Bazı bölgelerde insan hayatı değersiz olduğu için, yaşanan olaylardaki can kayıpları artık gelişen dünyayı endişelendirmiyor. Aslında hiçbir zaman o bölgenin insanı, doymayan dünya için önemli olmadı, dünyanın hakim güçleri doğal kaynakları hep önde tuttu. Bazen bir Türkmen gibi düşünür, sık sık tekrar edilen şu cümleleri kurmak isterim.

– Keşke, petrolümüz olmasaydı!

Irak’ta 1 Ekim’de başlayan protestoların ardından, Irak İnsan Hakları Komiserliğinin paylaştığı verilere göre 460 kişi hayatını kaybetti ve 17 binden fazla kişi yaralandı. Güvenlik güçleri protestoları bastırmak amacıyla sert müdahalelerde bulundu. İşsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmetinin yetersizliği üzerine halkın rahatsızlıklarının artması nedeniyle başlayan protestolar, aslında Amerika’nın müdahalesi üzerine kurulan devletin yetersizliğinin ve parçalanmışlığının doğal bir sonucudur. Protestocuların çoğunluğunu özellikle eğitim almış fakat işsizlik sıkıntısı çeken gençler oluşturuyor. Göstericilerin sosyal medyayı çok etkin ve akıllı bir şekilde kullanmaları bunun kanıtıdır. Protestocuların başından beri istedikleri hükümetin istifası, yolsuzlukla mücadele ve işsizlik sorunun çözülmesi gibi taleplerdi. Geçici bir hükümet kurularak Seçim Kanunu ile Seçim Kurulu Kanunu’nun değiştirilmesini, adı yolsuzluğa karışan üst düzey siyasetçi ve bürokratların mahkemeye verilmelerini, etnik ve mezhepçilik esasına dayanan paylaşıma son verilmesini, arkasından seçimlerin yapılmasını istemişlerdi. Siyasi partiler ise protestoların başlangıcında, 45 gün içerisinde reformların gerçekleştirilmemesi halinde hükümetten güven oylarını çekeceklerini açıklamışlardı. Başlangıçta çok da ciddiye alınmayan durumun önemi, İran Başkonsolosluğunun ateşe verilmesi ve ABD askerlerinin bulunduğu üsse roketlerin atılması gibi olayların ve özellikle sert müdahaleler sonucu yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesinin ardından kavrandı. Nihayetinde ise Irak Başbakanı istifasını meclise sundu.

Elbette daha önce Suriye ve yine Irak’ta şahit olduğumuz gibi Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Okyanus ötesinden olaya dahil olan aktörleri ve uluslararası kuruluşları düşündüğümüzde Türkiye’nin sınır komşusu olan Irak’taki gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez. Yine bu bölgede yaşayan Türkmenlerin de Irak’ın mevcut çıkmaz halinin oluşum sürecinde Türkiye’nin bu süreçten uzak kalmasının bedelini yıllardır acı bir şekilde deneyimlediğini hatırlamak gerekir. Şüphesiz Türkiye’nin hem kendi sınır güvenliği hem de soydaşlarının huzur ve güvenliği için Türkiye ve Türkleri ilgilendiren her konuda olduğu gibi Irak ile ilgili hemen her gelişmede hakim ve aktif bir aktör olmalıdır.

İki aydan fazla süren protestoların, kaybedilen yüzlerce canın ve binlerce yaralının ardından gelen istifanın sonrasında neler olacağı henüz belli değil fakat isteğimiz Orta Doğu’da akan kardeş kanının artık durmasıdır. Irak’ın koalisyonsuz hükümete izin vermeyen anayasal yapısı ve devletin vatandaşlarına cevap veremeyecek şekilde örgütlenmiş olması, oyunun zaten istikrarsızlık ve huzursuzluk üzerine kurulmuş olduğunun, oyun kurucuların ve dış aktörlerin bu halde ne kadar büyük bir role sahip olduklarının göstergesidir. Nitekim bölgenin istikrarsızlaşması gerek bölgedeki Türkmenlere gerekse Türkiye’nin sınır güvenliğine ciddi tehditler yöneltmektedir. Türklerin ve Türkiye’nin uzak ve kayıtsız kaldığı zamanlarda bir avuç petrol için birbirine düşürülen milletlerin, mezheplerin ve körüklenen çatışmaların çok acı tecrübelerinin tarih ve bu topraklar şahididir. Umarız ki artık bu topraklara huzur ve istikrar gelir, bunun da Türkiyesiz olmayacağına kefiliz.