası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin herkes gibi eşit vatandaşları olan Çerkez kardeşlerimize Cumhuriyet’in ilk gününden beri asimilasyon uygulandığını iddia eden ve bu iddiasını Türkiye’nin birliğine kasteden yabancıların fonladığı bir platformda gündemde tutmaya çalışan zevatı “İnsan Haklarından Sorumlu” sıfatıyla divanına almıştır. Kendisine hayırlı olsun.

Bebek katili Apo’ya mersiyeler düzen bir başka zevat gördüğü yüksek teveccühle anahtar listedeki en yüksek oylardan birini alabilmiştir. Bu Aposever şahsın ilk açıklamasından da beter savunmasının İP’in resmî hesaplarından paylaşılmış olması partisinin politikalarının hangi boyutta olduğunu göstermesi açısından yeterlidir. Bunun üzerine İl Başkanlarının Türk Milliyetçiliğini inkâr eden sözlerinden bahis açmak beyhudedir.

Türk Milliyetçiliği kapsayıcı, bütünleştiricidir. Bu sebepledir ki Avrupa’yı, Ortadoğu’yu kasıp kavuran ırkçı, kabileci yaklaşımlar millet kavramının mimarı olan Türklerde karşılık bulmamış; Türk Milliyetçiliği, ilk günden beri dünyaya örnek teşkil eden billur bir pınar olarak kaynağındaki temizliği muhafaza etmiştir.

Milliyetçiliğin şuuruna erişememiş, onu geçici bir heves ve siyasi bir söylem zannedenlerin Milliyetçilik iddiaları, kuru bir çalının kayın ağacına öykünmesinden başka bir anlam ihtiva etmemektedir.

Kandil’le birleşip Milliyetçi Hareket’e saldıranların, Türk milletini parça parça ayırmak isteyenlerin, Mehmetçiğin sınırımızda sözde devlet oluşturmak hayali gören hainlerin tepesine binmesine karşı çıkanların bu necip millete sevdası söz konusu olamayacağı gibi bunlar, insanımızın ve dahi insanlığın bizatihi düşmanıdır, yeryüzüne fitne çıkarmak için gelmişlerdir.

Türk Milliyetçiliğinin zor zamanlarında ortalarda görünmeyenlerin, onun karşısında yer alanların “Milliyetçiyiz, Ülkücüyüz” söylemleri Türk Milliyetçiliğini ve Ülkücülüğü sulandırma çabalarından başka bir şey değildir. Kılıçdaroğlu’nun ve Akşener’in Türk Milliyetçisi, Ülkücü olduğu yerde Karl Marx’ın papazlık iddiası hafif kalacaktır.

Görünen tüm bu rezilliklerin yanında perde arkasındaki kirli ittifaklar da düşünüldüğünde Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in Sayın Genel Başkanı’nın samimi çağrısının zamanlamasının ne kadar da isabetli olduğu ortadadır. Akşener’in İP’ine sarıldığı hâlde buradaki pis kokuya duyuları hissizleşmeyen, pisliğe daha çok bulaştığının farkında olan, aklı Ülkücü-Milliyetçi Hareket’te olduğu hâlde bedeni orada bulunan herkesin Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısına icabet etmesi tarihî bir zorunluluktur. Yanlışta ısrar etmek, helak olmaya koşmaktır. İnsanlık tarihi bunun acı misalleriyle doludur.

  Türk Milliyetçileri denize düşmemiştir ki yılana sarılsın, Türk Milliyetçileri çaresiz değildir ki kimin attığına bakmaksızın önüne çıkan ilk ipe tutunsun. Türk Milliyetçilerinin han otağı Milliyetçi-Ülkücü Hareket, otağın Bey’i de Bilge Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’dir.

Editör: Haber Merkezi