Afrika Boynuzu diye tabir ettiğimiz Doğu Afrika’nın Kızıldeniz girişi ve Doğu Akdeniz arasında kalan bölge son 10 yıl içinde en az Baltık Denizi, Güney Çin Denizi ve İran Körfezi kadar dünyanın gözde eko-politik rekabet bölgelerinden birisi olmuştur. Somali, Somaliland, Cibuti, Sudan, Eritre gibi kıyıdaş ülkelerin hinterlandında kalan Etiyopya, Güney Sudan ve Kenya ise Kızıldeniz hattına etkisi olan ve dünyanın pek çok gelişmiş devletinin Afrika politikaları içerisinde yer alan devletler olmuştur. Bu minvalde Doğu Afrika ve bu alana etki edecek olan Orta Afrika devletleri hem yatırım hem doğal kaynakların verimli kullanımı hem de “insani diplomasi” açısından ciddi bir önem arz etmektedir.

BÖLGESEL AKTÖRLER

ABD, Rusya, Çin ve AB gibi küresel aktörlerin Afrika’daki varlıkları, genel itibarıyla, uzun yıllar öncesine dayanan sömürü düzeninden günümüze miras kalan etkiler olsa da gerek uluslararası hukukun teamülleri gerekse Afrika halklarının dünya politikalarında tabii hakları olarak eşit ve adil bir şekilde yer alma istekleri ise Afrika’daki devletlerin diplomasi, ekonomi, politik iş birliği ve kültürel alanlarda ilişki kurdukları aktörleri çeşitlendirmiştir. Dahası, bölgesel aktörlerin hem kendi bölgelerinde hem de küresel yönetişim içerisinde etkin bir rol kazanma arzusu ise Afrika’ya özellikle de Doğu Afrika’ya olan ilgilerini artırmıştır. Bu aktörlerden öne çıkanlarından biri olan İsrail ise 90’ların Orta Doğu Barış Süreci ile hızlandırmış olduğu Afrika açılımını, 2000’lerin başında ağır aksak ilerlese de özellikle 2010’lu yıllardaki Netanyahu yönetiminde dış politikanın ana nüfuz alanlarından birisi olarak belirlemiştir. Günümüzde hâlihazırda devam etmekte olan koalisyon hükümeti ise bu mirası sürdürme çabasındadır.

İSRAİL-ARAP İLİŞKİLERİ

2016 yılında Uganda, Kenya, Ruanda ve Etiyopya ziyaretlerini gerçekleştiren Netanyahu, 2017’de Liberya’da düzenlenen Batı Afrika Ekonomi Zirvesi’nde (ECOWAS) bölge dışından katılan tek ülke olan İsrail’i temsil etmiş, yine 2017 yılındaki Tanzanya ziyaretinde ise Tanzanya, Uganda, Zambiya, Ruanda, Togo, Botsvana, Namibya, Nijerya ve Etiyopya ile yüksek iş birliği toplantısı düzenlemişti. Yine aynı yıl açılan Ruanda Büyükelçiliğiyle İsrail, son yıllarda diplomatik ilişki kurduğu Afrika ülkesi sayısını 42’ye yükseltmişti. Bu ilişkiler tarım, enerji sektörü, Afrika yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi ve savunma sanayii ticareti gibi alanlar üzerinden hızlı bir gelişim gösterdi.

2019 yılı itibarıyla başlayan İsrail-Arap ülkeleri normalleşmesi ise İsrail’in Afrika kıtası üzerinde diplomatik tesirini artıran bir gelişme oldu. Doğu Akdeniz’de Mısır’la olan iyi ilişkilerin meyvesini askeri ve ticari ortaklıklarla geliştiren İsrail, Kuzey Afrika’da Fas ile geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu savunma teknolojisi transferi ve ticaret hacmini büyütmeye yönelik anlaşmalarla birlikte Afrika üzerinde etkin oyunculardan birisi konumuna geldi. Hâlihazırda Çin’den sonra Güney Sudan’da etkin bir varlık ortaya koyan İsrail, El Beşir sonrası dönemde Sudan’la olan ilişkilerini de Sudan’ın uluslararası arenadaki pozisyonunu güçlendirme ihtiyacını kullanarak revize etmiş durumdadır. Kaddafi’nin Libya’da devrilmesinin ardından Afrika Birliği’ne katılma niyetini her sene daha da güçlü beyan eden İsrail, 2021’in Kasım ayı itibarıyla da birliğe gözlemci üye olarak katılmıştır.

ETKİN POLİTİK ROL

İsrail’in Afrika’da ve özellikle de Doğu Afrika bölgesindeki istikrarsızlıkların çözümünde etkin politik bir rol oynama niyetini de unutmamamız gerekmekte. Örneğin, Etiyopya ile olan tarihi ilişkileri (Beta İsrail-Afrikalı Yahudiler) ve Mısır ile günümüzde her alanda kurmuş olduğu ortaklıklar sayesinde Etiyopya-Mısır arasındaki anlaşmazlıklarda bir çözüm mercii olma ısrarı devam etmektedir. Etiyopya’nın içinde bulunduğu iç karışıklıkları ne şekilde çözebileceği şu an için hâlâ belirsiz olsa da İsrail’in devlet içi istikrarın sağlanmasından sonra yeni bir Etiyopya inşası için bu fırsatı değerlendireceği aşikârdır. Bu konuda bir parantez daha açmak gerekirse Türkiye her ne kadar Mısır’la ilişkilerini yeniden revize etmeye çalışsa da Etiyopya’da Çin’den sonra en büyük ikinci yabancı yatırıma sahip olan ülkedir. Ülkenin ekonomik istikrarı için Cibuti Limanı’na açılan demir yolu hattı başta olmak üzere ülkede pek çok Türk yatırımı bulunmaktadır. Bu noktada, Somali’de görünürlüğü yüksek düzeyde olan Türkiye, Somali-Sudan arasında Etiyopya’da da ciddi bir hattı tutmaktadır.

Bu minvalde, Türkiye’nin Afrika’da özellikle de Doğu Afrika bölgesinde hem bölgesel ortak/rakip olduğu unsurların olası hamlelerini göz önünde bulundurması hem de olası siyasi istikrarsızlıkların sonucunda bölgedeki değişimin hangi aktörün olası hamlelerine yönelik olacağını dikkatle incelemesi gerekmektedir.