Ortak aday belirlemek için görünürde 6 parti bir araya geldiler. 7’ncisine de Casper olma görevi verdiler. Sistem değişikliği adı altında yaptıkları görüşmelerin ilkinden hemen sonra ortak bir deklarasyon yayınladılar. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dedikleri öneride Cumhurbaşkanının tarifi ve nasıl seçileceğine yer veremediler.

Ama yakayı ele verdiler. Ortak aday çıkaramayacaklarını, anlaşmazlıklarının derin olduğunu, masanın ilk görüşmeden sonra çatladığını deklare ettiler.

Bunu fırsat bilen işporta adaylara da koz verdiler. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kafa bulma hikayeleri de tam olarak burada başladı.

***

Hem masayı kuran hem de masanın en büyük partisinin lideri olarak Kemal Kılıçdaroğlu doğal aday görünüyordu. Bunu da TBMM kürsüsünden “Nereden biliyorsunuz benim aday olmayacağımı” diyerek ilan etti. Onun da artık geri dönüşü kalmamıştı.

***

Devlet kurumlarının önünde protestolar yapmaya, gece yarısı videolar yayınlamaya, “ben yapacağım göreceksiniz” türünden ifadeler kullanmaya başlaması “aday benim” dayatması olarak görülüyordu.

İlk havlu atan da İP Genel Başkanı Meral Akşener oldu. “Ben aday değilim, Başbakan olacağım” dedi. Yani hiç bir şey olmayacaktı… Bunun adını da “fedakârlık” koydu.

Onun yemini de burada başladı. Kendisi olamıyorsa Kılıçdaroğlu’nun da aday olmaması için elinden geleni ardına koymayacaktı. Yaktığı intikam ateşini harladıkça harladı…

***

İlk günden beri kendisini Cumhurbaşkanı adayı olmaya hazırlayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na da aradığı gün doğdu. Meral Akşener ile bir olup Kılıçdaroğlu’nu parmaklarında oynatıyor, resmen kafa buluyorlardı.

***

Kılıçdaroğlu ne zaman “aday benim” diyecek olsa lafı ağzına tıkıyorlardı. Akşener ortaya çıkıp, Ekrem İmamoğlu’nu Fatih Sultan Mehmet’e benzetmeye başlıyor, öve öve bitiremiyordu.

Kılıçdaroğlu neredeyse aday oluyordu ki, Akşener bu sefer de, “Ablam Ekrem Bey’in yüzünde Rabbi Yessir görüyor” demeye başladı.

Kılıçdaroğlu, adaylık sorusu gündeme gelince “belediye başkanları görevine devam edecek” diyor, Akşener anında Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ediyor, İBB’de resmi törenle karşılanıyordu.

Akşener’in duyduğu kin Kılıçdaroğlu’nun hevesini hep kursağında bırakıyordu. Onun en yakınları ne kadar kindar olduğuna siyasi hayatı boyunca şahitlik etmişti. Kılıçdaroğlu da ettiğini bulmuyor değildi.

İmamoğlu’na ne zaman “aday olacak mısınız?” diye sorulsa o da “Ne münasebet, söz konusu bile değil, olmayacağım” demiyor, “6’lı masa karar verecek, günü geldiğinde öğreneceksiniz, masanın en çalışkan neferi benim” sözleriyle cevap veriyordu. Her nedense bu olaylardan sonra Meral Akşener düzenli olarak meşhur kahkahalarını atıyor, sponsoru olduğu dişçisinin reklamını yapmadan edemiyordu.

***

Kılıçdaroğlu bu işe bir çözüm bulmazsa hem koltuk hem de adaylıktan olacaktı. Aradığı çözümü parti binasındaki ajans sahipleri hemen rapor haline getirip önüne koydu. İmamoğlu’nu bitirme PR’ı tam gaz başladı…

Yandaş yazarlarına verdikleri dosyalarla İmamoğlu’nun tatilleri, rezillikleri, beceriksizleri, gözlerden uzak balık sefaları, otobüsüne aldığı gazetecileri gündemden düşmez oldu. Kılıçdaroğlu da her seferinde İmamoğlu’nu sahiplendi. Büyüklüğü belli olmalıydı…

Cumhurbaşkanlığı adaylık tartışmalarından düşen İmamoğlu’nun İBB’ye tekrar aday olamayacağı tartışılır hale geldi. Buna en çok kızan da Meral Akşener oldu.

Bu sefer de dişlerini sıkarak yaptı sponsorunun reklamını… HDP’ye laf sokuyor ama “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” diyerek CHP’yi işaret ediyordu.

***

Kılıçdaroğlu’nun yarışa tek başına devam etmesi fazla uzun sürmedi. Hançerleriyle ünlü ABB Başkanı Mansur Yavaş girdi piyasaya. Usul usul, sinsi sinsi, yavaş yavaş dâhil oldu adaylık yarışına…

Kılıçdaroğlu yemeden içmeden kesilmiş, elektrik faturalarını ödeyemez hale gelmiş, su faturalarının koleksiyonunu yapmış, doğalgaza kafa tutmuş, halk ekmeğe isyan etmiş ama hiçbirinden fayda görmemişti.

Kürsülere çıktı, sinirini vekillerinden çıkardı. “Ya benimle olun ya da önümden çekilin” dedi. Yetmedi tabii…

Yine ajans girdi devreye. Dediler ki “bu adaylar fason, hem de fasa fiso. Herkesin gözü önünde bunların önünü kesmek lazım.” Bunun üzerine Kemal Kılıçdaroğlu twitter’dan “Yanımda mısınız?” diye açıktan sordu. Kılıçdaroğlu’nun tuttuğu far tavşanları açığa çıkardı.

“Yanındayız” demekten başka çareleri kalmamıştı.

***

Mekanın sahibi geri döndüğüne göre artık adaylığını ilan edebilirdi.

ABD’ye gitti.

İngiltere’ye de…

Dönüğünde hem suratı asık hem de midesi bozulmuştu. Suratının asıklığı yokluğunda arkasından çevrilen dolaplardan, midesinin bozulması da yediği hamburgerlerdendi…

***

Buna rağmen Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta ısrarcı olmaktan başka çaresi kalmamıştı. Geri adım atacak hali de yoktu. Hoş, ileri adım attığı da görülmemişti ama mesele artık ölüm kalım meselesiydi. “Parayı buldum, ben geliyorum” diye adaylığını güçlü bir şekilde dillendirdi.

***

Akşener’in kini ile Kılıçdaroğlu’nun dili bilek güreşine tutuştu…

***

Kazanacak aday, siyasi yasak, bu ne ayak falan derken Ekrem İmamoğlu tekrar yarışa dahil oldu. Akşener de Adana’dan “İmamoğlu’ndayız” başlığıyla tek cümlelik twit attı.

Kılıçdaroğlu ısrar ediyor, Akşener iyi kafa buluyordu. Şimdilik ise tek kazanan Akşener’in dişlerinin sponsoruydu…