Can suyu, birlik ve beraberlikten aldığı güç olan vatan toprakları üzerinde yetişmişiz biz… Bir asrı dolduran milli mücadele, bir oluşun zaferi olarak düşmüş tarihe… Biz bu tarihi birlikte kazanmışız yani, gelecek de ancak birlikte kazanılandır.

Peki şimdi halimiz ney..? Herkes bir kutuplaştırma kıskacına takılmış, herkes birbirine düşman, yeniden bir mücadele gerekse, o parti varsa ben yokum diyerek geri çekilecekler. Bir belediye seçimi, teröriste muhtaç çirkinliklerle ve düşmanlıkla yürütülüyor. Bir belediye seçimi memleketi bölüyor.. Bir belediye seçimi ile memlekete mevsim tayin ediliyor..

Tabi Hdp’nin verdiği oy memlekete bahar getirecekse, o baharın hangi bahar olduğunu sorgulamak lazım, sanki ilk baharın sedasıyla son bahara hazırlıyorlar milleti…

Aynı vatan toprakları üzerinde, Ay Yıldızın dalgalandığı aynı göğün altında, birlikte kurduğumuz tarihe yaslanıp, yöneticileri huzurla seçemiyoruz. Biz milletçe demokrasiyi çok yanlış anlamış olabiliriz. Milletin her bireyinin iradesi ile, yine milletin geleceği için vereceği kararı, kaosa dönüştürmekte oldukça mahiriz. Vatanı tehdit eden teröristleri her seçimde belirleyici güç olarak öne sürüp, iyice de çirkinleştiriyoruz meydanı… Milletin kader tayinini milletin bağrını yakan teröriste sunuyoruz resmen…  Şu yöneten gitsin de nasıl giderse gitsin, biz teröristle el de sıkışırız mantığı, ülkeyi yönetmeye, bahar getireceği ilanıyla talip oluyor… Zemherinin de evveli bahar, ama öldürüyor  tabiatı.

Şimdi bu hengamenin arasında, cihanın gözbebeği İstanbul can çekişiyor ancak… Bi yanda müteahhitler, gökdelenlerle simasını katlediyor zaten, diğer yandan da huzuruna kastediliyor tencere tava curculanarıyla, sokaklarını bombalarla yıkanlar söz sahibi olma hakkını kendinde görüyor, o güzel istanbul’un … O teröriste bu vatan topraklarında alkış tutan soysuzlar var, koltuklarını teröriste tutturuyolar… Şehrin huzuruna talip olup huzursuz bırakmak, tam olarak bu…

Milletçe demokrasi ile problem yaşıyoruz, Tümün yönetimini istiyoruz, ama o tümü parçalıyoruz. Nefret söylemleri ve seçim propagandalarını karıştırıyoruz, milleti de bu kavgaya ortak ediyoruz. Milli birliği parçalıyoruz, o birlik yok olursa nereye kimi seçeceğimizin ne ehemmiyeti kalacak…

Peki siyasetle düşmanlaştırdığımız bu insanları tekrar millet olmaya da ikna edebilecek miyiz..?

Geçmişi yad ediyoruz, gelecek vaatleri veriyoruz,  henüz bir toprak parçasını kaybetmedik yalnız toprağın üstündekiler kaybolmak üzere, değerlerimiz yanlış anlaşılmış demokrasiye ve vatan-millet-sakarya ruhuyla yapılamayan siyasete kurban gidiyor. Bu baştaki gitsin de safı kimle tutarsak tutalım hesabı yapıyorlar, sonra utanmadan şehit cenazesine katılmayı arzuluyorlar. Milletle dalga geçiyorlar, ne yazık ki millet de bu kutuplaşmada saf tutuyor… Aynı vatan toprakları üzerinde komşuna düşmanken, birlikte yaşamanın ne manası var ki…

Biz “bölünmeyeceğiz” kelimesini bir miktar eksik anlamışız, mesele toprak parçası değil, mesele insanımız, mesele milli birliğimiz… Şimdi bu zalim siyaset arasında Şehirlerin piri harcanıyor ancak, düşmanlaşan komşuların, huzursuzluğu sinmiş, sokaklarını yakan teröristleri şehrin göğüne aydın diye asıyorlar, sahneleri umarsız ve de sempatizan insanlarla süslüyorlar, sokak aralarında bizim milletimize ait olmayan yabani otlar türüyor, şehir bizim vatan sınırlarımızda ama insanları arafa sürükleniyor, bu şehri bizden 1453’den beri almak istiyorlar, şimdi bu ekilmiş ve biçilmekte olan yabani otlar şehrin göğüne bulutlar sermiş…; İstanbul’a bahar tayin ediliyor yalnız dökülüyor yaprakları şehrin… O manidar söz diyor ya hani;

“İstanbul çok güzel amma sahipleri pek bir yaman…” İstanbul resmediyor memleketin ahvalini …

Milli bir sahipleniş gerek vatanı, toprağının üstündeki insanıyla ve insanının ruhundaki kültürüyle… Bunu yıkmaya meyil etmiş safı, milli birlikle dağıtmak lazım.