Basketbol 2010’daki Dünya ikinciliğinin ardından 10 senedir kış uykusunda. A milli takım katıldığı şampiyonalarda başarı bir yana sürekli ivme kaybediyor. Dünya şampiyonasında halimiz hala hafızalarda.

Ders çıkarmak yerine Olimpiyat eleme hakkıyla kendimizi avuttuk. Dünya kamp, maç yaparken biz yattık. Bakınız Avrupa Şampiyonası eleme maçları. Takımı kendi başına bıraksak dörtte dört yapacağımız grupta düştüğümüz hale bakın. Aylar önce Hollanda’ya, İsveç’e kaybettik. Yol kazası dedik. İstanbul’daki maçlara bir hafta kala kendi ayağımıza kurşun sıktık.

Ufuk Sarıca’nın işine son verildi. Ya federasyon Sarıca ile gruptan çıkamayacağımıza kani oldu. Ya da başka çok ciddi sıkıntı yaşandı. Alel acele Orhun Ene geldi. Yoksa iki kötü yenilgiye rağmen sözleşmesi uzatılan antrenör niye gönderilsin? İşin tazminat bölümü de var tabi. Sebep ne olursa olsun çok kötü kriz ve durum yönetimi. Hırvatistan maçında iki günlük antrenman ve yeni koçla ne olabilirse o oldu. Zayıf Hırvat takımına rahat yenildik. En çok eurolig oyuncusu oynatan takımız neredeyse. Hollanda’yı zar zor yendik. Umudu koruduk. Umut vermedik. Ve bu galibiyet için Larkin’e duacıyız. Larkin, Türk vatandaşlığına sıcak bakmayanları da kurtardı. Şubat ayında İsveç’i yenmemiz şart. Ekstra galibiyet almasınlar diye dua edeceğiz. Milli takımlar vitrin. Oradaki başarısızlık şiddetli yansıyor. Ama potadaki hoşnutsuzluk genel. Ve basketbolu on yıl öncenin başarılı millileri yönetiyor. En büyük sıkıntı da bu galiba.